Hasan SABAZ
Yeni savaş alanı Lübnan
Lübnan başbakanı Saad Hariri'nin istifası zaten gergin olan bölge gündemini biraz daha ısıttı. Hariri'nin bir televizyon kanalına “hayatım tehlikede” deyip istifa etmesi ve ardından bu istifa açıklamasını Suudi'de yaptığının ortaya çıkması akla başka senaryoların devreye sokulduğu şüphesini getirdi. Hariri, yaptığı açıklamada bu şüpheleri haklı çıkardı: “İran, Suriye ve Irak'ta bölgeyi ve karar alma mekanizmalarını kontrol ediyor.”
Lübnan başbakanının Lübnan'daki grupları eleştirmek yerine ‘İran'ın Suriye ve Irak'taki etkinliğinden' söz etmesi şaşırtıcı değildi. Süreç işletiliyordu ve devamında İran ve Hizbullah hedefe konacaktı. Nitekim fazla beklememize gerek kalmadan Suudi'den bu yönden açıklamalar geldi. Hemen ardından da Amerika, Suudi rejimine destek açıklaması yaptı.
Peki, Suudi Krallığı, İran ile savaşmayı mı düşünüyor?
Anormal silahlanma harcamalarını göz önüne alan herkes böyle bir savaşın yakın olduğunu düşünebilir. Ancak ortada bir realite var ki, o göz ardı edilirse konu anlaşılmaz.
Suudi'nin silahı olabilir; ama onlar savaşamaz!
Yemen'de oluşturdukları büyük koalisyona rağmen ne yapabildikleri ortada. Ciddi bir askeri personele sahip olmayan Suudi, Pakistan ve Bangladeş kökenli paralı askerlerle hiçbir başarı elde edemez. Kendileri de bunun farkında ve daha çok Mısır gibi ülkelerin desteğini bekliyorlar; ama doyma bilmeyen Firavun Sisi ve avanesini doyurmanın ne kadar zor olduğu yaşanan süreçte ortaya çıktı.
Suudi kendisi savaşmayacaksa öyleyse bu gürültüyü neden çıkarıyor?
Uzun bir süredir Amerika'yı İran'a saldırmaya ikna etmeye çalıştılar; ama bunun da o kadar kolay olmadığını yaşanan süreçte onlar da anladı. Amerika, içte karışmamış, toplumsal hoşnutsuzlukların belirgin bir hal almadığı bir ülkeye doğrudan askeri operasyon yapmaz! Hele Avrupa ile problemlerin yaşandığı bir dönemde konvansiyonel anlamda güçlü, 80 milyonluk bir ülkeye doğrudan savaş açmaz Amerika.
Bizim görebildiğimiz şey şu: Suudi, Amerika'yı ikna ederek israil'in Lübnan'a girmesini istiyor. Hariri'nin istifa ettirilmesindeki asıl amaç da bu!
Fetih-Hamas anlaşması tartışmaları daha devam ederken, Hariri'nin istifası ve hemen akabinde Mahmut Abbas'ın Suudi ziyareti, kapsamlı bir savaş planının yapıldığını düşündürüyor.
Peki, olası bir savaşa taraflar nasıl bakıyor?
israil'in uzun bir süredir böyle bir savaşa hazırlandığını hemen herkes biliyor. Batı Yaka'yı iyice sindiren, Gazze'yi kuşatma ve ambargo ile “zorunlu anlaşmalar yapmak zorunda” bırakan Siyonist terör çetesi Lübnan Hizbullah hareketine büyük bir darbe vurarak kendini güvenceye almak istiyor. Suriye'deki karmaşa ve bölünmüş tablo devam ettiği müddetçe bir tehlike arz etmeyeceğini iyi biliyor Siyonist çete.
Belki garip gelebilir; ama kanaatimce Hizbullah da israil ile böyle göstere göstere gelen bir savaşı istiyor. Hizbullah yöneticilerinin “israil'in kalbini vurabilecek füzelere sahip oldukları”na dair söylediklerinin blöf olmadığını herkes biliyor. Suriye'de yaşadığı büyük kayıplara rağmen savaş kabiliyetini test eden Hizbullah, yavaş yavaş birliklerini Lübnan'a çekip hazırlık yapıyor.
Suudi, Hizbullah'ın tasfiye edilmesiyle Lübnan'dan başlayarak Suriye ve Irak'taki İran etkisinin azaltılmasının israil'in güçlü bir saldırısıyla mümkün olacağını düşünüyor.
israil, böyle bir savaşın, Lübnan'dan gelebilecek tehdide son vereceğini, caydırıcılık açısından bölgede önemli bir etkiye sebep olacağını düşünüyor.
Hizbullah ise Suriye'de Esad'a verdiği destek dolayısıyla İslam dünyasında dibe vuran imajını israil ile yürüteceği bir savaş ile düzeltmeyi umuyor.
Bu gergin ortam, kimseye savaşın yıkıcılığını hatırlatmıyor maalesef.
Bundan otuz yıl kadar önce israil saldırıları ve yaşanan iç savaşta Lübnan'ın Müslümanların yaşadığı kesimleri büyük tahribata uğramış, Hıristiyan bölgelerde pek bir zarar yaşanmamıştı.
Hedefte yine Müslüman bölgeler var.
Allah'tan hepimize Müslümanca bir anlayış bahşetmesini diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.