Mehmet GÖKTAŞ
Türkiye bu kuşatmayı kırabilir mi?
Sözü hiç uzatmadan baştan söyleyelim; Türkiye bir kuşatma altındadır, hem de ciddi ve kapsamlı bir kuşatma altında.
Kuşatma denilince de elbette akla gelen bunun dışarıdan olmasıdır. Medyada dolaşan komplo teorilerinin hepsi abartı olsa bile mevcut durumun adının tam anlamıyla bir kuşatma olduğu yeter ve artar bile.
Üstelik ülke olarak başımıza bir iş geldiğinde bizi savunacağına inanarak ve güvenerek dahil olduğumuz NATO tarafından kuşatılmış durumdayız. NATO’nun bizzat kendisi konumundaki Amerika ile karşı karşıya olduğumuz durumu hep birlikte izliyoruz. Füze ve uçak problemleriyle birlikte ekonomik kuşatma da bu işin tamamlayıcı boyutu.
Kuşatmanın güney cephesini de Kıbrıs ve Akdeniz oluşturuyor. Tabi bu cephedeki kuşatmaya NATO’daki dostlarımızın yanına israil de eklemleniyor.
Kuşatmanın medya ayağı da Amerika – İngiltere -Fransa ve Almanya birlikteliği ile gerçekleşiyor, dördünün ortaklaşa oluşturduğu Türkçe yayın yapan youtube kanalı.
Yetmedi, körfezdeki krallar, veliahtlar kuşatma cephesinde tam tekmil yerlerini almış, saldırılarını çoktan başlatmışlar bile.
Acaba bizim için alternatif blok olabilir mi düşüncesiyle sarıldığımız Rusya ile Suriye’de bizi sükút-u hayale uğratan haberler almaya devam ediyoruz.
Haklı olarak bütün bunları biliyoruz ve her gün konuşup duruyoruz diyeceksiniz.
Ne kadarı içeride ne kadarı dışarıda olduğu belli olmayan FETÖ ve PKK sorununu ister bu kuşatmaya dahil edin ister hariçte tutun. Yalnız, bu konuda bildiğimiz bir şey var ki Türkiye’nin kuşatmayı yarmasındaki en büyük ayak bağı bu iki meseledir.
Bir taraftan ayak bağı diyoruz ama bjr başka açıdan baktığımızda da çözümü bizim elimizde olan bir mesele. Hem de dışarıdaki kuşatmayı kırmak için atılacak adımların kesinlikle buradan başlaması gerektiğini unutmayalım.
Tabi bunun için devrim niteliğinde adımların atılması, siyasal ve toplumsal anlamda şu ana kadar oluşmuş bütün algıların ve kabullerin aşılması gerektiği ortadadır.
Bir insanın değiştirebileceği en kolay kişi nasıl ki kendisiyse, bir toplumun, bir milletin de en kolay değiştirebileceği de dışarısı değil bizzat kendisidir.
Bundan sorumlu olan yetkililer pragmatik anlamda sadece yenilenecek İstanbul seçimleri için değil, yarınlar için düşünüp yapmalıdır yapacaklarını.
Unutulmasın ki bahsettiğimiz kuşatma İstanbul seçimlerinden sonra da devam edecektir, hem de yoğunlaşmış bir şekilde.
Devrim çapında alınacak bu kararlardan sonra bu kuşatma kırılabileceği gibi ondan sonra Türkiye’nin dışa yönelik dünya çapında gerçekleştirmekle yükümlü olduğu asıl büyük devrimleri konuşabilelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.