Bingöl’de Hz Peygamber ve güven toplumu konferansı
Bingöl’de İl Müftülüğü tarafından Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla kadınlara yönelik “Hz Peygamber ve Güven Toplumu”konulu bir konferans düzenlendi.
İl Müftülüğü tarafından Bingöl Belediyesi Kültür Merkezinde kadınlara yönelik “Hz Peygamber ve Güven Toplumu” konulu bir konferans düzenlendi. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, Ankara İl Müftü Yardımcısı Ayten Koç, “Hz Peygamber ve Güven Toplumu” konulu bir konuşma yaptı.
Koç, konuşmasına, “Milletimizi millet yapan ve milletimizin her ferdini bir araya getiren en büyük sevgi, Peygamber sevgisi, Peygamber sevdasıdır. Kutlu Doğum Haftasını, bu sevgiyi, bilgiye ve bilince dönüştüren bir hafta olarak, ‘Hz. Peygamberi anmaktan anlamaya’ şiarıyla 28 yıldır idrak ediyoruz.” diyerek başladı.
“Kâinat Cenab-ı Hakk’ın insanoğluna emanetidir”
Kâinat, Cenabı-ı Hakk’ın insanoğluna emaneti olduğuna dikkati çeken Koç, “Bu kıymetli emanet, her anlamda güveni, istikrarı, huzuru ve barışı hak etmektedir. Halbuki bugün insanlık emanete hakkıyla riayet edemediği için küresel ölçekte güven bunalımı yaşamaktadır.” dedi.
İslam'ın yeryüzüne kazandırmak istediği beş büyük emniyetin beşinin de kaybolmakla karşı karşıya kaldığını belirten Koç, “Can emniyeti, mal, din, akıl, nesil emniyeti; bunlara ilave edeceğimiz ırz ve namus emniyeti, onur ve haysiyeti yara almış, bütün bu güvenlikleri kaybetmekle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Dine olan güvenin zedelendiğini ifade eden Koç, “Bütün güvenlerin, emanın, emniyetin kaynağı olan din güvenliğinin zedelenmesi en büyük güvensizliği de beraberinde getirdiğini dile getirdi. Gayemiz, güvenen ve güvenilen insanı Muhammed'ül Emin’in rahmet mesajlarından hareketle nasıl yeniden inşa edebiliriz? Gayemiz, güven toplumunu nasıl tesis edebiliriz? Ülkemizde yara alan güveni nasıl sağlayabiliriz? Daha da önemlisi büyük yara alan, zedelenen din güvenliğini nasıl yeniden tesis edebiliriz?" diye belirtti.
"Gerçek emanı kalbe yerleştirmenin yolu gerçek bir imandır"
Bütün insanlığın güvensizlik girdabına girdiğinin farkında olduğunu belirten Koç, “Ancak güveni nasıl yeniden inşa edebileceği konusunda yaşanan tereddütler söz konusudur. Çünkü güven konusu insanın içinden başlar, güven konusu insanın kalbinde, insanın nefsinde tesis edilemediği zaman imanla eman arasındaki ilişki kurulamadığı zaman güveni tesis etmek mümkün olmaz. İnsanın içini kemiren korkular, endişeler; gelecek korkusu, fakirlik korkusu, ölüm korkusu, makam, mevki kaybetme korkusu, bütün bu korkular aynı zamanda insanı bir güvensizlik girdabına sevk etmektedir. Bu korkuları gidermenin yolu, gerçek emanı kalbe yerleştirmenin yolu gerçek bir imandır. Şimdi bizlerde güven toplumunun inşası, devamlılığı için bize bahşedilen emanın geri kazanımı ve bize emanet edilen emanetin korunması için neler yapmalıyız onlardan bahsedeceğiz.” diye konuştu.
“Emanet bir Kur’an kavramıdır”
Güven toplumunun oluşması için toplumu oluşturan tüm bireylerin emanet bilincine sahip olması gerektiğini ifade eden Koç, “Emanet kelimesi ayet ve hadislerde birbirinden farklı anlamlarda kullanılmıştır. İnsanın, gerek Allah’a gerek ailesine ve gerekse içinde bulunduğu topluma hatta insanlığa karşı görev ve sorumluluklarından tutunuz da korunmak üzere geçici bir süre için yanında bırakılan eşyaya varıncaya kadar hepsine emanet denir. Özet olarak söylemek gerekirse insanın sorumluluk alanına giren her şey emanettir. Emanet, inanılmak, emin ve güvenilir olmak anlamında bir Kur’an kavramıdır. Kur’an’da beş ayrı yerde geçmektedir.” dedi.
“Kulun Rabbine karşı sorumlu olduğu emanet; O’nun emrettiklerini yapmak, nehyettiklerinden sakınmaktır.” diyen Koç, “Bu, bütün organlarımızı ilgilendiren vazifelerimizdir. Çünkü her organ bir emanettir ve onun yerli yerince kullanılması gerekmektedir. Mesela dil emanetini korumak yalan konuşmamakla, gıybet etmemekle, dedikodu yapmamakla, küfre düşmemekle, çirkin sözler sarf etmemekle olur. Göz emanetini korumak onu harama bakmada kullanmamakla olur. Kulak emanetini korumak yalan ve iftira gibi boş ve yasak şeyleri dinlememekle olur. Diğer organlar da buna benzerdir.” ifadelerini kullandı.
"Emanetin ifası bir keramet terki ise hıyanet ve rüsvaylıktır"
Konuşmasına devam eden Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğer yaratıklara karşı emanet, onların hukukuna riayet etmek onlara zarar vermemek ve aldatmamaktır. Alınan emaneti geri vermek, tartıyı eksik yapmamak, insanların kusurlarını yaymamak, hanım kocasının, koca hanımının iffet ve emanetini korumak gibi şeylerdir. Toplum içindeki ilişkileri düzenleyen emanet duygusu, insanlar arasındaki güven ve sevginin temel sebebidir. Kulun kendi nefsine karşı emaneti, din ve dünya işlerinde en doğru ve kendine en faydalı olanı tercih etmesi, zararlı olandan uzaklaşmasıdır. Şehvet ve öfke sebebiyle ahiretine zarar verecek şeylerden kaçınmasıdır. Hem Rabbe, hem nefse ve hem de yaratıklara karşı sorumluluklar demek olan emanet; göklerin, yerin ve dağların dayanamayacağı kadar ağır ve yerine getirilmesi zor bir yüktür. Emanetin ifası bir keramet, terki ise hıyanet ve rüsvaylıktır.”
Emanet ile gaflet arasında bir zıddiyet ilişkisi olduğunu ifade eden Koç, “İnsanın gafleti arttıkça imanı zaafa uğrar. İmanı zaafa uğradıkça emanet duygusu ortadan kalkar. Böylece kişinin dini hassasiyeti hak ve hukuka riayeti yok olur. Kalpte günahlardan oluşan siyah lekeler artar ve nihayet kalp kararır. Kararan kalp katılaşır ve zamanla içerisinde imanın getirdiği tüm hasletler yavaş yavaş azalır sonunda hiçbir haslet kalmaz.” şeklinde konuştu.
Program, Bingöl İl Müftülüğüne bağlı Kur’an Kurslarında yapılan Kur’an-ı Kerim'i Güzel Okuma yarışmasında başarılı olan öğrencilere hediyelerinin takdim edilmesiyle sona erdi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.