İfk Hadisesi ve propagandaya karşı Müslümanca duruş

İfk Hadisesi ve propagandaya karşı Müslümanca duruş

O iftirayı atanlar içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, aksine bu hakkınızda hayırlıdır. Onların her biri işlediği günahı yüklenecektir. İçlerinden günahın büyüğünü üstlenen için ise büyük bir azap vardır.

اِنَّ الَّذ۪ينَ جَٓاؤُ۫ بِالْاِفْكِ عُصْبَةٌ مِنْكُمْۜ  لَا تَحْسَبُوهُ شَراًّ لَكُمْۜ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْۜ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ مَا اكْتَسَبَ مِنَ الْاِثْمِۚ وَالَّذ۪ي تَوَلّٰى كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ ﴿١١﴾  لَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بِاَنْفُسِهِمْ خَيْراًۙ وَقَالُوا هٰذَٓا اِفْكٌ مُب۪ينٌ ﴿١٢﴾  لَوْلَا جَٓاؤُ۫ عَلَيْهِ بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَۚ  فَاِذْ لَمْ يَأْتُوا بِالشُّهَدَٓاءِ فَاُو۬لٰٓئِكَ عِنْدَ اللّٰهِ هُمُ الْكَاذِبُونَ ﴿١٣﴾  وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ لَمَسَّكُمْ ف۪ي مَٓا اَفَضْتُمْ ف۪يهِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۚ ﴿١٤﴾  اِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِاَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِاَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّناًۗ وَهُوَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمٌ ﴿١٥﴾  وَلَوْلَٓا اِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُمْ مَا يَكُونُ لَـنَٓا اَنْ نَتَكَلَّمَ بِهٰذَاۗ سُبْحَانَكَ هٰذَا بُهْتَانٌ عَظ۪يمٌ ﴿١٦﴾  يَعِظُكُمُ اللّٰهُ اَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِه۪ٓ اَبَداً اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ ﴿١٧﴾  وَيُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿١٨﴾  اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿١٩﴾  وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ وَاَنَّ اللّٰهَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿٢٠﴾

O iftirayı atanlar içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, aksine bu hakkınızda hayırlıdır. Onların her biri işlediği günahı yüklenecektir. İçlerinden günahın büyüğünü üstlenen için ise büyük bir azap vardır.

Bunu işittiğiniz zaman mümin erkekler ve kadınların birbiri hakkında hüsn-i zan beslemeleri ve “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?

Bu iddialarına dört şahit getirseler ya! Şahit getiremiyorlarsa onlar, Allah nezdinde yalancıların ta kendileridir.

Eğer dünyada ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti hep sizinle olmasaydı içine daldığınız günah yüzünden size büyük bir azap gelecekti.

Çünkü siz, iftirayı dilden dile yayıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız bir şeyi ağızlarınızla söylüyorsunuz; bunu da önemsiz sanıyorsunuz; halbuki Allah katında o büyük bir şeydir.

O kulağınıza geldiğinde “Bunu konuşmak bize yakışmaz, fesübhânallah, bu apaçık bir iftiradır” deseydiniz ya!

Eğer gerçek müminlerseniz Allah size, bir daha asla böyle bir şey yapmamanızı öğütlüyor.

Allah size ayetleri açıklıyor; Allah ilim ve hikmet sahibidir.

Müminler arasında ahlâksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Ya Allah’ın size lütfu ve rahmeti ulaşmasaydı, ya Allah çok şefkatli, çok merhametli olmasaydı!

(Nûr Sûresi: 11 – 20)

En yıpratıcı savaş yöntemlerinin başında gelen propaganda veya algı operasyonları küfür cephesinin en pervasız kullandığı silahlardandır. Buna karşılık İslam cephesi davet ve tebliğ vazifesini en mükemmel şekilde yerine getirmenin yükümlülüğünü taşır ve hep böyle bir telaş içindedir.

Müslüman cephe tebliğ vazifesinin memurlarıdırlar zira; küfür örtüp saklarken, iman ortaya çıkarmaya, gözler önüne sermeye çalışır. Küfür akıllarda ve kalplerde şüpheler oluşturmaya çalışırken iman hem aklın hem de kalbin mutmain olması için gayret gösterir. Küfür karanlıklar içinde insanların kaybolması, başıboş dolanması için tüm güçlerini sefer ederken, İslam insanları karanlıklardan nura çağırır. İslam sadece duyguları değil eş zamanlı olarak aklın da kullanılması, aklın da harekete geçmesi için çabalarken; küfür şehvetle harmanlanmış duygulara hitap eder, onları harekete geçirmeye çalışır. O yüzden Müslümanlar davet ve tebliğ vazifesini en iyi şekilde icra etmeye çalışırken, küfür cephesi propagandanın en şeytanisini kullanmakta hiç perva etmez.

Savaşların en acımasızı propaganda savaşıdır

Duygusal olarak savaşın en acımasızının silahlı çatışma olduğu kabul edilir. Ama akıl bunun böyle olmadığını hiç tereddüt etmeden bilir ve kabul eder. Zira en kilit noktayı, merkezi, beyni hedef alabilen çok az silahlı çatışma vardır. Propaganda savaşlarının ise hemen hepsi en kilit noktadan, en zayıf yerden vurmaya kilitlenmiş savaş taktiğidir. Bunun en bariz örneği ise tarihe “İfk Hadisesi” diye geçen olaydır. Zira bu olay sıradan bir iftira olayı değildir. Bizzat Nübüvvet makamının hedef alındığı ve küfrün nifak cephesinin gerçekleştirdiği en etkili operasyondur.

Merhum Şehid Seyyid Kutup bu olayı analiz ederken şu açıklamalarda bulunuyor;

“Olayın akışından da anlaşılacağı gibi bu mesele Hz. Aişe’nin meselesi değildir, sırf onun şahsını ilgilendiren bir olay değildir. Bu olay onu aşmış, Hz. Peygamberin şahsını ve o günkü toplum içindeki görevini ilgilendirmiştir. Daha doğrusu Rabbine olan bağlılığını ve peygamberliğini ilgilendirmiştir. Bu büyük iftira olay, sadece Hz. Aişe’ye yönelik bir iftira değildir. Peygamberinin ve kurucusunun şahsında inanç sistemine yönelik bir iftiradır. Bu yüzden yüce Allah bu asılsız sorunu çözümlemek, planlı komployu başarısız kılmak, İslam’a ve İslâm’ın peygamberine karşı başlatılan savaşa müdahale etmek, ayrıca bütün bunların ötesinde yer alıp da yüce Allah’dan başkasının bilmediği yüce hikmeti ortaya koymak için ayet indiriyor.”

Bu öyle ağır bir saldırıdır ki, tam bir ay boyunca Medine’de, İslam’ın merkezinde yaprak kımıldamıyor. Her kes bir hüzün bulutu tarafından kuşatılmış, akılları bu iftiradan başka hiçbir şeye yönelemiyor. Bu kesif atmosferden hiç kimse kendisini kurtaramıyor. Hatta en acısı nifakın yaktığı bu ateşe bizden olan bir grup da maalesef odun taşıyor, üstelik hakkında hiçbir bilgileri olmadığı halde…

Ebu Bekir Efendimiz; “Cahiliye döneminde bile bize böyle bir iftirada bulunulmadı. Şimdi Müslüman iken böyle bir saldırıya uğruyoruz.” Diyerek bu bühtanın büyüklüğünü ortaya koymasına rağmen Hz. Aişe annemiz; “Ben masumiyetimi biliyordum, Allah’ın da beni temize çıkaracağını biliyordum. Ama ben hakkımda tilavet edilecek bir vahyin ineceğine ihtimal vermiyordum. Belki rüyasında Hz. Rasulullah’a (s.a.v) gösterilir. Ama vahye hiç ihtimal vermedim.” Sözleriyle aslında olayın ne kadar vahim olduğunun hiç kimse idrakinde olmadığını beyan ediyor.

Yine bu saldırının ne kadar acımasız olduğunu Seyyid Kutup şu sözlerle izah ediyor;

“Hz. Peygamber (s.a.v) ve aile fertleri, Ebubekir (r.a) ve aileleri, Safvan b. Muattal ve diğer Müslümanlar tam bir ay boyunca böylesine boğucu bir havada, hakkında bu ayetlerin indiği bu büyük iftira yüzünden korkunç acıların gölgesinde yaşamışlardı.

İşte bu iyi yürekli, bu tertemiz Aişe… Suçsuzluğuna, vicdanının parlaklığına, düşüncesinin temizliğine rağmen… Evet işte bu Aişe, en üstün varlığı hususunda iftiraya uğruyor, şerefine dil uzatılıyor. Üstelik Aişe, Ebubekir Sıddık’ın kızıdır, temiz ve ulu bir yuvada yetişmiştir. Emanetine dil uzatılıyor, üstelik kendisi Haşimoğullarının zirvesi Muhammed b. Abdullah’ın eşidir. Eşine olan bağlılığı noktasında, sadakati noktasında, iftiraya uğruyor. Ve o ulu kalbin nazlı ve yakın sevgilisidir, imanına dil uzatılıyor. Halbuki o, gözünü bu hayata açtığı andan itibaren İslam’ın kucağında yetişmiştir.”

Bu olayda Hz. Rasulullah (s.a.v)’ın şahsı, Nübüvvet makamı, Hz. Aişe anamızın şahsı ve imanı dahil en yüce değerleri, Hz. Ebu Bekir (r.a), eşi Ümmü Ruman ve kendisini Allah yolunda cihada adamış Safvan bin Muattal birinci dereceden, Medineli bütün müslümanlar ise en azından ikinci dereceden hedeftirler. İşte propaganda savaşı bu kadar acımasız bir saldırıdır, bir savaştır.

Bu saldırının vahametine binaen ve başka hikmetlere binaen Allah Nur suresinin(karanlıkları aydınlatan sure) 11 ayetini doğrudan bu konu hakkında diğer ayetler ise bir şekilde bu konu ile ilintili olacak şekilde nazil olmuşlardır.

Propagandanın perde arkasındaki hedefleri iyi görmek lazım

Propagandaların hep hedef saptıran zahir sebepleri vardır ki insanların geneli yalnızca bu hedeflere odaklanırlar. Oysa bütün propagandaların perde arkasında tertip edilen, amaçlanan sinsi hedefleri vardır. Asıl görülmesi ve odaklanılması gereken hedefler bunlardır. Tıpkı zamanımızda hedefe oturtulan şahıslar üzerinden İslam’ın kendisinin hedef alınması gibi…

Bu büyük iftiranın sinsi hedefi hakkında ayet-i kerime şöyle buyuruyor;

اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ

“Müminler arasında ahlâksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve âhirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”

Şehid Seyyid Kutup bu ayeti tefsir ederken şöyle buyuruyor:

“İffetli kadınlara zina suçlamasında bulunanlar -özellikle Hz. Peygamberin saygın ailesine dil uzatmaya cüret edenler- mü’min kitlenin iyiliğe, iffet ve temizliğe olan bağlılığını sarsmak; fuhuş yapmaktan sakınma duygusunu ortadan kaldırmak için çalışıyorlar. Bunu da fuhşun toplumda yaygın olduğu havasını meydana getirmek yoluyla önce nefislerde daha sonra da pratikte fuhşu yaygınlaştırmak için yapıyorlar.”

Propaganda faaliyetleri karşısında iki uç örnek

Bu saldırıları gerçekleştirenlere bizim diyecek bir şeyimiz yok. Zira onlar düşmandırlar ve düşmanlıklarının gereğini yerine getiriyorlar. Ki ayet-i kerime de onlara sadece; “İçlerinden günahın büyüğünü üstlenen için ise büyük bir azap vardır.” İbaresi ile değiniyor. Asıl muhattaplar bu ateşi söndürmek için Kur’an’ın ısrarla; “O kulağınıza geldiğinde “Bunu konuşmak bize yakışmaz, fesübhânallah, bu apaçık bir iftiradır” deseydiniz ya!” demek suretiyle söndürmeye çalışmak yerine tıpkı nifak ehlinin yaptığı ateşe habire odun taşıyanlardır. Bunların başında da Hz. Rasulullah (s.a.v)’ın şairi ünvanına sahip Hassan b. Sabit, Hz. Zeynep annemizin kızkardeşi Mihne binti Cahş ve Hz. Aişe validemizin teyzesinin kocası Mistah b. Esase…
bunlar yaptıklarını çok basit görüyorlardı, oysa bunun Allah katında büyük bir şey olduğu hakkında ayet-i kerime sarih ibareler kullanıyor. Hatta Hz. Aişe validemizin dili üzere helak olmakla karşı karşıya kalan insanlardan oluyorlar.

Bunun yanında bir de Müslümanca tavır ortaya koyan üç önemli örnek var.

*Eba Eyyüb el-Ensari ve hanımının ortaya koyduğu örnek duruş;

“İmam Muhammed b. İshak’ın rivayetine göre: Ebu Eyyüb’ün karısı Ümmü Eyyüb “Ya Eba Eyyüb! İnsanların Aişe hakkında neler söylediklerini duydun mu?” der. Ebu Eyyüb “Evet, duydum, ama yalandır. Sen böyle bir şey yapar mıydın ey Ümmü Eyyüb?” der. Ümmü Eyyüb “Hayır, vallahi böyle bir şey yapmazdım” der. Bunun üzerine Ebu Eyyüb “Oysa Allah’a and olsun ki Aişe senden hayırlıdır” der. İmam Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri “el-Keşşaf” adlı tefsirinde Ebu Eyyüb el-Ensarinin Ümmü Eyyüb’e şöyle dediğini nakleder: “Neler konuşuluyor görüyor musun?” Ümmü Eyyüb “Şayet sen Safvan’ın yerinde olsaydın, Resulullah’ın ırzına, namusuna kötü gözle bakar mıydın?” diye sorar. Ebu Eyyüb “Hayır, vallahi” der. Ümmü Eyyüb: “Ben de Aişe’nin, yerinde olsaydım Resulullah’a ihanet etmezdim. Oysa Aişe benden, Safvan da senden hayırlıdır” der.”

*Ömer (r.a)’in Hz. Rasulullah (s.a.v)’a söylediği; “Yâ Resûlallah! Hâşâ! Bu büyük bir bühtan ve iftirâdır. Kesinlikle biliyorum ki, bu, münâfıkların yalanlarından birisidir. Allahü Teâlâ, bedeninize sinek kondurmaktan sizi koruyor. Bedenini böyle pisliklere konan sineklerden bile muhafaza eden, onları bedenine yaklaştırmayan Allah, nasıl olur da âileni, böyle kötülüklere bulaşmaktan korumaz?” ve aynı bu minvalde Hz. Osman’ın ve Hz. Ali’nin söyledikleri ile ilgili söyledikleri ve takındıkları tavır.

Zeynep annemizin Hz. Aişe annemiz hakkında görüşü Hz. Rasulullah (s.a.v) tarafından sorulması üzerine; “Ya Resulullah ben kulağımı ve gözümü korurum. Vallahi onun hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyorum” demesi bu tür olaylar karşısında takınılması gereken mümince tavırlardır.

Ve son uyarı:
يَعِظُكُمُ اللّٰهُ اَنْ تَعُودُوا لِمِثْلِه۪ٓ اَبَداً اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ

“Bir daha ebediyen böyle bir şeye dönmemeniz için Allah size nasihat ediyor.”

Evet, bu son uyarı olsun…

Mehmet Zeki Ergin

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.