Veremle Savaşta Erken Teşhis Önemli
Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Öztürk, verem mikrobunun çabuk fark edilip önlem alınmazsa vücudu kemirerek zayıflattığını ve ölüme neden olduğunu söyledi.
DENİZLİ - Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Öztürk, 1-7 Ocak tarihleri arasında kutlanan Veremle Savaş Haftası dolayısıyla bir açıklamada bulundu.
Verem hastalığının, soluduğumuz hava ile akciğerlere giren verem bakterisinin (mikrobunun) yol açtığı bulaşıcı bir hastalık olduğunu belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Öztürk, bu mikrobun insan vücuduna solunum ve sindirim yoluyla girdiğini, çabuk fark edilip önlem alınmazsa vücudu kemirerek zayıflattığını ve ölüme neden olduğunu söyledi. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinin tüberküloz mikrobu ile enfekte olduğunu ifade eden Uz. Dr. Esma Öztürk bu insanların yüzde 10'unun, yaşamlarının bir döneminde vereme yakalanma ihtimallerinin olduğunu söyledi. Öztürk: "DSÖ tarafından dünyada her yıl 8-10 milyon yeni hastanın ortaya çıktığı ve bunlardan 2-2,5 milyonunun veremden öldüğü belirtilmiştir. Ülkemizde tüberküloz hastalığı, 20. yüzyılın ilk yarısında çok büyük bir salgın yapmıştı. Bir numaralı ölüm nedeni iken yürütülen yoğun verem savaşı çabaları sonucunda bu durum değişmiştir. Tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni değildir. Fakat Dünya Sağlık Örgütü'nün 2012 Küresel Tüberküloz Raporu'nda, Türkiye'de 2011 yılında 15 bin 679 tüberküloz hastasının verem savaşı dispanseri kayıtlarında yer aldığı bildirildi" dedi.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Öztürk, verem hastalığının akciğerlerde yüzde 70-80, akciğer zarı, lenf bezleri, beyin zarı, kemikler, böbrekler ve kalp zarı gibi diğer birçok organda ise yüzde 20-30 oranında görülme olasılığının olduğunu belirtti. Verem mikrobunun, soluduğumuz hava ile akciğerlerimize girerek orada çoğalmaya başladığını söyleyen Uz. Dr. Öztürk: "Bu mikroplardan bazıları böbrekler, kemikler ya da beyin gibi, vücudun diğer kısımlarına yayılır. Bu kişiye artık verem mikrobu bulaşmıştır. Vücut mikroplarla savaşır, fakat genellikle hepsi yok olmaz. Vücudun savunma mekanizmaları, etkisiz durumda olan mikropların çevresinde kapsül ya da duvarlar örer. Verem mikrobu bulaşmış olan bir kişinin vücudunda verem mikrobu bulunmaktadır, fakat hastalık belirtisi yoktur ve kişi bu aşamada mikrobu başkalarına bulaştıramaz. Ancak mikropların aktifleşmesi ve çoğalması halinde, kişi artık verem hastasıdır. Bu durum bir yıl içinde ya da uzun yıllar sonra, genellikle vücudun HIV/AIDS, şeker hastalığı, böbrek hastalığı, zatürre (pnömoni) ya da kanser gibi başka enfeksiyon ve hastalıklarla mücadele sonucu zayıf düştüğü bir sırada ortaya çıkabilir" diye konuştu.
Türkiye'de yılda yaklaşık 17 bin yeni verem hastasının ortaya çıkmakta olduğunu vurgulayan Uz. Dr. Öztürk, verem hastalığına yakalanma olasılığını ve belirtilerini ise şöyle anlattı: "Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda, havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Veremin bulaşması, hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların sağlam kişiler tarafından solunması ile olur. Çatal, kaşık ve eşyalarla hastalık bulaşmaz. Öksürürken ağzımızı kapatmalı, yerlere tükürmemeliyiz. Çünkü verem hastası her öksürük ile 1-5 mikron çapında 1-3 basil içeren 3500 kadar bulaştırıcı parçacığı etrafa saçar. Akciğer veremi kilo kaybı, iştahsızlık, hafif ateş, özellikle geceleri artan terleme, halsizlik gibi genel belirtilerin yanı sıra akciğerde meydana gelen doku reaksiyonu ve harabiyet neticesinde öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, ilerlemiş olgularda nefes darlığı gibi akciğere özgü belirtiler ile kendini gösterir. Bu belirtilerin hiçbirisi verem hastalığına özgü değildir ve birçok akciğer hastalığında aynı semptomlar vardır. 3 haftayı geçen öksürük, kan tükürme, gece terlemesi, hafif ateş, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtilerin varlığında derhal Verem Savaşı Dispanseri veya başka bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir. Ayrıca hastanın yakınları, özellikle de aynı evde birlikte yaşayanlar Verem Savaşı Dispanserlerine başvurmalıdır. Hasta yakınlarının taramaları dispanserlerde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Verilen ilaçlar her gün içilmez veya bir kısmı içilip kalanı unutulur içilmez ise direnç gelişir. Bu durumda ilaçlar tüberküloz basilini öldüremez ve hastalık devam eder. Hastalar bu mikrobu sağlıklı insanlara da bulaştırabilirler. Dirençli verem hastalarının tedavisi çok daha pahalı, zor ve uzun sürede (iki yıl) mümkün olabilmekte ve bazen hasta kaybedilebilmektedir."
Bir toplumun veremden korunmasının en etkili yolunun verem hastalarının erken teşhis edilmesi olduğuna dikkat çeken Öztürk, çevresinde veya ailesinde verem hastası olanların kontrol altında olması, gerekli tetkikleri yaptırması gerektiğini söyledi. Sigara, alkol, madde bağımlılığının bırakılması, düzenli yaşam, temizliğe önem vermek, yeterli beslenmenin hastalığın kontrol altına alınması ya da başlamaması için önemli olduğunu vurguladı. (Necmi Durmazer-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.