Atatürk Putu Ne Zaman Yıkılacak?

Öğrencilik yıllarında İmam Hatip’te M. Kemal’in dindar bir insan olduğunu göstermek için okulun duvarına “Atatürk’ün Balıkesir Hutbesi” asılmıştı. Oysa ailemden, M. Kemal’in İslam düşmanı olduğunu ve birçok Müslümanın kanını akıttığını öğrenmiştim. Cami cemaatine hutbe irad eden bir şahsiyetin İslam düşmanı olması kafamı karıştırmıştı. Ancak İnkılâp Tarihi dersinde M. Kemal’in getirdiği devrim kanunlarının İslam’ı nasıl yok ettiğini ve basit bir şapka hadisesi için bile çok sayıda Müslümanın idamını imzaladığını öğrendiğimde, Balıkesir Hutbesi bir iğreti gibi duran, kara bir lekeye dönüşmüştü gözlerimde.

Daha sonra sağın güçlü olduğu şehirlerin üniversitelerinin kapısında M. Kemal’in Komünizm, solun güçlü olduğu yerlerde ise Faşizm aleyhindeki sözlerini okuyunca; bütün bu yaklaşımların, halkı aldatma amacı taşıdığını anlamıştım.

İslam’a düşmanlığından, halka karşı zorbaca tutumundan ve çok sayıda insanın kanının akıtılmasına sebep olduğundan dolayı M. Kemal’i hiç sevmedim. Sevme ne kelime, her zaman nefret ettim. İnsanımıza zulmeden; dilini, dinini ve insanca yaşamasını yasaklayan; görüşlerini benimsemeyenleri öldürten; İslam’ı yok etmeyle ilgili dayatmalara ya da Batıdan devşirilmiş İslam karşıtı kanunlara karşı çıkan Müslümanları uyduruk mahkemelerde göstermelik yargılamalar neticesinde idam ettiren M. Kemal’i nasıl sevebilirdim ki? Bütün ülkeler, baskıcı ve zorba yöneticilerinin günahlarını konuşurken; üzerlerindeki kutsi perdeleri parçalayıp yargılarken, etrafına örülen dokunulmazlık duvarıyla M. Kemal kimsenin dokunamayacağı ve eleştiremeyeceği bir puta dönüştürüldü. Keskin bir kılıç gibi kullanılan yasa ve yasaklar onun işlediği cürümleri konuşmayı engellemeye devam ediyor.

M. Kemal, Kemalist çevrelerin en büyük ekmek teknesidir. M. Kemal’in eteğine yapışmadan ne CHP ne de ulusalcıların bir kıymeti yoktur. Onların yolu buyken, Kemalist rejimin baskılarına maruz kalmış İslamcıların iktidara geldikten sonra M. Kemal’e sahip çıkmaları; yıllardır rejimin zulmünden bitap düşmüş halka kabullendirmeye çalışmaları; üzüntü vericidir. Bununla da yetinmiyor, Dersim’de, Şeyh Said kıyamında ve diğer alanlarda binlerce insanımızın katledilmesinin emrini veren M. Kemale kutsiyet bağışlama ve görkemli şekilde anma programları düzenlemeleri, şaşkınlığımızı daha da arttırıyor. Bunlarla hızını alamayan yöneticilerin ileriye yönelik programlarını M. Kemal’in rejimini kurduğu tarihin yüzüncü yıldönümüne denk gelen 2023’e dayandırmaları; gayretlerin ne denli köreldiğini göstermesi açısından ibret vericidir.  

Koltuklarını korumak için belki de bunu yapmak zorunda hissediyorlar kendilerini. Ancak, İslami olarak bilinen yayın organlarında, İslamcı olarak bilinenlerin M. Kemal’i rahmetle anması ve onu masum bir çehreye büründürme çabaları, programlı bir dejenerasyonun kokularını yaymaktadır.

M. Kemal, İslam’a olan düşmanlığını gizleme ihtiyacı duymadığı halde onu dindar gösterip adına destanlar dizerek sevimli çehre kazandırmaya çalışanlar, yıllarca halkımızı aldatmaya çalıştılar. Bugün ise ucunda ağır cezalar bulunan kanunlarla gerçek yüzünün su yüzüne çıkmasını engelliyorlar. Oysa yapılan bunca zulmü ve işlenen bunca cinayeti halkımızın bilmesi ve onunla ilgili kararını vermesi gerekiyor.

Herkes her şeyi tartışırken, İslami kesim 90 yıldır devam eden zulmün ağır bedellerini öderken bütün bunların baş müsebbibi olan M. Kemal’e sıcak davranma ve onu bir kurtarıcı olarak algılamaya çabası akla, mantığa ve eşyanın tabiatına aykırıdır. Hiçbir Müslüman, halka zulmeden, on binlerce insanımızı öldürten, dinimizi, dilimizi ve kültürümüzü yasaklayan ve İslami hayatı ortadan kaldıran birine muhabbet besleyemez. Ayrıca bir kalpte hem Allah’a hem de Allah düşmanlarına yer yoktur. Kalbin yaratıcısı Allah Teâlâ, onda zıtların bir arada bulunmasına müsaade etmez. Sevgi, ya ilahi olana yönelik olacak, ya da onun karşıtlarına… İkisinin birlikte olması hiçbir şekilde mümkün değildir.

Zaten köprünün altından çokça sular aktı. Bir zamanlar adları anılırken yürekleri hoplatan kimi generallerin bugün Ergenekon örgütü davasından zindanlara doldurulduğunu görünce, M. Kemal sağ olsaydı onun da Ergenekon davasından yargılanıp Silivri zindanında tek kişilik hücrede tutulacağını düşünmeden edemiyorum. Belki de yargıçlar Silivri ile yetinmez; 30 bin kişinin ölümünden sorumlu tutulan Abdullah Öcalan’ı İmralı’ya tıkadıkları gibi, 50 binden fazla insanın ölümünden sorumlu M. Kemal’i de İmralı’ya ya da daha korunaklı bir zindana atarlardı.

(Hürseda Haber)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.