Mehmet GÖKTAŞ
Bir hasbihal de biz yapalım
Beşinci yılda olmamıza rağmen ilk defa siz muhterem okuyucularıma bir hasbihal yazısı yazıyorum. Aslında bu köşede sık sık birbirimizle hasbihal etmemiz gerekirdi. Fakat bu bir önemsememe veya ihmal değildir.Çünkü okuyucularımın çok büyük bir kıs-mıyla elhamdülillah aynı zamanda yüz yüze de görüşüyorum ve yazılarım hakkında ne düşündüklerini bizzat kendilerinden dinliyorum.
Çokça ziyaretlerde bulunmama rağmen ulaşamadıklarım ve özellikle yazılarımın yayınlandığı sitelerde yorum yapan kardeşleri de göz önünde bulundurarak bazı konulara açıklık getirmek istiyorum.Her şeyden önce eleştirilerden dolayı Allah için memnuniyet duyduğumu belirtme-liyim. Aynı sitelerde kendilerine cevap verme-yişim asla bir kibirden ve tenezzül etmemek-ten değil, belki vakit darlığından, biraz da sözün uzayıp gitmesini istemediğim içindir. Bu arada bana yöneltilen eleştirilere benim adıma karşı çıkan, tahammül edeme-yip öfkelenen kardeşlerime katılmadığımı belirtmek isterim. Ne demek elbette eleştirile-ceğiz, hepimiz hata yapabiliriz.
Mesela geçen haftaki yazımda yanlış değil de eksik anlaşılan bölümler olduğunu gör-düm; Müminlerin birbirlerine velayetlerini, vekâletlerini devretmeleri, birbirlerine müda-hale hakkı, emretme ve nehyetme hakkı ver-meleri gerektiğini yazmıştım, bazı kardeşler bunun sadece tek yönlü, yukarıdan aşağıya, yönetici durumunda olanlardan yönetilenlere yönelik olduğunu anlamış. Bütün müminlerin bir birlerine emretme, nehyetme, uyarma ve müdahale etme yükümlülükleri vardır. Hatta aşağıdakilerin yukardakilere müda-hale etmeleri çok daha elzemdir. Aslında bizim en büyük ayrıca-lığımız bu olmalıdır, gücümüzü de bura-dan almalıyız.
Kavram olarak tam yerine oturmasa da Tevhidî düşünceye mensup Müslümanlar ola-rak ta baştan beri Siyasal İslamcılarız, bu anlamda siyasetle ta baştan beri iç içeyiz, çünkü İslam’ın siyasi yönünün ihmal edildiği-ne inanıyoruz. Hepimiz her gün dünyadaki ve bu ülkedeki siyasi gelişmeleri izleriz. Hangimiz bunu reddederek; Hayır efendim, biz sadece zikir ve tesbihat ağırlıklı bir camiayız, bizi baş-kaları işte ne güzel yönetiyor, bizim buna bir itirazımız yok diyebiliriz?
Bütün bunları, son zamanda siyasete girişi eleştiren az sayıdaki kardeşlerimiz için söylü-yorum. Bununla birlikte şahsım ve muhterem hocalarımızın bizzat politika sahnesinde yer almayacağımızı buradan bir daha bilinmesini isteriz.
Başta Türkiye olmak üzere geniş bir coğ-rafyada İslami bir muhalefet boşluğu olduğu konusundaki ısrarımı sürdürüyorum. Peygamber Sevdalılarının Müslümanca muhalefetin omurgasını oluşturabileceğine inanıyorum ve en azından temenni ediyorum. Başka kimler söz konusu bu Müslümanca muhalefetin unsurları olabilir diye gece gün-düz düşünüyoruz ve ziyaretleşiyoruz. Öyle ya, hiç kimsenin tekelinde değildir.Bu arada Uludere- Roboski katliamının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen suçlula-rın adaletin karşısına çıkarılmamış olmasın-dan dolayı tedirginliğimizin sürdüğünü, özel-likle devletin tanrılık iddiasından asla vaz geç-meyeceği kanaatimizin değişmediğinin bilin-mesini isteriz.
Noel dolayısıyla devlet eliyle ve devleti desteğiyle koskoca bir ülke insanının batak-lıklar içerisinde sürünmesini ibret ve üzüntüy-le izliyoruz. Gerçekten ağlanacak bir durumla karşı karşıyayız. Yıllarca bu konuyu dile getir-mekten usanmış durumdayız. Hepimiz biliyo-ruz ki bu iğrenç bataklık sadece bazı gazetele-rin köşe yazılarıyla kurutulabilecek bir batak-lık değil, bunun için güçlü bir siyasi irade
gerek.
Not: Yaklaşık on sekiz yıl aradan sonra ilk defa Avrupa’ya gidiyoruz. Allah’tan bir mani gelmezse siz bu yazıyı okurken Manhaim ve Duisburg’ta okuyucularımızla kitap fuarında buluşacağız inşallah. Her ne kadar bazı kar-deşlerimizle yaz tatilinde buluşuyor olsak da belki on sekiz yıldan bu yana görüşemedikle-rimizle ve bu arada nice kardeşimizle ilk defa tanışmanın mutluluğunu yaşayacağız. Mümkün olduğu kadar Avrupa ülkelerini dolaşıp kardeşlerimizi ziyaret etmeye çalışa-cağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.