Toplumsal felaket olan boşanmalar gittikçe artıyor
Topumda oluşan ahlaki ve kültürel yozlaşmanın boşanmaları arttırdığını belirten âlim, siyasetçi ve sosyologlar, bu sorunun çözümüne yönelik bir an önce ciddi adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Buna göre, 2014'te, evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 0,1 azalarak 599 bin 704 oldu. Boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 4,5 artarak 130 bin 913'e yükseldi.
Boşanmaların temelinde yatan sorunları ve bu sorunlara yönelik çözümleri görüştüğümüz âlim, siyasetçi ve sosyologlar bu sorunun çözümüne yönelik bir an önce ciddi adımlar atılması gerektiğinin altını çizdi.
Ahlaki ve kültürel yozlaşma boşanmaları arttırıyor
Topumda oluşan ahlaki ve kültürel yozlaşmanın boşanmaları arttırdığını ve bu yönde yetkililerin yeterli bir çözüm üretemediğine dikkat çeken Molla Cemal Çınar, “Bu yozlaşmaya karşı bir takım önlemler almak gerekiyor. Mesela okullardaki karma eğitime bir an önce çözüm bulunmalı, kadın ve erkeğin karışık olarak çalıştığı ortamlara ve toplu taşımalardaki karışıklığa bir çözüm bulunmalıdır. Toplumun ve ailenin korunmasına yönelik ciddi hiçbir çalışma yapılmıyor. Şu anda yapılan şeyler kadının şiddet görmesinin ardından ortaya konulan çözümler oluyor. Bu çözümler de çoğu zaman kadına fazlasıyla bir hak tanınarak sorunun daha da büyümesine neden oluyor. Yetkililerin aile ortamlarına, ailedeki ilişkileri soğutacak, maneviyatlarını kötü yönde etkileyecek, yok edecek hal ve hareketlere karşı tedbir almaları gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Batı hayranlığı toplumu felakete sürüklüyor
Toplumun batı hayranlığının da boşanmalara neden olduğunu aktaran Çınar, “İktidarın zinayı suç olmaktan çıkardığı bir toplumda yaşıyoruz. Ekonomik yönde kaygılar içerisine girenler, manevi yöndeki eksiklikler noktasında yeterli bir çaba içerisine girmiyor. Bu toplumumuza dayatılan ahlaksızlıkları da Batının bir projesi olarak görüyorum. TV’leri açıp baktığımızda erkek ilahiyatçının karşısına ekseriyetle kadın, kadın ilahiyatçının da karşısına bir erkek spiker çıkartılıyor. Bunlar toplumu ve aileyi ciddi manada tahrip eden, kişiyi Allah’a karşı isyana, itaatsizliğe sevk eden etkenlerdir. Batılılaşma kültürü ve hastalığının en yoğun olduğu yerlerde de boşanmaların en üst seviyede seyrettiğini görüyoruz.” dedi.
Sonuca yönelik adımlar atılırken sebepler gözardı ediliyor
Bu yönde yönelik atılan adımların yanlışlıklarına değinen Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel İdare Kurulu (GİK) üyesi Aynur Sülün ise, “Aile içi şiddet ve boşanmalar karşısında yalnızca sonuca yönelik bir takım çalışmalar ve kanuni düzenlemeler yapılırken; aileyi bu duruma getiren sebepler üzerinde durulmadığı gibi iyileştirmeye yönelik düzenlemelerin de yapılmadığına şahit oluyoruz. Aile içi şiddet ve boşanma meselesi; yeni kadın sığınma evleri açma ve kadını erkekten korumaya yönelik tedbirleri artırmak üzerinden ele alınıyor. Sorunun asıl sebeplerine inilmiyor. Onun içindir ki 8 Mart 2011’de çıkartılan “Aileyi Koruma ve Kadına Karşı Şiddeti Önleme Yasası” kabul edildiğinden bu yana aile içi şiddet ve boşanma rakamlarında bir eksilme olmadığı gibi aksine büyük bir artış var. Çünkü yasa, ailenin yapısını bozucu etkenlerden korumak ve yara almış aileyi tamir etmekten çok daha fazla parçalamaya hizmet eden bir dizi tedbirleri(!) içeriyor. Öncelikle bu yasa sorgulanmalı ve neye hizmet ettiği iyi değerlendirilmelidir” diye konuştu.
Ahlaki yozlaşmanın temelinde medya bulunuyor
Toplumun temel taşının aile olduğunu ve aileye kast eden unsurlarla mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizen Sülün, “Bunların başında gelen medya zihinlere, seküler hayat tarzını dayatarak aileyi zehirliyor, ahlaki değerleri yerle bir ediyor. Ahlaklı olmak, karşıdakinin haklarına riayet etmenin, dayanışmanın, affetmenin, merhamet etmenin, tevazunun, tamamlamanın kaynağı olduğu için birlikte yaşayabilmenin de şartıdır. Medya her gün insanları bir arada tutan ahlaki değerleri yerden yere vuruyor. İnsanların davranış, algılayış, düşünüş ve zevk biçimini değiştirip; hayatın merkezine bireysel zevkleri oturtunca eşleri birbirine bağlayan unsurlar ortadan kalkıyor. Devlet ailenin yapısını koruyucu tedbirler geliştirmelidir. Başta toplumun inanç değerleriyle savaşan medya ve eğitim sistemi olmak üzere topluma hizmet eden kurumlar kendi öz değerlerimizle yeniden yapılandırılmalıdır.” şeklinde konuştu.
Kadın ve erkeğin rolleri birbirine karışmış
Boşanmaların arttığının açıklandığı istatistik verilerinde boşanmaların en fazla Ege ve Marmara bölgesinde olduğuna değinen Sosyolog Vahit Eser, “Türkiye’de eğitim oranı yükseldikçe boşanmalar arttı. Eğitim oranının artmasıyla da kadınlar iş sahasında aktif olarak çalışarak, ekonomik bağımsızlıklarını sağlıyor. Böyle olunca da kadın ataerkil yapıya bağlı imajından sıyrıldı. Yine kadınların kendi ayakları üzerinde durmasıyla da yaşam kaliteleri yükseliyor. Buna bağlı olarak kadınların hayattan beklentileri yükseldi. Beklentileri yükseldikçe de kadınlar sürekli daha iyisini istiyor. Bunun gibi birçok farklı sebep var. Ülke genelinde eğitim seviyesi arttı fakat şiddet oranı da arttı. Özellikle son yıllarda yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Tüm bunlara bağlı olarak boşanmalar yalnızca kadınlardan kaynaklanmıyor, erkeklerden de kaynaklanıyor.” ifadelerini kullandı.
Kadının çalışması da boşanmaları tetikleyebiliyor
Boşanmalar incelendiğinde en önemli faktörün şiddetli geçimsizlik olduğunu dile getiren Eser, “Eşler arasında başlayan geçimsizliğinde bazı nedenleri vardır. Erkek ve kadının rollerinin karıştığı ailelerde bu sorun ciddi olarak kendini göstermektedir. Bu sorunu temelden çözmek veya böyle bir soruna sebebiyet vermemek için kadın kadınlığını, erkek erkekliğini bilmek durumundadır. Geleneksel toplumlarda görülen; kadın ev işleriyle, erkek evin dışındaki işlerle uğraşmak ve ailesinin geçimini sağlamak durumundadır. Modern toplumlarda durum böyle değildir. Kadın da Erkek de çalışacak, ev işlerini yapacak, çocuklara bakacak vs… Bu konuyla ilgili örnekleri çoğaltabiliriz.” dedi.
Boşanmaları önleyecek tedbirler alınmalıdır
Eşlerde var olan inanç zayıflığının Allah’ın (c.c) en sevmediği şey olan boşanmayı tetiklediğine değinen Eser, son olarak şunları söyledi: “Bu konuda eşler arası uyumsuzluğu giderecek tedbirlerin ivedilikle alınması gerekmektedir. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere müftülükler, cemaat ve cemiyetler, âlimler ve medreseler olmak üzere her kesim, bu sorunun üzerine eğilerek toplumsal bir yara olan boşanmalara dur demelidirler.” (M.Erkan Yavuz - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.