“Türkiye yeni ‘Neocon’ların saldırısı altında”

“Türkiye yeni ‘Neocon’ların saldırısı altında”

ABD destekli 15 Temmuz darbe girişimini ve yansımalarını değerlendiren Doç. Dr. Celil Abuzer, Türkiye’nin yeni süreçte adı konulmamış ‘yeni ‘Neocon’ların saldırısı altında olduğunu söyledi.

ABD destekli 15 Temmuz darbe girişiminin yankıları sürüyor. Türkiye’nin tüm illerinde protesto gösterileri halkın yoğun katılımıyla devam ederken kamuoyunda oluşan en büyük kanaat, darbe girişiminin dış destekli olduğu.

Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Celil Abuzer, darbe girişimini, yansımalarını ve bu darbeci zihniyeti besleyen batı medeniyetini İLKHA mikrofonlarına anlattı.

İslam coğrafyasında tutuşturulan fitne ateşinin son halkasının son yıllarda ayakları üzerinde durmaya çalışan Türkiye’ye yerli işbirlikçiler üzerinden taşınmaya çalışıldığına dikkat çeken Abuzer, Türkiye’nin adı konulmamış ‘Yeni ‘Neocon’ların saldırısı altında olduğunu belirtti.

Türkiye’nin son yıllarda hem içerisinde hem de bölgede yaşadığı değişim ve dönüşümün yıllardır İslam coğrafyasını sömüren batının hesabına gelmediğini belirten Abuzer,  “Önce bildik yöntemlerle gelmeye başladılar. İlk önce AK Partiyi kapatma yolunu denediler, tutmadı. Fitne sokup içerden çökertmeyi denediler olmadı. 17-25 Aralık girişimleri akim kaldı. Ve 15 Temmuz’da acımasız, adi plan devreye sokuldu. Başını FETÖ’nün çektiği bütün Neocon unsurlara emir verildi. Türkiye maalesef ‘Yeni ‘Neocon’ların saldırısı altındadır. Aslında belli olan ama adı konulmamış bir savaşın içindedir. Bu adamlar hiçbir zaman da vazgeçmeyeceklerdir. Bunun bilinciyle hareket etmek zorundayız. Bu savaşın safları çok nettir aslında... Ya Neocon’ların uşaklığını tercih edeceksin ya da bedeli ölüm de olsa kendi ayaklarının üzerinde duracaksın.” ifadelerin kullandı.

“Afrika’da milyonlarca insan çok basit fitneler sonucunda modern batının gözleri önünde katledildi”

Batı medeniyetinin kan ve gözyaşı üzerinde kendini var eden bir anlayışa dayandığını ifade eden Abuzer, geçmişten örnekler vererek  yapılan katliamları anlattı.

Batının Sykes-Picot antlaşması ile Osmanlıya son darbeyi vurarak İslam Coğrafyasını bir daha ayağa kalkmamak üzere cetvellerle parçalara böldüğünü söyleyen Abuzer, bunun da beraberinde birçok fitne ve fesadı getirdiğini belirtti. Abuzer, buna karşılık ayağa kalkamaz dedikleri ümmetin isimsiz kahramanlarının canları pahasına ortaya koydukları mücadelelerin karşılığında yeniden ayağa kalkacağını söyledi.

“Sen-ben kavgasını, senin partin benim pırtım türü şeyleri bırakmamız lazım”

İslam coğrafyasında yaşanan fitneler karşısında Müslümanların kendi içindeki kavgaları sona erdirmesi gerektiğini söyleyen Abuzer, konuşmasına şöyle devam etti:

“Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Yemen’de ve şuanda son darbe vurmaya çalıştıkları şey Türkiye’dir. Çünkü Türkiye; ayakta kalan, direnen, belli ölçüde olayın farkında olan ve masada ‘benim de sözüm var’ diyen bir ülke. Şuanda biz bunun bedelini ödüyoruz. Uyanmamız gerekiyor, fotoğrafın büyüğünü görmemiz gerekiyor. Meseleye biraz daha geniş perspektifte bakmamız gerekiyor. Şu sen-ben kavgasını hele hele ırkçılık belasını, senin partin benim pırtım bu tür şeyleri belli ölçüde gerilerde bırakıp bunun bir medeniyet kavgasını olduğunu, bir ümmet kavgasını olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu topluma, bu ümmete bu bilinci aşılamamız gerekiyor.”

“Bugün en tehlikeli durum doğal sınırlardan ziyade Müslümanların zihin dünyasına çekilmiş sınırlardır”

Ümmet öncelikli hedefinin, İslam Medeniyetinin yeniden inşası olması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Abuzer, bugün en tehlikeli durumun doğal sınırlardan ziyade Müslümanların zihin, algı ve düşünce dünyasına çekilmiş sınırların varlığı olduğunu belirtti.

 “Kuklalardan ziyade kuklacılara odaklanacağız ki bu oyunu görebilelim ve bozabilelim”

İslam toplumlarını bir arada tutan bağların kültür emperyalizmiyle ortadan kaldırılarak adeta köklerinden kopmuş, gökten zembille indirilmiş bir toplum kurgulanmaya çalışıldığına dikkat çeken Abuzer, konuşmasına şöyle sürdürdü:

“Kâğıt üzerindeki sınırlar coğrafik olarak da kalmıyor.  Esasında zihinlerde bu sınırları derinleştirecek hendekler oluşturuluyor. Bu da kültür emperyalizmiyle geliyor. Sizi bir arada tutan bağlar bir bir kopartılıyor. Her şeyden öte dil üzerinde ciddi anlamda tahribatlar yapılıyor. Sizi birleştirecek unsurlar, kavramlar konuşma dilinden, yazı dilinden atılıyor.  Adeta köklerinden kopmuş, zembille gökten indirilmiş bir toplum kurgulanıyor ve uygulanmaya geçiliyor. Bunun bilincinde olacağız. Burada temel şeyimiz şu olmalıdır. Esas oyun kurucu kimdir, buna odaklanacağız. Kuklalardan ziyade kuklacılara odaklanacağız ki bu oyunu görebilelim ve bozabilelim. Bunu fark etiğimiz zaman ve kafamızı kaldırıp ileriye esas hedefe kilitlendiğimizde, esas oyun kurucuyu gördüğümüzde diğerleri zaten çorap söküğü gibi kendiliğinden gelecektir, çözülecektir. Bu şuuru bu düşünceyi yaygınlaştırmanın yollarını bulmamız lazımdır.” (Osman Gülebak, Ramazan Casuk- İLKHA)




 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.