Hasan SABAZ
Nihayet Bunu Da Duyduk
Mübarek Ramazan Ayına bir kez daha kavuştuk.
Rabbimiz tüm Müslümanları bu ayın feyiz ve bereketinden faydalandırsın, hepimize salih ameller işlemeyi nasip etsin.
Bu aya girerken herkes imkânı ölçüsünde hazırlıklar yapar. Kimileri mutfağa biraz daha bakar, kimileri de zihin olarak bu aya hazırlıklı olmaya çalışır.
İyi niyetle ve ihlasla bu aya yaklaşanlar, kendilerini onun ellerine teslim edenler ayın sonunda gerçekten de kazançlı çıktıklarını göreceklerdir.
Ramazan Ayı, Allah’ın izniyle insanı temizler, arındırır, Allah’a yaklaştırır.
Tabii sabretmek ve istikrarlı olmak şartıyla…
Ramazan ayına girerken hazırlık yapan başkaları da var.
Değişmeye arınmaya yanaşmayanlar Ramazanları dönüştürmeye çalışıyorlar.
Bir de bu işten büyük rant elde edenler var.
Eskiden bir “Ramazan Müslümanlığı” vardı, şimdilerde bir “Ramazan ekonomisi” var.
Siyasi iktidarların değişmesiyle çarpıtma ve bozma çabaları da sadece şekil değiştirdi.
Eskiden Ramazan Ayı başladığında hemen ekranları ve gazeteleri tahrip ve tahrifte profesyonelleşmiş tipler doldururdu.
Birileri kadın sorunu üzerinden değerlerimizi dejenere ederken, başka birileri reenkarnasyon adındaki sapkın inanç ile zihinleri bulandırıyordu.
Örtü ile ilgili yalan yanlış bilgilerle çıkıyordu ortaya kimi akademik ünvanlı tahribatçılar.
Din adına gizemli konular açılırdı.
Sonradan bunların psikolojik savaş kapsamında özel harp dairelerinde planlandığı, görevlendirmeleri karargâhlarda yapıldığı bilgisi düştü internet medyasına.
Bu bilginin Hizbullah’a yönelik Beykoz operasyonunda ele geçirilen sorgu kasetlerinde de bulunduğu söyleniyordu.
Devletin bazı birimlerinin bu sorgu kasetlerini mahkemelere bile vermemesinin de hikmeti böylece anlaşılmış oluyordu aslında.
Bazıları bir dönemin kirli ilişkilerinin, kirli savaşının bilinmesini istemiyorlardı.
Tüm karartma çabalarına rağmen bazı şeyler kamuoyuna yansıdı.
Ergenekon operasyonları bazılarının tüm ilişkilerini ortaya çıkarması açısından önemliydi.
Dejenerasyonun kirli ilişkilere, şantaja ve çıkar hesaplarına dayandığı da iddianamelerle iddia edildi.
Ramazanla ilgili süreç Ak Parti iktidarı ile yavaş yavaş değişti.
Kirli dönemin tahrifatçı tipleri zaman geçtikçe ekranlarda yer bulamaz oldular.
Kimileri “derin” bir sessizliğe bürünürken, kimileri sözleri ve yaşam tarzıyla ancak magazincilere malzeme olmayı başarabildi.
Ekranlar milliyetçi, devletçi ve statükocu tiplerle doldu.
Anlatılanlar ve tavsiye edilenlerin Ramazan Ayının ruhuna tam olarak uygun düştüğünü söylemek zordu. Yine de eskiye oranla daha iyiydi.
Ama bu hocalar ekranlarla yetinmeyip Ak Partili belediyelerin “Ramazan şenliklerinde” boy göstermeye başlayınca yeni bir dejenerasyona alet oldular. Sohbet ve vaazlar için telaffuz edilen yüksek ücretler de Ramazanın ruhuna aykırılık taşıyordu.
Ramazan şenlik ve eğlenceye dönüştürülüyordu ve “hoca” olarak bilinen birileri buna alet oluyordu.
Zenginleşen ve yönetim kadrolarına oturan “Elit Müslümanlar” Ramazanın kendilerini değiştirmesine izin vermiyorlar, aksine Ramazanı değiştirip kendilerine benzetiyorlardı.
İbadet, dua ve Kur’an yoğunluklu olması gereken Ramazan ayı, müzik konserleri, gösteriler ve diğer eğlencelerle bir festivale dönüştürülüyordu.
Yozlaşma böyle son hızla devam ederken, bu sene Diyanet İşleri Başkanının yaptığı açıklama önemliydi.
“Ramazan festival ayı değil” dedi Mehmet Görmez.
“Ramazan bizi değil, biz Ramazanı değiştirmeye kalkışıyoruz” dedi.
En üst düzeyden verilen bu tepkinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Umarım Mehmet Görmez’in bu açıklamaları bir açıklama olarak kalmaz ve pratiğe dökülür.
Diyanet İşleri önemli bir kurum ve toplumun içinde, toplumla iletişim içinde on binlerce personeli var.
İsterlerse tahrifata karşı önemli işler yapabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.