M. Zülküf YEL
Bu dava bizim davamız, bu savaş hepimizin savaşı
İslam Ümmeti, kendi savaşında kayıpları oynuyor. Savaş, İslam Ümmetinin ama savaşı yürüten ise, bir avuç mazlum Filistinli Müslüman... Orantısız bir savaş. Siyonistlerin topyekûn kadın ve çocuk katliamı devam ederken İslam Ümmeti, Filistin cephesindeki savaşı, uzaktan ve “misafir sanatçı” edası ile sadece seyretmekle yetiniyor. Oysa Kudüs ve Filistin davası, bizim davamızdır. Ve bu kutlu kavga hepimizindir. İslam Ümmeti, tüm unsurları ile bu onurlu kavgaya destek vermelidir. Bu cephe, hepimizin onurunun korunduğu cephedir. Filistin cephesinde savaşan mücahitler, İslam Ümmetinin toza toprağa karışmak üzere olan onurunu tutup kaldırmaktadırlar. Bombalanan İslam Ümmetidir. Ölen Gazeli çocuklar değil, ölüm korkusunun tutsak ettiği kölelerdir, ölüm korkusunun kendilerini teslim aldığı Müslümanlardır.
İslam Ümmetine karşı ağır cürümlerin işlendiği bu coğrafyada, Filistinliler yalnız bırakılmış. Filistinli mazlumlar, kuşatılmışlık ve yalnızlık içerisinde...
Tüm İslam Ümmetinin seferberlik ruhu ile ayağa kalkması gerekirken ümmet, zulüm karşısında adeta dilini yutmuş durumda. Başta Amerika olmak üzere, Batılı zalimler ise, her zaman olduğu gibi, yine israilin katliamlarını meşrulaştırma ile meşguller. Kadın, çocuk demeden tüm Filistinlilere yönelik girişilen bu soykırıma, “israilin icra ettiği meşru savunma” deniliyor. Katil siyonistlerin, Müslüman kadın ve çocukları katletmeleri, yerleşim yerlerini bombalamaları ve insanlık suçu işlemeleri, terör çetesi İsrail için bir hak olarak görülüyor. İşgal ordusu savaş uçakları, Han Yunus Kampı’nın Cevretu’l-Akkad bölgesinde savunmasız sivillerin kaldığı bir eve daha önce hiçbir uyarıda bulunmadan saldırı düzenledi. Saldırıda El-Halebi ailesine ait ev, komşu El-Hac ailesine ait evle birlikte yıkıldı. Dördü kadın, dördü de çocuk olmak üzere sekiz kişi şehit oldu.
İki aileye mensup, tamamı kadın ve çocuklardan müteşekkil kurbanlar... İşte Batı bu fotoğrafa, “israilin kendisini savunması için yaptığı meşru müdafaa” diyor. Kimse bu mazlum kadın ve çocukların hangi suçtan dolayı öldüğünü sorgulamıyor. Bu katliam, terör şebekesi siyonistlerin işlediği cürümlerden sadece bir tanesidir.
İslam Ümmeti ise, bu kadın ve çocukların akıtılan kanlarının hesabını sormaktan aciz… Ne işe yaradıkları belli olmayan İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan ve Arap Ligi’nden bir ses yok. Hiçbir hayırlı projeye ön ayak olamamış, ismi olan ama icraatı olmayan bu fuzuli kurumlar, gündem oluşturma hususunda bile acziyet içerisindedirler.
Küresel güçlerin ve siyonistlerin cürümlerinin aklanma platformu olan, uluslararası şer güçlerin korsanlıklarına hukuki statü kazandırmaktan başka bir özelliği olmayan BM, Gazze gündemi ile toplanıyor.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Gazze`deki duruma ilişkin BM Güvenlik Konseyi’nden acil toplantı talep ettiğini bildirdi.
“Dostlar pazarda görsünler” kabilinden yapılan bu toplantıların hiçbir somut sonucu olmamıştır.
İsrail’in cürümlerine mukabil bir kınama kararı bile çıkarılamıyor. Bir karar alınsa bile ABD, bu kararı veto ediyor. Şimdiye kadar alınan hiçbir kararı israil uygulamadı. Bundan dolayı da israil hiçbir zaman yaptırıma uğramadı.
Hatta BM’nin sözde olayları kınayan açıklamalarına bakıldığında, israilin katliamları ve Filistinlilerin direnişinin aynı kefeye konulduğu, hatta Filistinli direnişine dönük daha sert bir kınamanın olduğu görülüyor. Bir halkın, kısıtlı imkânlarla vatanını ve insanlarını korumaya dönük direnişi, “terörizm” olarak nitelendiriliyor.
Filistin davasının sahibi ve bir bileşeni olduğunu iddia eden Ramallah yönetimine gelince, tüm bu cürümler mukabilinde “usulen” yapılmış zayıf bir kınamayı yeterli görüyor. Filistin yanıyorken, halkını ve vatanını savunmak için hiçbir şey yapmıyor. Halkına karşı haşin olan bu ihanet güruhu, siyonistlere karşı Filistin’i savunma gibi bir hassasiyete sahip değil.
Filistin davası tüm İslam Ümmeti, hatta tüm insanlık için bir turnosol kâğıdı mesabesindedir.
İman ve insanlık onuru bu terazide tartılmaktadır.
Tekbirlerle birbirlerinin kanlarını döken, kanların helalliği konusunda fetva veren ve topyekûn seferberlik ilan edenler, maalesef siyonistlere karşı sessizler. Birbirlerini ağır silahlarla imha etmeye çalışanlar, siyonistlere bir çakıl taşı bile atmaktan acizler. Böyle bir gündemleri bile yok. Müslüman kanı dökmek ve İslam beldelerini harabeye çevirmek gibi çok mühim(!) bir iş dururken, elbette siyonistlerle mücadele ve kanları akıtılan Filistinli çocuk ve kadınların kanlarının hesabını sorma gibi çok basit(!) işlerle uğraşmaları beklenemez. Mücahitler(!), “Allahu ekber” naraları eşliğinde birbirlerini boğazlamakla meşguller.
Bugün, sorumluluk günüdür. Bugün, İslam Ümmetinin bir azası olduğumuzu hatırlama günüdür. Herkes, imkânları nispetinde bu vahşete karşı durmalı ve bu soylu kavganın saflarında yerini almalıdır. Tüm dünyaya ilan ediyoruz: “Bu dava bizim davamız ve bu savaş hepimizin savaşıdır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.