Kızaran bir yüz en büyük hazinedir!
Yeryüzünün genelini göz önüne alarak söylüyorum; bugün insanlık aleminin içerisinde yüzdüğü en büyük felaket; Kızaran yüzlere sahip olmamaktır, hayasızlıktır, örtüsüzlüktür. Ve bunun getireceği acı sonuçlardır.
Yeryüzünün genelini göz önüne alarak söylüyorum; bugün insanlık aleminin içerisinde yüzdüğü en büyük felaket; Kızaran yüzlere sahip olmamaktır, hayasızlıktır, örtüsüzlüktür. Ve bunun getireceği acı sonuçlardır.
Bugüne kadar İslam adına yaptığım bütün sohbetlerde, yazdığım bütün yazılarda hep iyimser olmaya çalışmışımdır, hiçbir zaman ümitsizliği çağrıştıracak bir söz etmemeye gayret etmişimdir.
Çünkü ben gerçekten böyle inanıyorum. Bana göre İslam, gelmekte olandır, gitmekte olan değildir.
Birtakım işgallere ve katliamlara rağmen, halkı Müslüman olan ülkelerin zindanlarını büyük oranda dindar insanlar dolduruyor olmasına rağmen, dünya genelinde İslam adına hep iyiye gidildiğine inanıyorum.
Gerek İslam coğrafyasında, gerek emperyalist dünyada, egemen güçlerin saltanatını tehdit eden en büyük gücün İslam olduğunu herkes kabullenmektedir.
Bir Müslüman olarak İslam adına her konuda öylesine ümitlerle, sevinçlerle doluyuz.
Fakat bir konu hariç. Yeryüzünün tamamında hatta İslam ülkelerinin büyük bir kısmında kızaran yüzlerin azalması, netice olarak da hayasızlığın, terbiyesizliğin yaygınlaşması, doğal hale gelmesidir.
Hatta öyle ki, söz konusu olan bu hayasızlık, örtüsüzlük herkesin gözünün önünde cereyan ettiği için, İslam adına benim ümit aşılayıcılığım da bir yerde boşa çıkıyor gibi oluyor.
“Hocam, sen öyle güzel güzel konuşuyorsun da, şu caddelerin, sokakların haline bir baksana” denildiğinde gerçekten bocalıyorum.
Evet, herkesin bizzat müşahede edip durduğu gibi, insanlığın ve İslam coğrafyasının kaybettiği en büyük hassasiyet; utanma şiarının kaybolmasıdır.
Unutmayalım ki utanma duygusu, edep ve haya imanın en somut göstergesidir. Biz bunu daha da basitleştirerek “Kızaran Yüzler” diyoruz.
Allah’a inanmayan bir ateistin daha sonra iyi bir Müslüman olabileceğine kesinlikle inanırım, bizzat gördüğümüz de olur.
Bir sarhoşun içkiyi bırakabileceğini, birazcık uğraş verildiğinde iyi bir Müslüman olabileceğini hepimiz biliriz.
Yine bir kumarbazın kumarı terk edebileceğine, kesinlikle hep böyle sürüp gitmeyeceğini rahatlıkla kabul ederiz.
Bir sahtekarın tövbe edebileceğine, kendisini düzeltebileceğine dair her zaman ümitvar olmuşuzdur.
Ömrünün büyük bir bölümünü cimrilikle geçiren fakat daha sonraları cömertleşen, eli açılan nice kişiler görmüşüzdür.
Gaddar ve merhametsiz bir yapıya sahip olan bir çok kişinin, belirli bir dönemden sonra merhamete geldiğine de şahidizdir.
Fakat nedense, haya perdesi yırtılmış ve bu yırtıklığını dışarı yansıtmakta olan bir kişinin bu durumdan kurtularak İslam’a yönelmiş bir fotoğrafını bir türlü gözlerimin önünde canlandıramıyorum.
Yüzünün kızarma özelliği kaybolmuş, yırtılan bir haya perdesinin bir daha dikiş tutabileceğine dair benim ümidim çok azdır nedense.
Elbette Allah Teala’dan hiçbir zaman ümit kesilmez. Çatlayan bir ar damarının bir daha durdurulabileceğine kolay kolay inanamıyorum.
Evet, “Hayâsı olmayanın imanı yoktur!” Nebevi ölçüsünü hepimiz bilmekteyiz.. Fakat “Ar damarı çatlamış” tabirini ben bundan daha ileri boyutlara ulaşmış kişiler için kullanıyorum, beni ümitsizliğe sevk eden de budur.
Çünkü bugün niceleri için “hayasız” tabiri gerçekten hafif kalmaktadır ve biz onlara “Haya perdesi yırtılmışlar”, “Ar damarı çatlamışlar” tabirini kullanıyoruz ve bundan dolayı ümitsizliğe düşüyoruz.
Ve bu ülkenin caddeleri ve sokakları bugün “Yüzleri kızarmayan, haya perdesi yırtılmış, ar damarı çatlamış”lardan yeteri kadar nasibini almış durumdadır.
Biliyoruz, kötülüğü tasvir etmek, temiz kalplerin bozulmasına sebep olur. Fakat her şey herkesin gözleri önünde cereyan etmektedir.
Bugün bir Müslüman kafasını kaldırarak rahat bir şekilde yürüyemez duruma gelmiştir. Sanki herkese ait bir caddeden değil, birilerinin yatak odasından geçip gidiyorsunuz ve ürperiyorsunuz.
En belirgin özelliği insanlara daima fuhşiyatı emretmek olan iblisin bu yöndeki en önemli faaliyeti de, insanlığın ar damarlarını çatlatmak, haya perdelerini yıkmak olmalı.
Bunlar bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde Allah’a, Rasûlüne, İslam’a karşı savaş açmış durumdadırlar, bunu unutmamalıdırlar!
Bunlar kendilerini nasıl görürlerse görsünler, yaptıklarını neyle izah etmeye çalışsalar çalışsınlar, bize göre bunlar, avret yerlerinden başka insanlara sunacakları, avret yerlerinden başka öğünebilecekleri başka bir yönleri ve meziyetleri olmayan zavallılardır.
Diğer insanlar arasında kendilerini öne çıkarabilecek başka hiç bir vasıfları ve değerleri olmadığı için sadece cinselliklerini ortaya koyarak varlıklarını ispatlamaya çalışan zavallılardır!
Gelelim ikinci şahıslara! Bunların velilerine, annelerine, babalarına, ağabeylerine!
Bir finale hazırlarcasına kızlarını, kadınlarını, eşlerini, bacılarını bu edepsizlik ve hayasızlık yarışı için bizzat ortaya salanlar, meydanlara sürenler, bundan gizli gizli zevk alanlar veya buna göz yumanlar, ses çıkarmayanlar!
Unutmayınız ki, sizler de Allah Teala’ya karşı yürütülen bu kirli savaşa bilerek veya bilmeyerek iştirak etmiş durumdasınız!
Ve yine unutmayınız ki, Allah’a ve rasûllerine karşı savaş açanlar hiçbir zaman iflah olmamışlardır, siz de iflah olmayacaksınız!
Müslümanlar olarak bu ülkede işimiz oldukça zor görünmektedir.
Çünkü, bireylerin nefisleri, heva ve hevesleri bundan yana.
Kendi haya perdelerini tamamen yırtmış, ar damarlarını çatlatmış durumda olan Batı medeniyeti, bugünkü dünyaya egemen bir vaziyette.
Bu ülkedeki medyanın önemli bir bölümü, aynı şekilde haya perdesi yırtılmış, ar damarı çatlamışların elindedir. Böylesi bir medyanın biricik görevi ise, hitap ettiği kesimlerin haya perdelerini yırtmak ve ar damarlarını çatlatmaktır.
Varsın her şey ve herkes karşımıza dikilsin bu konuda. Allah Teala’nın izniyle bizler yılmadan edep ve hayanın mücadelesini vermeye devam edeceğiz.
Bir yandan ferdi düzeyde, ardından toplumsal düzeyde edep ve hayanın taşıyıcılığını, temsilciliğini büyük bir şerefle yürüteceğiz.
Şuna ayrıca dikkat edeceğiz; gücümüzün yettiği alanları ihmal ederek, şu anda bizi aşan ve gücümüzün yetmediği alanlarda yoğunlaşmayacağız.
Bir yandan ferdi düzeyde, kızaran yüzlerin ardından toplumsal düzeyde edep ve hayanın taşıyıcılığını, temsilciliğini büyük bir şerefle yürüteceğiz.
Şuna ayrıca dikkat edeceğiz; gücümüzün yettiği alanları ihmal ederek, şu anda bizi aşan ve gücümüzün yetmediği alanlarda yoğunlaşmayacağız
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.