Selahaddin YILDIRIM
Tehlikeli gelişmeler
Türkiye planlı bir şekilde istikrarsızlık ve kaos ortamına doğru sürüklenmek isteniyor. Haziran'da yapılan seçimlerin sonuçları ile beraber başlayan siyasi istikrarsızlık, ekonomiyi de olumsuz etkiledi. Barış sürecinin bozulmasıyla beraber başlayan operasyonlar ve çatışmalar, daha büyük bir felaketin ayak seslerini andıran bir sürece evrilme işaretleri taşıyor.
Uzun yıllardan beri PKK ile devlet güçleri arasında süren çatışmalar halkı germiş ve yormuş olsa da, Müslüman halkımız inancından aldığı güç ile metanetini korumaya, masum insanlara zarar vermemeye özen gösterdi, batı illerine göç etmiş Kürt kardeşleri ile kayda değer bir sorun yaşamadı.
Ancak bu son günlerde gelişen bazı olaylar, zayıf bir ihtimal dahi olsa, bir Kürt-Türk kavgasına ve buradan da -Allah korusun- bir iç savaşa evrilme emareleri taşıyor. Muhteris bazı siyasilerin sorumsuz beyanları yanında, PKK'nin de aldığı kararlar ve gerçekleştirdiği kanlı eylemlerle buna davetiye çıkardığını belirtelim.
PKK, iki yılı aşkın süren süreç zarfında çok güçlendi. Bir güç zehirlenmesi yaşıyor diyebiliriz. Suriye'deki gelişmelerin PKK'ya ABD desteği sağladığı da artık sır değildir. Kandil, elde ettiği bu destekle gücünü test etmeyi ve sonucunda bazı kazanımlar elde etmeyi deniyor.
Aslında bu ülkeyi yönetenler de, PKK' da, halkın inancına dua etsinler. Zaten hem devlet, hem de PKK İslâm'ın, halkımızın nezdindeki değerinin farkına vardıklarından beri bazı politikalarında ona uyumlu bir yol takip etmeye başladılar. Hem Kemalist rejim, hem de Marxist-Leninist ideolojiye sahip PKK, İslâm'a ve onun şiarlarına olan düşmanlıklarını gizlemeye veya yumuşatmaya başlamışlardır. Çatışmaların başladığı seksenli yıllar ile bugün arasında bu konuda meydana gelmiş değişimler doğrusu incelenmeye değerdir.
Bu halk İslâm kardeşliğine inanmasaydı, belki bazı ülkelerde meydana gelmiş feci olaylar burada da olacaktı. Kürt ile Türk'ü ve diğer unsurları birbirine bağlayan manevi dinamiklerin değeri hakkıyla anlaşılmadığı için zaten bu musibet doğdu. 'Müminler kardeştir' esası sözde kalmamış ve devletin uygulamalarında yasal bir şekle bürünmüş olsaydı, PKK neden ve nasıl çıkacaktı; çıksaydı da yaşayacak bir zemin bulacak mıydı? Hayır.
Toplum olarak sağlam manevi dinamiklere sahibiz. İnancımız gereği bu gibi gergin ortamlarda, her duyduğumuza inanma yanlışına düşmemeli, panik oluşturacak söz ve davranışlardan dikkatle kaçınmalı ve bazı lokal olayların vukuunu fazla abartmamak gerektiği kanaatindeyim.
İnancım odur ki, bazı sorumsuz insanların sorumsuzlukları yangını körüklemiştir. Özellikle devletin güvenlik tedbirlerini almaması nasıl izah edilebilir? Devlet her zaman vatandaşın güvenliğini sağlamakla görevli değil midir? Devletin yeterli tedbirleri almaması yanında kimi karanlık güçlerin de bazı hesaplar peşinde koştuklarını unutmamak ve böylesi zamanlarda daha bir dikkatli ve sorumlu hareket etmek gerekir.
Doğudan batı illerine giden otobüslerin taşlanması, mevsimlik işçilerin saldırılara maruz kalması gerçekten rahatsız edici. Toplumun kahir ekseriyeti bu konuda sağduyusunu korusa da, bu tür olayların vuku bulması endişe ve korkuların artmasına neden oluyor.
Bu son olaylar dolayısıyla dindar kesimlerin, cemaatlerin, kanaat önderlerinin, şiddetin sona erdirilmesi konusunda daha aktif olumlu bir tavır sergilemeleri de beklenirdi. Özellikle camiamızın bu konuda aktif olması ve bu ateşin sokağa sıçramaması konusunda gerekli girişimleri başlatmasını bekliyoruz. Sosyal medyada camiamız adına konuştuğu zannedilen bazı kimselerin paylaşımlarının doğurduğu olumsuz kanaatleri izale edecek beyanların yetkili mercilerden hemen yapılmasını diliyoruz.
Ve artık kimi İslâmi çevrelerin Kürtlere sadece vaaz etmenin tutarlı olmadığını anlamaları lazım, Şöyle diyor beyefendi: Kürtler, PKK ile aralarına mesafe koysunlar, şöyle yapsınlar, böyle yapmasınlar vs vs.
Bayım, seni bir aylığına Kürdistan'a alalım da, bir zahmet bunu onlara anlat bakalım; o cahil(!) Kürtleri bir aydınlat. Hadi buyrun, görelim seni.. ! Bağdat ordaysa arşın burada! Masa başı açıklamalarla bu iş kolay mı zannediyorsun?
Demem o ki, bir şey söylerken ezbere konuşanlarımız var. Konunun mahiyetini hiç anlamadan atıp tutanlarımız çok. Bunlar köşe yazarları, etkili yetkili kişiler olduğu gibi, bazen sorumluluk mevkiindeki bir siyasi de olabiliyor maalesef.
Ve olan halka oluyor, memlekete oluyor.. Bu sorumsuzluğun faturasını hepimiz çekiyoruz. Faturanın acısını hissetmeyelim diye de hamaset ve içi boş milliyetçilik hapını içiriyorlar bize.
Sorumlular sorumluluğunun bilincinde hareket eder, iyi niyetle meselelere bakarsa çözülemeyecek bir sorun yoktur. Yeter ki işlere, ehliyetli, samimi ve dürüst eller nezaret etsin .
Allah memleketimizi daha büyük belalardan korusun, kardeşçe dostça, insanca yaşama nimetinden bizi mahrum bırakmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.