"Kutlu Doğum vesilesiyle insanlar Hz. Muhammed'in etrafında toplanıyor"
DİB tarafından Gaziantep'te düzenlenen sempozyumda, insanların Kutlu Doğum etkinlikleri vesilesiyle Hz. Muhammed'in etrafında bir araya geldikleri belirtildi.
Gaziantep'te "Kutlu Doğum Haftası" etkinlikleri kapsamında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in katılımıyla dün başlayan "Hz. Peygamber ve Güven Toplumu'"konulu sempozyum 2'nci gününde devam etti.
İl Müftülüğünün konferans salonunda düzenlenen sempozyuma Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri, Gaziantep Üniversitesi (GAÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Şehmus Demir, İl Müftüsü Ahmet Çelik, Şanlıurfa İl Müftüsü İhsan Açık, çeşitli üniversitelerden dekan ve akademisyenler, ilçe müftüleri ile davetliler katıldı.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Saffet Köse'nin başkanlık ettiği oturumda Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı, Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Recep Tuzcu, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Casim Avcı "Güvenin İnşasında Kur’an ve Hadisler" başlığı altında birer konuşma yaptı.
Oturumun açılışında konuşan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Köse, Kutlu Doğum etkinliklerinin önemine değindi.
Bu tür programların vesilesiyle insanların bir araya geldiğine ve Hz. Muhammed'in etrafında toplandığına dikkat çeken Köse, insanların Hz. Muhammed'i hatırlamalarına vesile olan bu tür programlarda emeği geçenlere teşekkür etti.
"Güven İnşasında Nebevi Model" başlığı altında bir konuşma yapan Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Karslı, Müslümanların kendi aralarındaki tartışmaların İslam'a hiçbir faydasının olmadığını vurguladı.
Müslümanların fikirde çoğulculuğa, sosyal hayatta ise birlik ve beraberliğe alışmak mecburiyetinde olmaları gerektiğini belirten Karslı, "Var olmak ve hayatta kalabilmek için ille de birilerine muhalefet etme ihtiyacını hissediyoruz. Birileriyle sürtüşme ve didişme gayretine gidiyoruz. Bakıyorsun herkes birbiriyle mücadele ediyor. Peki, bunların ümmete, fikri ve medeniyet planına bir katkısı var mı? Hiç yoktur. Ama ne yazık ki insanlar ve toplumsal kesimler arasında ciddi husumet, düşmanlıklara sebep olmaktadır. Farklı yorum ve fikirlere karşı tam bir tahammülsüzlük var. İnsanlar hemen bir kategoriye konularak linç ediliyor. Yaftalama ve etiketleme ile bir yerlere yerleştiriliyor. Bu anlamda ehlisünnet kavramı da olumsuz bir şekilde kullanılıyor. Adeta bir silah gibi kullanılmaktadır. Ne yazık ki bununla bazıları ötekileştiriliyor. Oysa bu ehlisünnetin tabiatına aykırıdır. Çünkü ehlisünnetin kendisi kuşatıcı ve kucaklayıcıdır. Fikirde farklılıklar ayrımcılığa, kamplaşmalara götürmemelidir. Farklılıklar doğal olan bir şey. Fikirde çoğulculuğa, sosyal hayatta birlik ve beraberliğe alışmak mecburiyetindeyiz." dedi.
"Farklılıklarımızla beraber yaşamak mecburiyetindeyiz"
Karslı, “Yaşanan bir diğer sorun da dindarlığı, takvayı, din kardeşliğini belirli bir cemaate ve gruba indirgemektir. Yani kardeş ve takva dendiğinde bu hasletleri sadece kendilerine layık görüyorlar. Allah'ın özel seçilmiş ve görevlendirilmiş bir cemaati olduğuna inanmak doğal olarak bu diğer Müslümanları hafife almak, ikinci sınıf muamelesini ortaya koymaktadır. İşte bunlar insanları birbirinden uzaklaştıran şüphe ve kuşkulara da yol açan hususlardır. Farklılık ve çeşitlilik insanın kaderidir. Bunu içimize sindirmemiz lazım. Hepimiz bu dünyada imtihana gönderildik ve İslam'ın davetine inanma, inanmama veya inandığı halde yaşayıp yaşamama tercihi de insana bırakılmıştır. Dolayısıyla farklılıklarımızla beraber yaşamak mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.
"Adaletin, içi boş bir laf olmaktan kurtarılması gerekiyor"
Her şartta mutlaka adaletin ikame edilmesi ve adaletin içi boş bir laf olmaktan kurtarılması gerektiğinin altını çizen Karslı, şunları söyledi: "Bir başka hususta toplumda güvensizliğin sebebi korkulardır. Korkuları aşmanın yolu da endişe ettiğiniz şey hakkında bilgi sahibi olmanızdır. Dolayısıyla başkalarını tanıma ve anlama kapılarını daima açık tutmalıyız. Uzaklaştıkça, konuşmadıkça, diyalogları bitirdikçe kuşkular ve güvensizlik artıyor. Bu açıdan iletişim kanallarını daima açık tutmalıyız. Toplumda güven yerleşmeli, adalet ve ehliyetle hareket edilmelidir. Bu da son derece çok önemli bir konudur. Her şartta mutlaka adaleti ikame etmeliyiz. Çoğulcu yapıya sahip güvenin temel şartı budur. Artık adaletin, içi boş bir laf olmaktan kurtarılması gerekiyor."
Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Tuzcu, "Güven İnşasında Kur'an ve Hadisin Temel İlkeleri" başlığı altında yaptığı konuşmada, insanların kalplerine Allah korkusunun yerleşmesiyle toplumda var olan güvensizliğin ortadan kalkacağına değindi.
"İmanımız fiile dönüşmedikçe emin bir insan olmamız mümkün değil"
"Bizim imanımız fiile dönüşmedikçe emin bir insan olmamız mümkün değil." diyen Tuzcu, "Allah'ın koruması altında olduğumuzu ayeti kerimeler bize haber verir. Bizim yaptıklarımız melekler tarafından dile getirilir. İnsanda ahrette hesap duygusu, Allah korkusu bu sebeple yer eder, yerleşir ve amellerine tesir eder. Allah korkusunun canlı halde bulunması ve bizim Allah'ın murakabesi altında olduğumuzu hissetmek aslında hem sözlerimizin hem davranışlarımızın kontrollü bir şekilde içsel bir kontrol ile dış dünyaya yansımasına yardımcı olur. İmanın en yükseğinin kelime-i tevhit, en aşağısının yolda eza veren bir şeyin kaldırılması insanların emniyeti açısından dile getirilmektedir. Peygamberimiz hayânın da imandan olduğunu dile getirir. Yani bizim imanımız fiile dönüşmedikçe emin bir insan olmamız mümkün değil. Bunun iç samimiyeti Allah'ın murakabesinde olduğumuzu düşünmekle mümkündür." şeklinde konuştu.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Avcı'nın "İslam Toplumlarında Güveni Tahkim Eden Uygulamalar" başlığı altında yaptığı konuşmanın ardından sempozyuma ara verildi.
Aranın ardından sempozyum 3'üncü oturumla devam edecek. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.