Affedemiyorsanız basit ve küçük birisiniz!
İsterseniz kendi kendinizi şöyle bir yoklayıverin; Affetmediğiniz, bir türlü affedemediğiniz kişileri veya suçları gözünüzün önüne getirin, göreceksiniz ki bencilliğinizdenmiş, sadece kendinizi, kendi menfaatinizi düşünen birisi olmanızdanmış.
İsterseniz kendi kendinizi şöyle bir yoklayıverin; Affetmediğiniz, bir türlü affedemediğiniz kişileri veya suçları gözünüzün önüne getirin, göreceksiniz ki bencilliğinizdenmiş, sadece kendinizi, kendi menfaatinizi düşünen birisi olmanızdanmış.
Hatta insanın bencilliği bazen öyle bir noktaya varır ki hiç bir şey onun bencilliğinin önüne geçemez, biraz ağır olacak ama adeta kendisine tapan birisidir o.
Kendisine verilen ufacık bir zararı asla unutmaz, yanında birisinden söz edilse önce ondan gördüğü bir zarar varsa hemen onu hatırlar, usanmadan tekrar tekrar anlatır. Allah korusun ne kadar kötü bir yapı. Bir defacık olsun unutmayı, affetmeyi hiç mi hiç aklından geçirmez.
İşte bunlar basit, sıradan ve küçük insanlardır.
Bunları bu hale getiren şey ise dünyayı çok seviyor olmalarıdır ki bu da apayrı bir felâkettir.
Anlıyoruz ki bir insan affedici biriyse bu başlı başlına bir erdemdir. Bir insan başkalarından gördüğü kötülüğü affetmişse her şeyden önce bu insan dünyayı gözünde ve gönlünde küçültmüş birisidir.
Ve dolayısıyla büyük birisidir. Onun içindir ki; “Affetmek büyüklüktür, büyüklerin şanındandır” denilir. Farkındaysanız çocuklarımız kendi aralarında bozuştuklarında yaşı büyük olana deriz ki; “Sen büyüksün, o küçüktür, affet onu!”
Sadece şu meşhur hadisi şerifi hayatımıza uyarlayabilsek inanınız ki Allah’ın veli bir kulu oluruz;
“Şu iki şeyi unutunuz; başkalarından gördüğünüz kötülüğü, sizin başkalarına yaptığınız iyiliği. Şu iki şeyi de hiç unutmayınız; başkalarına yaptığınız kötülüğü, başkalarından gördüğünüz iyiliği” (Münebbihat, İbn Hacer)
Affetmek, insan kazanmaktır, hem de kaybedilmek üzere olan bir insanı.
Affetmek, toplumda Allah Teala’nın rahmetinin tecelli etmesidir. İnsanların birbirlerini affettiği bir toplum mutluluğu tadan bir toplumdur, affeden de mutludur, affedilen de bir başka mutludur.
İslami çalışmalar yapan, Allah’ın dinini yeryüzüne hakim kılmanın mücadelesini veren Müslümanların birbirlerini affetmeleri bambaşka bir şeydir, sıradan insanların birbirlerini affetmelerine benzemez, oradaki İslami Yapıyı doğrudan etkiler.
Allah korusun bunun aksi de İslam davasına zannedilenden daha fazla zarar verir. Dava arkadaşını affetmeyen bir yapı o noktada kopar, inkıtaya uğrar, yani bireysel bir hata olmaktan çıkar.
Bir başka husus; Müslüman kardeşini affetmeyen birisi nasıl olur da Allah’ın kendisini affetmesini bekleyebilir?
“Affedemiyorsanız basit ve küçük birisiniz” demekle sadece işin bir yönünü dile getirmiş oluyoruz. Aslında affetmeyen, affedemeyen bir insanın aynı zamanda kardeşlik problemi vardır, ülfet ve kaynaşma problemi vardır, birlikte iş yapamama problemi vardır, ümmet olmakta problemlidir.
Affedemeyen birisinin derinlerinde intikam ve öç alma hırsı ve potansiyeli mevcud demektir. Bir anlamda serseri bir mayın demektir.
O halde bir Müslüman ne edip edecek ve affetme erdemini mutlaka kazanacaktır, bunun başka bir yolu yoktur.
Empati ile bu işe başlamalıdır. Yani birisinin kendisini affettiğini düşünerek veya somut örnekle bularak elde ettiği huzuru tadarak kendisi de aynı huzuru başkalarına tattırmayı düşünecektir.
Fakat meselenin varıp dünya sevgisine dayandığını bilecek ki bu konuda başarılı olabilsin.
Gönül ister ki insanımıza bu konuda dışarıdan da destek olsun. Ama ne acıdır ki ekranlar intikam senaryolu filmlerle dolu. Demek ki o cephe de boş bırakılmamalıdır.
Mehmet GÖKTAŞ
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.