Selahaddin YILDIRIM
Kassam Kassam Ya Habib! İdrib İdrib Telebib
Telaviv’i ilk defa 1991’de Irak füzeleri vurmuştu. Bu defa İzzeddin Kassam birlikleri “Fecr 5” füzeleriyle siyonistlerin uykularını kaçırdı ve yüz binlercesini sığınaklara inmeye zorladı. İsrail, Gazzze’ye başlattığı vahşi saldırısının sekizinci gününde pes etti. Filistin direnişinin destansı direniş ve mücadelesi herkesi şaşırttı. Dostlar sevindi, düşmanlar kahroldu. Gazze bu defa kesin bir zafer kazandı. Askeri güç dengesinin onca orantısızlığına rağmen İsrail kara harekatı yapmaya cesaret edemedi. Yaptığı tek şey, haince Ahmet Caberi’yi şehit etmek ile kadın, çocuk ve gazetecileri katletmek oldu. Saldırısının ilk günlerinden beri direnişin yeni gücünü ve Arap dünyasının ciddi tepkilerini görünce tırstı. Hemen hamisi Amerika’yı devreye koydu. Mısır ve daha birçok devlete adeta yalvardı ve ateşkes sağlanması talebinde bulundu.
Netanyahu çok kötü düştü. Umduğu hiçbir şeyi elde edemedi. Artık onun palavracı bir korkak olduğunu herkes anladı. İkide bir İran’ı vuracağını söyleyip hava atan bu adamın maskesi ebediyen düştü. Sekiz günlük bu şanlı direniş Filistin mücadelesinde kesinlikle bir dönüm noktası oldu. Bilindiği gibi İsrail 2006’da Lübnan’da Hizbullah karşısında, 2008’de de Gazze üzerine yaptığı vahşi saldırıda yenilgiler yaşamıştı, ama bu son yenilgi tam anlamıyla bir “hezimet” oldu.
Netanyahu bölgedeki değişimleri iyi okuyamadığının faturasını çok pahalıya ödeyecek ve artık bir daha böylesi bir maceraya girmeye asla cüret edemeyecektir. Bu kibirli zorba, bölgenin artık eski bölge olmadığını geç fark etti. O, hala Mısır’da “stratejik hazine” ünvanını taşıyan zat döneminin eski rüyalarına yattı. Direnişin, İsrail’in kalbini vuran darbeleriyle gözlerini açınca köprülerin altından çok suların geçmiş olduğunu anladı. Evet, ne Mısır eski Mısır, ne de Arap dünyası...
Mısır geçirdiği değişime denk bir tepki gösterdi. Yeni Mısır idaresi kendine yakışanı ve kendinden bekleneni yapmıştır. Muhammed Mursi ve hükümetini kutluyoruz. Tunus ve diğer Arap baharını yaşayan ülkelerin tepkileri de elbette eskisi gibi değil. Hatta Amerikancı Arap yönetimleri bile eskisi gibi olmadılar. Daha doğrusu artık eskisi gibi olamazlar. Geçen hafta Kahire’de toplanan Arap Dışişleri Bakanları toplantısında yapılan konuşmaların Üsame bin Laden’in hitapları kadar ateşli olduğuna dikkat çeken bir gazeteci, Arap baharı korkusunun bu yöneticileri farklı konum almaya zorladığını aktarıyordu.
Siyonist İsrail, başlattığı bu yeni saldırısı ile demir kubbe adını verdiği ve milyar dolarlar harcayarak kurduğu bu savunma sisteminin işe yaramadığını da gördü. Netanyahu, direnişin füze alt yapısını yok edeceğini sandı, ancak çocukları ve gazetecileri öldürmekten, sivillerin evlerini başına yıkmaktan başka bir halt edemedi. Direniş, ateşkesin sağladığı son saatlere kadar füzelerini yollamaya devam etti.
Batı Şeria’daki halkın desteği de beklenenden daha güçlü oldu. Direniş ruhunu kırmak için harcanan bütün çabalara rağmen halk Gazze direnişini desteklemek için sokağa döküldü, Siyonist askerler ve güvenlik güçleriyle çatıştı.
İsrail’in sadece güçten anlayan bir yapı olduğu bir kez daha tescillendi. Barış ve görüşme aldatmacadan başka bir şey değildir. Ateşkes antlaşmasından sonra basına bir açıklama yapan Halit Meşal, yerel sultanın başkanı Abbas’ın artık bu gerçeği görmesi gerektiğine işaret etti.
Çok değerli bir komutan olan Ahmet Caberi ile beraber diğer yüz altmış şehit ve yüzlerce yaralıya rağmen Filistin direnişi büyük bir zafer kazanmıştır. Artık Gazze üzerindeki ablukanın kalkma süreci de başlamıştır.
Gazze şüphesiz bir zafer kazandı ve direnişin bütün dostları bununla sevindi. Olumlu etkileri önümüzdeki günlerde görülecek bu şanlı zafer’in tek olumsuz yönü Suriye direnişini gölgede bırakmak oldu. İsrail’in sekiz günde katlettiği masum insan sayısının Esad canisinin bir günde katlettiklerinden daha az olduğu gerçeğini de unutmamamız gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.