Tebliğde Dil Bilmenin Önemi

Tebliğde Dil Bilmenin Önemi

Allah’ım! Salat ve selamını, (her hususta bize en güzel örnek olan) peygamberimiz Muhammed’in üzerine gece-gündüz kıyamete kadar yağdır.

Bismillah

Tüm övgüler Allah Teâlâ’ya aittir. Zira her şeyin sahibi O’dur.

Allah’ım! Salat ve selamını, (her hususta bize en güzel örnek olan) peygamberimiz Muhammed’in üzerine gece-gündüz kıyamete kadar yağdır.

Çok değerli kardeşlerim!

Malumunuzdur; Allah Teala, biz insanları yaratırken bize doğru yaşamayı öğreten kitabı ve birbirimize nasıl meramımızı bildireceğimizi de öğretti.

اَلرَّحْمٰنُ عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ

Rahmân Kur’an’ı öğretti. (1-2)

خَلَقَ الْاِنْسَانَ

İnsanı yarattı.

عَلَّمَهُ الْبَيَانَ

Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti.

Bildiğiniz gibi, meramımızı birbirimize ifade edeceğimizin üç yolu veya aracı vardır:

Ağız dilidir. 2. Kalem dilidir. 3. Hal dilidir.

اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُ

Oku! Senin Rabbin en cömert olandır.

اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ ۙعَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ

O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. (4-5)

«لسان الحال أصدق من لسان المقال»

İnsanın hal dili, kal dilinden daha doğru söylemektedir. (İmam Ali (k.s)

Yine malumunuzdur; başta Allah’ın elçileri ( a.s.v ), varisleri olan alimler ve tüm mü’minler, Allah’ın son dini olan İslam’ın davetçileridirler. Yani İslam’ı hakkıyla insanlara iletip öğretmekle mükelleftirler.

Bu mükellefiyeti yerine getirebilmek için davetçiler kendi davetini kalem diliyle de yapsa, kal diliyle de yapsa, fıtri olarak içinde bulundukları toplumun lügatini (sözlüğünü) bilmeleri gerekmektedir.

Hatta onların “hal” dilini de ( adet ve örfünü de ) bilmelidirler.

Bundan dolayıdır ki, Allah Teala gönderdiği her elçiyi içinde bulundukları toplumun lügatini, adet ve örfünü bilenlerden göndermiştir.

وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِه۪ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ ۜ فَيُضِلُّ اللّٰهُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُ ۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ

Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle (lugatiyle) gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İbrahim 4. Ayet)

Ayette “lügat”, (mecaz olarak) dil ile tabir edilmiştir. Çünkü lügatler, kalemden ziyade ağızdaki dil ile telaffuz edilmektedir.

Bu ve benzeri hakikatlerden dolayı davetçiler, içinde bulundukları toplumun hal, kal ve kalem dilini iyi bilmelidir.

Başka bir deyişle, toplumun örf ve adetlerini, konuştuğu lügat ve şivesini ve kullandığı yazı şeklini iyi bilmelidir.

Bu söz konusu hususta davetçi, ne kadar mahirse o kadar davet görevinde başarılı olmaktadır.

Her hususta olduğu gibi bu hususta da Allah resulu (s.a.v) örnektir. O (s.a.v) İslam’a ters olmayan Arapların örf, adet, lügat ve şivelerini çok iyi biliyordu ve uyguluyordu. İslam’a ters olanı da Allah’ın emrine göre düzeltmeye çalışıyordu.

Bu şekilde Peygamberimiz, çok başarılı idi.

Aynı şekilde yakın tarihimizde Üstad Said-i Nûrsî, Şehid Hasan El-Benna ve Şehid El-Weli bu hususta Allah Rasulu’na tabi olarak çok başarılı birer davetçi oldular.

Asrımızın birer yıldızı olan bu zatlar, içinde bulundukları toplumunun dilini konuştular. İhtiyaç olmadan başka dille konuşmadılar. Diliyle tebliğ ettiler ve sünnete ters düşmeyen örf ve adetlerine bağlı kaldılar. Bu şekilde toplumun dünya ve ahiret istikbali için çok hayırlı yol ve sünnetler açtılar.

Malumunuzdur; davetçi, kafirlerle, fasıklarla ve emperyalizmle rekabet ve kavga içindedir. Bununla beraber davetçi kendi dilini unutup düşmanın diliyle konuşursa, terimlerini ve üslubunu taklit ederse, kendi kültür ve kütüphanesini unutup düşmanın kütüphanesinde kaybolup kültüründen beslenirse, kendi örf ve geleneklerini terk edip kendi rakibini taklit edip elinde kukla olursa, kendi moda, ahlak ve kıyafetini basit görüp düşmanına taparcasına kendini düşmanına benzetirse düşmana galip gelebilmesi mümkün mü?! Onda eriyerek yok olmaktan başka bir ihtimal var mı?! Ve bu aptala davetçi demek gerçek İslam davetçilerine hakaret sayılmaz mı?!

Davetçi, kendi davasını iyi bilirse, toplumunun dilini iyi kullanırsa, davet ettiği ilkelere göre yaşayıp onlarla iftihar ederse, düşmanla yüzde yüz muhalefet edip karşına dikilirse, kınayıcıların kınamalarına rağmen ilkelerinden taviz vermezse, İslam’a ait ne varsa sahiplenirse, İslam’a ters ne varsa reddederse, gerçek bir davetçi olur, Allah’ın izniyle her düşmana galip gelir ve bir çok insanın hidayetine vesile olur.

Hasılı, gerçek bir İslam davetçisi, toplumunun üç dilini de iyi bilmelidir. Kendi üç dilini de iyice ıslah ederek ve iyice terbiye ederek toplumla ilişkiye geçmelidir ve ıslahına çalışmalıdır.

Anlatılacak bir çok şey aklımda vardır. Yazmak istiyordum. Ancak aşiri maşgalet daha fazla yazmaya müsaade etmedi.

Allah’a emanet olunuz.

و السلام عليكم و رحمة الله و بركاته


Mehmet Beşir Varol

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.