İbrahim DAĞILMA
Zulümle abad olanın ahiri berbad olur
Herhalde şu insanlık âleminde Allah(c.c)`ın icraat alanına müdahale kadar ağır bir vebal olmasa gerek! Acep eserin kendi yazarının bakışına müdahale anlamında bir girişimde bulunulduğuna hiç şahit olunmuş mudur?
Ne yazık ki, ilk günden insanoğlu çoğunlukla haddini aşarak Allah`a ve O`nun hükümlerine itaat edilme noktasından insanları kendi şahsına ve nakıs aklın eseri olan mutluluk buluş(!)larına itaat getirmeye çalışmıştır.
Malik, Adil, Hâkim ve Kadir olan Allah(c.c)`ın fıtratımıza mutabık ve dünya ahiret hayatımızın saadetine dönük hükümleri bir nur olarak önümüzde bulunurken ve elimizin ulaşabildiği bir rahatlıktayken birileri ısrarla uyulması gerekenler olarak önümüze ya yarı insan yarı tanrı; ya taş, ağaçtan yapılmış cansız putları ya da "materyalizm, kapitalizm, komünizm, demokrasi, liberalizm, laiszim..." gibi izm`leri ilah olarak sunmuşlardır.
Allah`ın hükümleri dışında insana uyulması gereken yeni hükümler icat edenler
İster bunu inkârla ilahlaşıp insanları kendine taptırma adına,
İsterse allanıp pullanmış isimlerin önüne nice unvan veya filozofluğu etiket olarak sunup "En güzel idare şekilleri" olarak yutturma adına;
İster milli egemenlik, ulusallık, modernizm, medeniyet, cumhuriyet... gibi fazilet(!)lerin arkasına sığınma adına yapsınlar bunun adı ayet ve hadis diliyle "şirk"tir.
Bu hükümleri uygulama noktasında yürütme makamında bulunanın kimliği de çok önemli değildir. Bu makam krallık, başkanlık, başbakanlık, ağalık, abilik olsun ve kimlik de demokrat, liberal, muhafazakâr, laik ya da sözüm ona Müslüman olsun fark etmez.
Hüküm, Allah`ındır ve O’nun dışında hüküm de icra edilemez; sadece birileri bu hükümlerin adalet ve hakkaniyetle icrasında mesuliyet alanının hizmetkârı olarak "Ulu`l emr" görevini üstlenebilir. Bu konu, ayet ve hadislerde çok açıkken ve su götürmez bir itikadî mesele iken hala biz Müslümanların başka hükümlerin icrasında birilerinin ağzına bakmamız ve onun mihnetini çekmemiz akıl karı değildir.
İnsan olmamız hasebiyle bize şerefli ve izzetli olma payesini Rabbimiz, vermiştir. Bu güzellikle alakalı hakları hiç kimse gasp edemediği gibi bu haklar da birilerinden el buruşturarak, ön ilikleyerek istenmez; bu haklar meşru bir gidişle alınır. Eğer birileri bizleri bu insani ve İslami haklardan mahrum ediyorsa; kanun, yasak, yönetmelik... ve benzeri resmi kılıflarla icraatına haklılık payesi oluşturuyorsa bu doğru değildir.
Haklardan mahrum etmenin ve fıtri gidişe aykırı yönler çizmenin usulü ne olursa olsun zulümdür. Bu zulüm, ister 1900`lü yılların başından birkaç yıl öncesine kadar süregelen idamlar, tehcirler, zindanlar, işkenceler, yakıp yıkma şeklinde olsun;
İsterse suyu yavaş yavaş ısıtılıp mayıştırılmakla ölüme razı edilen kurbağa hikâyesindeki gibi öpücüklü, "28 Şubat Sürecine alternatifiz, daha ne istiyorsunuz!" efelenmeleriyle olsun fark etmez!
Şu Anadolu`nun aziz insanı İslam`a karşı o kadar safiyane tutkundur ki, Kur`anlarını yakan, camilerini ahıra çeviren, ezanlarını yasaklayan bir sürecin akabinde sadece ezanı serbest tutan birini, 12 Eylül cenderesinin akabinde anası başı örtülü ve ağzında "Allah!" telaffuzu eksik olmayan birini el üstünde tutmuştur; ama bugünkü Ak parti hükümeti bilmeli ki, bu halk onlara idareci olma yetkisini sadece ve sadece gasıp edilen haklarının iadesi, darbecilerden hesap sorulması ve başörtü zulmünün kökten çözümü için vermiştir.
"Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar" misali seçim zamanında halkın huzurunda iman abidesi, İslam hadimi kesilenlerin meclis huzurunda yasa, yönetmenlik kılıfına sığınmaları artık tutmuyor. Ekonomik göstergelerin tavan yapması, yolların duble olması, dünya yaşamına dönük rahatlığın artması elbette gereklidir; ama onur, huzur, inanç ve fıtrat...
diyebildiğimiz ruhî boyutlar doyurulmaz, mana gidişi maddi gidişe feda edilirse bugün maddiyat açısından zirve yaşayan Avrupa`nın ahlaksızlık, stres, bunalım, huzursuzluk, intihar açısından da zirve yaptığı unutulmamalıdır.
Yeni kılık kıyafet yönetmeliğinin resmi gazetede yayımlanmasıyla gördük ki; meğerse başörtüye serbestlik, öz vatanında garip/ öz vatanında parya`lığa paydos, adil yargılanma... türünden vaatler sadece koca birer yalanmış.
Birilerinin liderlerini kutsama isteğinin akabinde onları Zerdüştlüğe kadar yaftalayan başbakan bilsin ki, Allah`ın açık emri olan örtünme için alanlara sıkıştırma ve yasaklama da itikadi açıdan ciddi bir tehlikedir. Bu ve diğer tüm yanlışlardan bir an önce nedamet diliyle dönülmesi temennimizdir; yoksa zulümde ısrar edilirse demişler ya:
"Zulümle abad olanın ahiri berbad olur."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.