Abdullah ASLAN
Neredeyse PKK sorununu çözüyorlar ama…
Bu kadar mı zor şu başörtüsü problemini çözmek? Aradan on yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hep hüsn-ü zanla baktık. Ha gayret, dedik. Çözüldü, çözülüyor, dedik. On milyondan fazla imza toplandı. Müspet manada bu Milli Eğitim’in başına en radikal bakanlar geldi. Ama maalesef yine beklenen olmadı. Mağduriyetler devam etti. Sürgünler birbirini izledi. İnsanlar, Müslüman memlekette “başörtülüdür” diye otobüslerden zorla indirildi.
Bütün bunlar Müslüman hassasiyeti taşıdıkları iddiasında bulunanların iktidarları döneminde oldu.
Daha önce de defaatla belirttiğimiz gibi bu iş için eğer bir seçim arifesi bekleniyorsa veya bir seçimin kazanımı için bu bir taahhüt şekline dönüştürülecekse çok yanlış olacak. Bir kere daha seçimi kazanmak için işi ertelemek… Semra’yı, Ayşe’yi, Şura’yı ve diğer tesettürlü kız ve hanımları olabilecek en erken zamanda mutlu etmek varken, onların mağduriyet ve gözyaşlarına seyirci kalmak… Başbakan “terör” sorununun çözümü konusunda muhalefete seslenerek dökülen her damla kanın yüzlerine gözlerine bulaşacağını söylüyor. Peki ya dökülen veya dökülecek her damla gözyaşının hesabı ne olacak?
“Bu işi çözmek için yüzde 40 yetmez, yüzde 70 oy gerek” diyerek -neredeyse tek başına iktidar eden oy oranıyla- çözümün imkânsız olduğunu çiselemek… Şu iyi bilinmelidir ki çözebilecekleri halde çözmeyip de bu işi erteleyen siyasiler, geçen her bir an her bir gün için vebal altındadırlar.
28 Şubat süreci bittiyse bu yasakçı zihniyetin devam ediyor olması nedir o zaman? Yasakçı zihniyetin devam ediyor olması, 28 Şubat sürecinin tamamen bittiğini düşünmenin yanlış olduğunu ortaya koyuyor.
Sayın Başbakan özetle, “Başörtüsü sabır işidir. Kur`an bile 23 yılda indi. O zaman alkol bile aşamalı yasaklanmıştı.” diyor. Konuyu tedricilik olarak da ele alsak yasal ve kanuni manada daha tek bir adımın atılmamış olması hangi tedricilikle izah edilebilir? “On yılı aşkındır yasal manada daha tek bir adım atılmamışsa o zaman bunun tam olarak serbest bırakılmasına acaba ömrümüz kifayet eder mi?” diye sormak icap etmez mi?
“Bunun serbestîsi için yasa ve kanuna gerek yok, çünkü başörtüsünü yasaklayan her hangi bir kanun veya yasa yok” diyecekseniz o zaman Semra Çaçan’ı otobüsten indiren ODTÜ görevlilerine veya İzmir’de 7. sınıf öğrencisi Şura Çelik’i bir buçuk yıl içerisinde tam 5 kez sürgün eden “görevliler”e birilerinin görevlerini hatırlatması gerekmez mi?
Çaçan’ın “cahillik ve çapsızlık” diye tabir ettiği gibi çaplarını aşan ve kendilerini bütün kanun ve yasaların üstünde görüp seyahat özgürlüğünü ve eğitim hakkını ortadan kaldıran bu ilgililere hala ses çıkaran olmayacak mı? Hani bunlar sadece 1997 yılı 28 Şubat’ında olabilecek şeylerdi? 2013’ün Şubat’ında bunların halen uygulanıyor olması, tedriciliğin aslında farklı bir yönden devam ettiğinin göstergesidir.
Alınan bilgilere göre Şura kardeşimiz, Fatih İlköğretim Okulu’nda okurken sırasıyla önce Şehit Çavuş Bülent Kula İlk Öğretim Okulu’na sonrasında ise Sabahattin Karakaplan, 80. Yıl Çamlık İlköğretim Okullarına ve en son yine Şehit Çavuş Bülent Kula İlk Öğretim Okulu’na sürgün edildi.
“Okuldan okula gezdiriliyorum, bana neden bunu yapıyorlar?” diyen Şura Çelik, “İnancım gereği başörtüsü takıyorum ve bu şekilde okumaktayım. Bir buçuk yıl içerisinde tam dört sefer sürgün edildim ve bu benim beşinci okula sürgün edilişim oldu. Aliağa’da gezmediğim okul kalmadı. Bu civarlarda başka okul kalmadığı için beni tekrar ilk olarak okuduğum okuluma gönderiyorlar. Buradan Başbakan’a sesleniyorum, beni kendi kızının yerine koysun, eğer bu kendi kızı olsaydı reva görür müydü? Benim suçum Müslüman olmak mı? Ben inancımın gereğini yaşadığım için beni okuldan okula sürgün ediyorlar. Beni hiç düşünmüyorlar, psikolojimi düşünmüyorlar, arkadaşlarımdan ayrılıyorum.” diyerek sitemde bulundu.
Bu sözler üzerine daha ne söylenebilir ki? Milyon kişinin kan davalısı olduğu bir sorunu neredeyse çözenlerin, bir başörtüsü sorunu çözümü konusundaki bahaneleri, tedricilik yöntemleri ve çekinceleri anlaşılır değildir, aklım ve mantığım almıyor.
Selam ve dua ile...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.