Üniversite öğrencilerinden Yeni Zelanda'daki cami katliamına tepki

Üniversite öğrencilerinden Yeni Zelanda'daki cami katliamına tepki

Yeni Zelanda'da camilere yönelik yapılan Haçlı terörü saldırısını kınayan üniversite öğrencileri, cami katliamının bir iki kişinin sapkınlığı olarak görülmemesi gerektiğini belirttiler.

Yeni Zelanda'da iki camideki Haçlı terörü sonucu 50 Müslümanın şehid olduğu ve 48 kişinin yaralandığı saldırıya tepkiler dinmiyor.

Dünyanın dört bir yanında yapılan saldırıyı kınamalar devam ederken saldırının bir Hristiyan terörü olduğu vurgulanarak, masum insanlara yönelik hiçbir saldırının kabul edilemez olduğunu kaydettiler.

Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) İnsani Değerler Öğrenci Kulübü de saldırıyı tel'in etti. Üniversitede bir araya gelen öğrenciler, ellerinde pankartlarla yaklaşık 500 metre yürüyüş yaparak basın açıklamasını düzenlediler. Sık sık tekbirlerin getirildiği basın açıklamasında, birlik ve kardeşlik mesajı verildi.

Gurup adına basın açıklamasını okuyan Bitlis Eren Üniversitesi İnsani Değerler Öğrenci Kulübü Başkanı Muhammed Bilal Taşcan, yapılan hiçbir saldırı karşısında sessiz kalınmaması gerektiğini söyledi.

Taşcan, "Bu saldırıda tetiği çekenleri, saldırının planlamasında yer alanları, saldırı planı üzerinden bir hesap içerisinde olan tüm çevreleri en ağır şekilde kınıyoruz. Müslüman ya da gayrimüslim, camide ya da bir başka mekânda, masum insanlara yönelik hiçbir saldırı kabul edilemez. İnsana kasteden hiçbir saldırı karşısında sessiz kalınamaz." dedi.

"Bu saldırılar bizzat Batılı kirli merkezler tarafından üretilen İslamofobi'nin neticesidir"

Cuma günü Yeni Zelanda'da meydana gelen cami katliamını bir iki kişinin sapkınlığı olarak görmenin, olayı bireysel bir suç olarak ele almanın, dünyada yükselen ırkçılığı ve farklılıklara olan düşmanlığı okuyamamak olduğunu dile getiren Taşcan, şunları söyledi:

"Saldırganlardan birinin 70 kadar sayfa içeren manifestosunda da bu ırkçı söylem alenileşmiştir. Saldırının hemen ardından açıklama yapan Avustralyalı Senatör Fraser Anning'in, olaydan artan Müslüman nüfusu ve mültecileri sorumlu tutması da en az bu saldırı kadar vahşicedir. Saldırganın önceden internet üzerinde yayımladığı mesajda, daha önce Fransa'da ırkçı grupların kullandığı 'Büyük Yer Değiştirme' kavramının geçmesi, Müslümanların Avrupa'yı terk etmesine ve Ayasofya'nın kiliseye dönüştürülmesine dair cümlelerin yer alması, saldırının birkaç kişinin işi olmadığını, yükselen ırkçı bir akımın neticesi olduğunu göstermektedir. Biz şuna inanıyoruz ki bu saldırılar bizzat Batılı kirli merkezler tarafından üretilen İslamofobi'nin neticesidir. Katliamın sosyal medya hesaplarından canlı olarak paylaşılan görüntülerinden de anlaşılacağı üzere, bilgisayar oyunlarında hedefe konulan Müslüman karakterler ile de birebir örtüşmesi, bu işin arka planında yer alanları ifşa etmektedir. Bu zihniyet, 'Tüm Müslümanlar öldürülmelidir, çünkü tüm Müslümanlar teröristtir.' düşüncesindeki bir zihniyettir."

"Müslümanların can güvenlikleri de temel hakları da tüm Müslümanların bir meselesidir"

Taşcan, ırkçı emperyalist Batı zihniyetinin, İslam'a, Müslümanlara ve Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesselem) karşı oluşturulmuş nefret dilini, ifade özgürlüğü ve demokrasi olarak nitelendirmeye devam etmeleri bu tip saldırıları daha da artıracağına dikkat çekti.

"Kanada'dan Yeni Zelanda'ya, Arjantin'den Japonya'ya dünyanın her ülkesinde az ya da çok bir Müslüman nüfus vardır ve bu Müslümanların can güvenlikleri de temel hakları da tüm Müslümanların bir meselesidir." diyen Taşcan,

"Yeryüzünde tek bir Müslüman'ın bir ırkçı saldırıyla saçının teline zarar gelmesine kayıtsız kalamayız.  Kaldı ki biz inancımız gereği Müslüman olsun ya da olmasın tek bir masumun saçının teline zarar gelmesine izin veremeyiz. Bizim bu saldırılardan ötürü bütün Yeni Zelanda halkını sorumlu tutmamız ve onlara karşı nefret beslememiz söz konusu olamaz. Ancak bu saldırılardan Müslümanlara karşı nefret diliyle konuşan tüm siyasetçiler ve popüler ırkçı söylemin oluşmasına katkıda bulunan tüm merkezler sorumludur. Batı coğrafyasında ve denizaşırı sömürgelerinde Müslüman göçmenlerin ve işçilerin varlığının sebebi bizzat Batı'nın önceki yüzyıllarda gerçekleştirdiği işgaller, katliamlar, köleleştirme politikaları, yağma ve talanlardır. Ayrıca İslam belirli bir ırkın dini değildir. Batı, kendileriyle aynı ırklardan olmayan tüm insanlara karşı bir izolasyon politikası izlese bile ırkçılığı tel'in eden İslam'ın yayılmasına engel olamayacaktır. Batı'da ırkçılık, kin ve nefretin büyütülmesi sadece Müslümanlar için değil tüm insanlar için dünyayı cehenneme çevirir. Bu çirkin politikalardan ve bu politikaların tezahürü olan tüm yaklaşımlardan vazgeçilmelidir." diye konuştu.

İLKHA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.