Üzümün pekmez ve pestil olma yolculuğu başladı
Adıyaman'da her yıl eylül ayının başında başlayan üzümün pekmez, pestil, kesme ve şire yapılma yolculuğu bin bir zahmetin ardından başladı.
Adıyaman merkeze bağlı Çemberlitaş köyü (Heştıran) sakinleri bir yıl boyunca baktıkları bağlardaki üzümleri kesip pekmez yapma için üzümü çeşitli işlemlerden geçirdikten sonra kaynatarak sofralara hazır hale getiriyor.
"Sabah namazında üzümü bağdan kesiyoruz"
Ahmet Gözlü
Pekmez yapma mevsimi geldiğinde sabah namazıyla mesailerine başladıklarını belirten Ahmet Gözlü, "Güneş doğmadan önce sabah namazında üzümü bağdan kesiyoruz. Kestiğimiz üzümleri sıkıyoruz ve kazana koyup kaynatıyoruz. Eğer işçi çok olursa 3, 4 kazan çıkartabiliyoruz. Bir kazan ortalama 5 saatte kaynıyor. Bizde siyah, kırmızı, beyaz, şire üzümü var. Pekmez için en iyi üzüm şire üzümüdür. Pekmez için sadece şire üzümü yapıyoruz. Öbür üzümleri marketlere satıyoruz. Toprak pekmezin mayasıdır, içindeki tozu alıyor ve kazanın dibine çöküyor. Günümüzde çocuklara cips veriyorlar, cipsin faydası yok ki veriyorlar. Biz çocukken hep kuru üzüm, pekmez, pastık yiyorduk, özellikle her gün pekmez içiyorduk. Yaşım yetmiş ben hala her gün pekmez içiyorum. Pekmez kış günlerinde tok ve sıcak tutar. " dedi.
"Bir kilo pekmez için en az 6 ile 7 kilo üzüm sıkıyoruz"
Kaynatılan üzümün pekmez olma aşamasında çok ekonomik bir kazanç sağlamadığını belirten Gözlü, "Günümüzde yetiştirdiğimiz üzümler ekonomik olarak bizleri kurtarmıyor ama yine de şükrediyoruz. Bir kilo pekmez için en az 6 ile 7 kilo üzüm sıkıyoruz. Bir kilo üzümün en ucuzu 5 TL, pekmezinde kilosu 35 TL'dir. Bu aşıdan baktığınızda aslında pekmez yapmanın zahmetine değmiyor. Çünkü üzümle aynı fiyata denk geliyor." ifadelerini kullandı.
Doğal olan pekmezin tüketilmesinin hastalıklara karşı kalkan olduğunu dil getiren Gözlü, "Eskiden bizim köyde her evde pekmez ve diğer üzüm ürünleri yapılırdı. Biz çoğu zaman bir ay, 40 gün kerge (üzümü sıkıp pekmez yapma) üzerinde kalıyorduk. 50 ile 60 kazan pekmez kaynatıyorduk. O pekmezinde hepsini içiyorduk, satmak için pekmez kaynatılmazdı. Hiç hastalık yoktu çünkü her şey doğaldı. Pekmez doğal, yağ doğal, salça ve bulguru kendimiz kaynatıyorduk, dövüyorduk. Hepsi doğaldı. Şimdi köyde oturuyorlar dışardan yoğurt, yumurta alıyorlar. 12 yaşımdan beri böyle işlerle uğraşıyorum. Hiçbir problemim yok, hastalığım yok. Şimdikiler saat 10'da daha kahvaltı yapıyorlar, biz sabah namazında kalkıp kahvaltı yapıyorduk, işe gidiyorduk. Çalışmayan insanda hep hastalanır." şeklinde konuştu.
"Eskiden okula gidenlerin cebine kuru üzüm konulurdu"
Metin Özkan
Eskiden çocuklara doğal olarak üretilen yemiş ve kuru üzüm verildiğini dile getiren Metin Özkan, "Sabah 5.30'da kalkıyoruz, saat 07.30'a kadar kesim var. O üzümleri taşıyoruz, sıkıyoruz, sonra kaynatarak pekmez yapıyoruz. Pekmezin iyisi kötüsü kaynatmaya bağlıdır. Eskiden öğrencilerin beslenme çantasına pestil, kuru, üzüm konulurdu. Şimdikilere cips, bisküvi, nerde nasıl üretildiği belli olmayan şeyleri veriyorlar. O yüzden hastalıklar çoğalmış çocuklar hastalanmış. Herkesin elinde telefon var. Eski çocuklar abisiyle, babasıyla çobanlığa, bağa giderlerdi, şimdikiler elinde tablet, telefonla geziyorlar. Bağdan istediğimiz geliri elde edemiyoruz ama 20 yıldır baktığımız bağı da bırakamıyoruz. Onun için en iyi bildiğin işi yapıyorsun." şeklide konuştu.
"Yeşillik gözüyle bakıyoruz onun dışında başka bir şey yok"
Haci Karaca
Ürettikleri üzümlerden bir şey elde edemediklerini belirten Hacı Karaca, "Sabah erkenden kalkıyoruz, üzümü bağdan topluyoruz, sıkıyoruz, kazanlara dolduruyoruz, kaynatıyoruz. Günlüğümüz yıl olarak ortalamaya vurduğumuzda 30 liraya geliyor. Üzümü satamadığımızdan elimizde kalıyor bozuluyor. Sebze haline götürüyoruz satmaya çalışıyoruz. Halcılarda üçte birin bize veriyorlar. Biz bu gidişle bağı bırakacağız. Sabahtan beri çalışıyoruz bakın alnımızdan ter dökülüyor. Eşimle birlikte ikimiz bu ihtiyar halimizle bağ işlerini yapmaya çalışıyoruz. 15 dönüm tarlaya bağ ekmişim hesaplıyoruz on iki ay boyunca günlük elimize geçen para 60 lira. Her gün bağın içindeyiz çocuk gibi her gün bakıyoruz. Bunun mazotu, sürmesi, çalışması bir şey kazanamıyoruz. Yeşillik gözüyle bakıyoruz onun dışında başka bir şey yok. Sofralık üzüm, siyah üzüm, kurutmalık üzüm, pazarda satılacak üzüm, şire üzümü gibi birkaç çeşit üzüm var." dedi.
"Cola ve meyve suyu yerine pekmez alsınlar"
Hanım Karaca
Doğal olmayan ürünlerin doğal ürünler tercih edilmesinden dolayı pekmez ve üzümlerini satamadıklarını dile getiren Hanım Karaca, "Biz üzümlerimizi topluyoruz, kaynatıp pekmez ediyoruz. Bir kilo alacak olanlar üzümü karıştırdıkları zaman 2 kiloyu da bozuyorlar. Biz üzümü kaynatıp pekmez yaptıktan sonra satıyoruz. Neden kola, meyve suyu gidiyor ama bizim pekmez gitmiyor. Kola pekmezden daha mı sağlıklıdır? Pekmez hastalıklara ilaçtır. Üzüm pekmezi ile nar pekmezini karıştırıp Covid-19'a karşı ilaç niyetiyle içiyorlar. İnsanlar pekmezi bırakıp insan sağlığına iyi olmayan ürünleri tüketiyorlar. Dağıtılan üzüm makinalarından faydalanamadık. Bizim üzüm sıkma makinası alacak gücümüz yok bu konuda bize de sahip çıkılmasını istiyoruz. Pekmezin kilosu 30 lira kesmenin kilosunu 25 liraya satıyoruz ki gerçek fiyatlarının altındadır. Yine de Allah'a şükür." ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.