12 Eylül darbecileri hak ettiği cezayı almadılar

12 Eylül darbecileri hak ettiği cezayı almadılar

Memur-Sen Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, 12 Eylül darbecileriyle yargı önünde geç hesaplaşıldığını belirterek darbecilerin hak ettiği cezayı alamadıklarını ifade etti.

Memur-Sen Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Coşkun, 12 Eylül askeri darbesinin yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada, 12 Eylül darbesiyle milletin iradesinin asker postalları ile çiğnendiğini savundu.

Darbeleri önlemenin en önemli şartının darbecilerle hesaplaşmak ve onları yargılayıp cezalandırmak olduğunu ifade eden Coşkun, 12 Eylül darbecileriyle yargı önünde geç hesaplaşıldığını, darbecilerin hak ettiği cezayı almadıklarını ifade etti.

12 Eylül darbesinin, TSK'nın halkın iradesini çiğnediği üçüncü darbe olduğunu vurgulayan Coşkun, "1960 askeri darbesiyle başlayan 71 Muhtırasıyla devam edip 12 Eylül'le bütün sistemi askeri anlayışla değiştiren darbeler silsilesi, 28 Şubat, 27 Nisan e-muhtırası ve son olarak 15 Temmuz darbe girişimiyle devam etti. Bütün bu darbe süreçlerinde bir başbakanın ve iki bakanın idam edildiği, siyasetçilerin derdest edildiği, binlerce kişinin hapishanelere doldurulduğu, işkencelerden geçirildiği kara günler yaşandı. Bütün ülke baştanbaşa terörize edildi. Millet iradesi postallarla çiğnendi." ifadelerini kullandı.

Darbeleri önlemenin önemli eşiklerinden birisinin darbecilerle hesaplaşmak ve onları yargılayıp cezalandırmak olduğunu vurgulayan Coşkun, "Bu yapılmadığı için 1960 darbesi, 1980 darbesinin yolunu açmış, 1980'de emperyalizmin "bizim çocuklar" dediği darbeciler, önce 28 Şubat'ta sonra da 15 Temmuz'da milli iradenin karşısına çıkmışlardır. 12 Eylül darbecileriyle yargı önünde geç hesaplaşıldığı için darbeciler maalesef hak ettikleri cezayı almadılar. 12 Eylül'ün psikolojik ayağını yürüten başta medya olmak üzere iş dünyası ve yargı ayağına dokunulmadı. 12 Eylül'de darbenin dış bağlantısına karşı da güçlü bir koruma geliştirilemedi. Benzer bir durum 28 Şubat darbesi için de geçerlidir. 28 Şubat'la zamanında hesaplaşılabilmiş olsa belki 15 Temmuz hain darbe girişimine cesaret edilemeyecekti." şeklinde konuştu.

12 Eylül askeri darbesinin ardından tanzim edilen Anayasa'nın darbe ruhunu hissettirdiğine vurgu yapan Coşkun, "Darbe sistematiğinin en kanlılarından olan 12 Eylül'ün en temel özelliği devletin ruhunu tümüyle darbeci anlayışla inşa etmek amacıyla bir Anayasa'yı tanzim etmiş olmasıdır. Defalarca değiştirilmesine rağmen darbeci ruhunu ve tezahürlerini hala derin bir şekilde hissetmekte hatta görmekte olduğumuz Anayasa'nın bu ruhu mevzuattan müfredata, bürokrasiden devlet felsefesine kadar Demokles'in kılıcı gibi başımızın üzerinde sallanıp durmaktadır. Bugüne kadar yapılan kısmi anayasa değişiklikleri, hükümet sistemi ve bürokratik işleyişteki değişiklikler oldukça önemli olmakla birlikte darbeci anlayışın beslendiği paradigmadan kurtulmak için bu değişiklikler yeterli değildir." diye konuştu.

"15 Temmuz'da milletin darbeye geçit vermeyen kararlılığı tarihe altın harflerle kaydedilmiştir"

Darbelerden arınmak için yeni bir Anayasaya olan ihtiyacı dile getiren Coşkun, "Tam bir arınış ancak, darbenin arkasındaki emperyalizmden içerideki etkenlere kadar darbe sistematiğini harekete geçiren bütün faktörlerle hesaplaşmakla ve paradigmal düzeyde bir değişimle mümkündür. Bu değişimin yolu ise 82 Anayasasında değişiklik yapmaktan öte yeni bir anayasayı ve buna bağlı yeni bir anayasal düzeni millet iradesinden süzüp bir toplumsal sözleşme şeklinde inşa etmekten geçmektedir. Şüphesiz yapılan değişikliklerin yanı sıra milletin darbeler karşısında artık bilinçlenmiş olması, yeni darbelerin önünde güçlü bir set oluşturmaktadır. Nitekim 15 Temmuz'da milletin darbeye geçit vermeyen kararlılığı tarihe altın harflerle kaydedilmiştir. Bununla birlikte mücadele edilmesi gereken en önemli etken, şüphesiz darbe sistematiğinin dış merkezidir. 15 Temmuz, milletin destansı karşı koyuşuyla püskürtüldü ancak emperyalizm oyunlarına devam ediyor." dedi.

"İhanetin yerel ayağı bir ihanet taşeronundan ibarettir"

28 Şubat darbesinin ürünü yasakçı düzenleme ve uygulamalardan kurtulmak gerektiğini ifade eden Coşkun, "Her gün içerde yeni ihanet partnerleri üretmeye çalışırken bir yandan da küresel bir kuşatmayla millet iradesini boğmaya çalışıyor. Artık görülmelidir ki ihanetin yerel ayağı bir ihanet taşeronundan ibarettir. İçerdeki hainlere odaklanıldığı kadar dışardaki oyunlara karşı da uyanık ve tedbirli olunması gerekmektedir. Emperyalizmin üzerinde operasyon yapabildiği bir ülke olmaktan çıkarılması için Türkiye'nin dış bağımlılıklarının azaltılması, zamanla tümden ortadan kaldırılması ve zayıf noktalarının güçlendirilmesi gereklidir. 15 Temmuz'da meydanlara ilk inen konfederasyon olarak, 12 Eylül Anayasası ve düzeni karşısında değişim iradesine de öncülük ettik, ediyoruz. Darbe düzeninin değişmesi, darbenin ürünü olan yasakların kalkması, özgürlüklerin alanının genişletilmesi ve yeni bir anayasanın yapılması konusunda etkili ve kararlı çalışmalarımız ve aldığımız önemli mesafeler oldu. Aynı şekilde 28 Şubat darbesinin ürünü yasakçı düzenleme ve uygulamaların çöp tenekesine atılmasında da Memur-Sen olarak büyük katkımız oldu." diye konuştu.

Coşkun açıklamasını şu temennilerle tamamladı:

"Bu vesileyle 12 Eylül darbe girişimini, arkasındaki dış merkezi ve her darbede karşımıza çıkan ihanet taşeronlarını bir kez daha kınıyoruz. Her darbede darbecilerin karşısında ve milletin yanında duran, Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütü olarak bundan sonra da millet iradesini boğmaya kalkan her türlü güç ve girişimin karşısında durma kararlılığımızı yineliyoruz."

İLKHA

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.