Yönetimler deprem gerçeğini kabullenmeli
Türkiye’de depremin etkilerinin azaltmasına yönelik çalışmalar yerine, günü kurtarma ve yara sarma politikalarının uygulandığını savunan JMO, yönetimlerin deprem gerçeğini kabullenerek buna göre adımlar atması gerektiğini kaydetti.
Türkiye’de afet yönetimi konusunda, depremin etkilerini azaltma çalışmaları yerine, eski alışkanlarla hareket edilerek günü kurtarma ve yara sarma politikalarının uygulandığını savunan Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, yönetimlerin deprem gerçeğini kabullenerek buna göre adımlar atması gerektiğini belirtti.
Jeolojik olarak insanlık tarihinden daha eski olan depremlerin hem dünyada, hem de Türkiye’de trajik ve travmatik vakalarla dolu olduğunu hatırlatan Tatar, Türkiye'deki deprem gerçeğini ise şöyle aktardı:
“Eski çağlarda Anadolu medeniyetlerinin yeşerdiği yerlerde kentler depremler sonucu ya yer değiştirmiş ya da uygarlıklar tamamen yok olmuştur. Yaşadığımız bu büyük ölçekli depremlerde tahmini olarak binlerce insanımızı kaybederken, yarım milyonu aşkın konut da ciddi şekilde hasar görmüştür. Çok eskilere gitmeye gerek yok; 1939 Erzincan, 1998 Ceyhan (Adana), 1999 Marmara, 2011 Van depremleri ülkemizin sonuçlarını unutamadığı, hazırlıksız yakalandığımız felaketlerden bazılarıdır.”
“Malesef yaşanan depremlerden ders almayı bilemedik”
Mevcut deprem bölgeleri haritasına göre; Türkiye’nin yüzde 66’sının 1. ve 2. derece deprem bölgesinde bulunduğuna işaret eden Tatar, “Konutlarımızın yüzde 44’ü 1. derece, yüzde 25’i 2. derece deprem bölgesinde yer alırken, nüfusumuzun yaklaşık 34 milyonu yani yüzde 43’ü 1. derece, yaklaşık 22 milyonu yani yüzde 30'u 2. derece deprem bölgesinde yaşamaktadır. Ne yazık ki yaşanan depremlerden ders almayı bilemedik, her depremde aynı karmaşa ve aynı acıları yaşamaya devam ettik.” ifadelerini kullandı.
“Deprem konusunda yeterli önlemler alınmadı”
2012 yılında yürürlüğe giren Türkiye’deki afet konusunda ilk strateji belgesi olan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planının tam olarak sahiplenilmediğinden şikâyet eden Tatar, “Maalesef her strateji belgesinin başlangıcında olduğu gibi sahiplenilen, eylemleri harfiyen yerine getiren sorumlu kuruluşlarımızın konuyla ilgili farkındalıklarının ilerleyen aşamalarda azaldığı gözlenmiştir. Ülkemizin deprem gerçeği bilinmesine ve tüm uyarılarımıza rağmen yaşanan büyük depremlerden ders alınmadığını ve ilgili kurumların işlettikleri kritik tesislerimizde (baraj, demiryolu, okullar, köprüler gibi) depreme karşı gerekli önlemlerin (erken uyarı sistemleri, deprem gözlem istasyonları, yapı sağlığı izleme sistemleri gibi) alınmadığını kaygıyla izliyoruz.” dedi.
“Yönetimler deprem gerçeğini kabul etmeli”
Deprem gerçeğinin kabullenilmesi gerektiğinin altını çizen Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, şunları ifade etti: “Deprem gerçeğini kabullenmeyen yönetimlerin ülkemize ve topluma vereceği zararlar ancak başımıza gelecek bir büyük deprem sonucunda ortaya çıkacaktır. Kanunla kurulmuş olan ve ilgili kanuna göre senede en az dört defa toplanması gereken Deprem Danışma Kurulu bile üç senedir toplanamıyor. Yöneticilerin önemsemediği ancak meslek odası olarak her zaman hatırlatmaya çalıştığımız 'deprem gerçeği', ülkemizin öncelikle çalışılması gereken konularından birisi olduğunu bu yılki deprem haftasında da bir kez daha hatırlatmak isteriz.”
“Jeoloji mühendislerinden yeterince faydalanılmamaktadır”
Türkiye’de deprem zararlarının azaltılması konusunda yapılacak çalışmalarda Jeoloji Mühendisleri Odası olarak göreve hazır olduklarını ifade eden Tatar, “Yapılacak her türlü mühendislik yapılarında ilgili zeminin jeolojik-jeoteknik özelliklerinin belirlenmesinde ve denetim mekanizmasında yer alması gerekmektedir. Ancak bu tedbirlerin alınmasında çok yararlı olacak jeolojik düzenlemeler ülkemizdeki kamu kurumlarında, yerel yönetimlerde, özel sektörde maalesef yeterince önemsenmemektedir. Çözümün bir parçası olan jeoloji mühendislerinden yeterince faydalanılmamaktadır. Bu eksiklikler yaşanacak felaketlerin sonuçlarının daha vahim olmasına davetiye çıkarmaktadır. Ülkemizin afet ve acil durumlarla ilgili sorunlarını çözmek, koordinasyonu sağlamak, kentsel dönüşümü sağlamak, çevre felaketlerini önlemek ve planları hayata geçirmek üzere kurulmuş olan ilgili kurumların risk yönetiminden ziyade kriz yönetiminde çalışmalarını yoğunlaştırdığı, eskiden olduğu gibi 'yara sarma' politikasını ısrarla sürdürdüğünü görmekteyiz.” diye konuştu.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.