Geçmeyen kulak tıkanıklığı ve çınlamaya dikkat!
Kulak tıkanıklığı veya çınlama ilk bakışta sıradan rahatsızlıklar gibi görünebiliyor. Ancak genellikle önemsenmeyip tedavisi geciktirilen bu problemler, bazen ciddi bir kulak tümörünün habercisi olabiliyor.
Cep telefonlarının aşırı kullanımıyla da ortaya çıkabilen kulak tümörleri, erken tanı ve doğru zamanda yapılacak cerrahi müdahale ile tedavi edilebiliyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Devge, kulak tümörleri konusunda dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.
Kulak kepçesinden başlayarak beyin sapına kadar geniş bir alanda görülebilin kulak tümörleri, anatomik yerleşim yerlerine göre daha iç kısımlarda yer alıyorsa tanısı zorlaşabilmektedir. En rahat şekilde kepçede ve dış kulak yolunda fark edilebilen bu tümörler; orta ve iç kulakta tıkanıklık, işitme kaybı ve çınlama gibi şikayetlerle kendini gösterebilmektedir. Orta kulağın herhangi bir bölümünde tümör geliştiğinde, orta kulakta bulunan ve birbirine eklemlerle bağlı olan 3 adet orta kulak kemikçiğinin titreşimleri bozulmakta, kişide işitme kaybının yanı sıra çınlama da yaşanabilmektedir.
Kulağınızdaki tümör dengenizi bozabilir
İç, dış ve orta kulak farklı dokulardan oluştuğu için buralarda oluşan tümörler de farklı tiplerde olabilmektedir. Dış kulak yolu tümörleri, diğer kulak tümörlerine göre görünebilir olması nedeniyle hastanın kendisi tarafından da tespit edilebilmektedir. İç kulakta oluşan tümör ise, işitme kaybı ve çınlamanın yanı sıra aynı bölgede bulunan denge merkezini de etkileyerek denge bozukluklarına da neden olabilmektedir.
Cep telefonlarını kulaklıkla kullanın
Dünyada şu anda 5 milyardan fazla cep telefonu kullanıcısı bulunmaktadır. Kulak tümörlerinin oluşumunda cep telefonlarının etkisi olabilmektedir. Telefonu çok uzun süre kullanan kişilerde, “akustik nörinom” denilen ve işitme sinirini etkileyen bir tümörün görülme riski artmaktadır. Manyetik bir alanın içinde bakır tel benzeri bir iletken hareket ettirildiğinde üzerinden nasıl bir akım geçiyorsa, iletken olan insan vücudu da cep telefonlarının yarattığı manyetik alandan etkilenebilmektedir. Cep telefonları, bir çeşit radyasyon şekli olan radyofrekans dalgaları yaymaktadır. İnsan vücudu, elektromanyetik radyasyon yayan cihazlardan enerji emer. Vücudun telefona en yakın kısımları, yani kulak ve işitme ile bağlantılı beyin bölgeleri bu enerjiyi en fazla emen dokulardır. Radyofrekans dalgalarının etkisiyle cep telefonuyla uzun süre konuşulduğunda mikrodalga fırınlarda pişirilen yiyecekler gibi beynimiz de konuşma süresi uzadıkça ısınmaktadır. Ayrıca elektromanyetik dalgalar hücresel, hatta moleküler düzeylerde değişiklikler meydana getirebilmektedir. Tümör gelişmese bile, iç kulak hasarlarına bağlı işitme ve çınlama problemlerine cep telefonu kullanıcılarında daha fazla rastlanmaktadır. Özellikle çocuklarda, gelişimleri devam eden organ ve dokular bu tip radyasyona en duyarlı biyolojik yapılardır. Aynı zamanda çocukların kafatası kalınlıkları da erişkin bireylere kıyasla daha ince olduğundan, çocuklarda radyofrekans dalgaları beyin dokularına daha kolay geçmektedir. Bu nedenle bazı ülkelerde belirli yaşlara kadar cep telefonu kullanımı yasaklanmıştır.
Telefon görüşmelerini kısa tutun
Cep telefonu seçiminde de dikkatli olunmalıdır. Absorbe edilen enerjinin dozu, vücut ağırlığının kilogramı başına watt cinsinden ifade edilen spesifik absorpsiyon oranı (SAR) olarak adlandırılan bir değer kullanılarak ölçülür. Bu nedenle SAR düzeyi en küçük cep telefonlarını seçmek, bu olumsuz durumdan kaçınabilme şansını artırır. Cep telefonlarının kulaklıkla birlikte kullanılması da, telefonu vücudumuzdan uzakta tutarak nispeten bir koruma sağlayabilmektedir. Uzun konuşmalar, konuşma sırasında dokulardaki olumsuz etkileri artırmaktadır. Konuşma sürelerinin mümkün olduğunca kısa tutulması gerekmektedir. Cep telefonları dışında diğer elektromanyetik alanlar da kulakta tümör görülme riskini artırmaktadır. Buna bağlı olarak, yüksek güçlü vericilere yakın olan yerleşim yerlerinde kulak tümörleri gibi belirli tipte tümörler daha sık görülmektedir.
Kulak tümörlerinde öncelikli tedavi kişiye özel cerrahi
Orta ve iç kulak tümörlerinin tanısında, MR ile birlikte bilgisayarlı tomografi de çekilmektedir. Böylece tümörün kemik dokuyu tutup tutmadığı tespit edilebilmekte, uygun cerrahi yaklaşım biçimleri belirlenebilmektedir. Kulak tümörlerinin tedavisinde öncelik, cerrahi yöntemlerdir. Kulak tümörü ameliyatla çıkartıldıktan sonra tümörün evre olarak ne kadar ileride olduğuna bakılıp, hücrenin tipine göre radyoterapi ya da kemoterapi önerilebilmektedir.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.