Derinin tabakhanede işlenme serüveni
Türkiye'de ayakkabı ve giyim ihtiyacının önemli bir bölümünün karşılandığı Gaziantep'te, küçükbaş hayvan derileri zorlu bir sürecin ardından ayakkabı ve giyim mağazalarındaki yerini alıyor.
Derinin tarihi en az insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihte insanlar gerek korunma gerekse sağlık amaçlı deriden her zaman faydalanmışlardır. Geçmişte insan hayatının vazgeçilmez öğelerinden biri olan deri, günümüzde de öneminden ve değerinden hiçbir şey kaybetmeyerek, günlük hayatımızdaki yerini hep korumuştur.
Ayakkabı başta olmak üzere çanta, cüzdan, tekstil gibi birçok alanda kullanılan deriler, meşakkatli pek çok işlemin ardından hazırlanıyor. Güneydoğu ve Doğu Anadolu başta olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinden kesimden sonra toplanıp Gaziantep'e getirilen koyun, keçi, dana ve manda derileri, kentteki tabakhanelerin depolarında istifleniyor.
Tabakhanelere getirilen ham deriler, uzun ve meşakkatli birçok işlemden geçtikten sonra usta ellerde yeniden şekillenerek bambaşka bir hal alıyor. Derileri tabaklama esnasında etrafa yayılan koku adeta insanın başını döndürüyor.
Maharetli ve bir o kadar da kokuya alışkın işçiler, tüyleri tıraşlanan derileri büyük makinelere atarak yıkıyor. Makinelerde yıkanan deriler, daha sonra ise çeşitli boyalarla renklendiriliyor. Büyük bir incelik ile deriyi temizledikten sonra güneşte kuruması için çevredeki teraslara ve duvarlara seren işçiler, bir veya iki gün güneş altında kuruttukları derileri, sertleştiği için tekrar makinelere atarak yumuşatıyor.
Kurutulmalarının ardından fabrikadaki tabaklama aşamasından geçirilen deriler, çeşitli makinelerde preslenerek yaklaşık 20 işlemden geçtikten sonra hazırlanıyor. Cilt yapısı ve kalınlığına göre hazırlanan deriler; ceket, cüzdan, kemer ve ayakkabı yapılmak üzere yurt içi ve yurt dışına pazarlanıyor.
Dünyanın en zor ve en kirli mesleklerinden biri olarak kabul edilen tabaklama, aynı zamanda inanılmaz bir emek ve sabır da gerektiriyor. Kötü kokusu ve zor yolculuğu nedeniyle bu meslekte çalışanların da çoğunluğu baba mesleğini sürdürüyor.
Gaziantep'te bir deri işletmesinin yöneticilerinden Mustafa Karaoğlan, İLKHA'ya yaptığı açıklamada, Türkiye'nin birçok farklı yerinden gelen derilerin zorlu süreçlerden geçtiğini söyledi. Karaoğlan, tüylü derilerin tabakhanede tıraşlandığını, bunların daha sonra farklı boyalarla renklendirildiğini, ardından da kurutulduğunu belirtti.
Makine bölümü mezunu olan Karaoğlan, 1995 yılında başladığı mesleğini ilk olarak kötü kokusu ve zor yönlerinden dolayı yapmak istemediğini, ancak zamanla mesleğini sevmeye başladığını belirterek, "Bu mesleğe sıradan bir işçi olarak başladım. Önce çalışmak istemedim ama sonradan alıştım, mesleğimi severek yapmaya başladım." dedi.
Tabaklama mesleğinin çok zor bir meslek olduğunu ifade eden Karaoğlan, "Her insan gelip çalışmıyor. Çalışma şartları biraz ortam yani kötü koku olduğu için her insan gelip burada çalışmıyor. Ama bizim gibi severek mesleğini yapan arkadaşlar da var. Onlarla birlikte çalışıyoruz. Mesleğimizi sürdürüyoruz. Onlarla birlikte burada deri hazırlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Günlük 600 tane deri işliyoruz"
Günlük olarak 600 tane deri hazırladıklarını belirten Karaoğlan, "Bu sayı tabi müşterinin isteğine göre değişiyor. Ama bize günde en az 600 tane deri geliyor. Yani biz burada günlük 600 tane deri işliyoruz. Gaziantep'te genelde ayakkabıcılar var. Burada hazırladığımız deriler genelde ayakkabıların içerisine astar olarak kullanılıyor. Ya da ayakkabının üzerine kullanılıyor. Yine biz İstanbul'daki ayakkabıcılara da deri gönderiyoruz." şeklinde konuştu.
Karaoğlan, derilerin çoğunlukla Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinden Gaziantep'e getirildiğini ve bu bölgelerdeki derilerin yetersiz kalması durumunda ise Irak, Türkmenistan, Özbekistan, Libya, Ürdün ve Güney Afrika ülkelerinden yarı işlenmiş veya ham olarak deri ithal ettiklerini kaydetti.
Ham derilerin uzun ve bir o kadar da meşakkatli birçok işlemden geçtiğini anlatan Karaoğlan, şunları söyledi:
"Bizlere deri tuzlu şekilde geliyor. Bunu tekrar pervanede ıslatma, yumuşatma ve yıkama işlemlerinden geçirdikten sonra tüylerini kimyasallar kullanarak eritiyoruz. Bu aşamadan sonra derinin altındaki leşleri alıyoruz. Deriyi sağlamlaştırmak için sodyum ve kireçten sonra tuzla, asitle ve kromla sağlamlaştırıyoruz. Daha sonra deriye hiçbir şey olmuyor, sağlam kalıyor. Bu derinin ilk aşamalarıdır. Daha sonrada müşterinin istediği kalınlığa göre değişiyor. Tekrar yağlama dediğimiz kısma alıyoruz. Daha sonra ise müşterinin istediği renge ve yumuşaklığa göre ayarlıyoruz. Bu aşamadan sonra tekrar kurutma aşamasına gidiyor. Kış günü soğuk havalarda askıya asıyoruz güneşli havalarda ise açık alanlara asıyoruz. Derileri orada kurutuyoruz. Kurutma aşamasından sonra tekrar dolaba atarak yumuşatma işlemi gerçekleştiriyoruz. Yumuşamadan sonra gergi dediğimiz çivide derilere sıcaklık verilerek geriliyor. Ondan sonra da kenar kesiliyor. Kenardan sonra boya makinesinde müşterinin isteğine göre hangi renk istiyorsa ona göre boyayıp, presleyip cilalayarak paketleme işlemine geçiyor. Paketlemeden sonra müşteriye gidiyor."
Yılın 12 ayı çalıştıklarını belirten Karaoğlan, Kurban Bayramı'ndan sonra ise piyasaya çok sayıda deri geldiğini ve işlerinin bu dönemde biraz daha yoğunlaştığını da sözlerine ekledi.
Fabrikada tabaklama yapan işçiler ise mesleklerinin çok zor bir meslek olduğunu, derinin tabaklaması sırasında kötü bir koku yayıldığını ve her ne kadar meslekleri zor olsa da ailelerinin geçimini sağlamak için bu zor şartlara katlandıklarını dile getirdiler.
"Zorluklar yaşıyoruz ama deri hazır hale geldiğinde ise onun gururunu yaşıyoruz"
Tabaklama işinin ata mesleği olduğunu ve 40 yıldır bu mesleği yaptığını belirten Eyüp Karabay da "Şu anda da mesleğimize devam ediyoruz. Biz burada tabaklama işlemi yapıyoruz. Deri burada bayağı bir işlemden geçiyor. Buradaki işlemlerin tamamı da bir hafta içerisinde gerçekleşir. Deri hazırlama işlemi gerçekten çok zordur. Bununla birlikte burada bir de koku olayı vardır. Herkesin dayanamayacağı bir koku var. Biz burada zorluklar yaşıyoruz ama deri hazır hale geldiğinde ise onun gururunu yaşıyoruz. İşimizi severek yapıyoruz. Çünkü sevmesek bu işi yapamayız. Bizim dedelerimizde bu iş yapardı. Aynı şekilde biz de bu işi yapıyoruz. Ekmek kazancı gerçekten zordur. Fakat bir emek olmadan da yemek olmaz." diye konuştu.
"Her insan rızkını kazanmak ailesinin geçimini sağlamak zorundadır"
Her mesleğin zor yönlerinin olduğu gibi tabaklama mesleğinin de zor yönleri olduğunu belirten Halil Özkan ise "Yaklaşık 6 yıldır bu meslekte çalışıyorum. Bu mesleğin elbette ki zor yanları var. Bu deriler burada birçok işlemden geçiyor. Deriler bize ham olarak geliyor. Burada da birçok değişik işlemlerden geçiyor. Bu meslek kolay bir meslek değil. Zaman geçtikçe, alıştıkça ister istemez kokuya da alışıyoruz. Her insan rızkını kazanmak, ailesinin geçimini sağlamak zorundadır." şeklinde konuştu.
Deri işlemenin çok uzun ve meşakkatli bir iş olduğuna dikkat çeken Mehmet Doğru da "Yılın 12 ayı çalışıyoruz. Hazırladığımız deriler ayakkabıcılara gidiyor. Ayakkabı olarak hazırlanıyor. Gaziantep'te dericilik çok yaygın değil. Dericilik şu anda pek büyük bir sektör değil. Esnaf küçük olduğu halde yine de çalışıyor. Hazırlamış olduğumuz deriler Gaziantep'teki ayakkabıcıların ihtiyacını karşılamıyor. Onun için Gaziantep dışından da deri geliyor. Gaziantep'te fabrika çok az. Kimse bu sektöre ilgi göstermiyor. Bu sektör ağır bir sektör. Emek ve sabır isteyen bir sektör. Bundan dolayı kimse bu sektöre pek fazla yanaşmıyor. Deriler bize ekseriyetle Kurban Bayramı'ndan sonra geliyor. Kurban Bayramı'ndan sonra yoğun olarak çalışıyoruz. Burada deri bulamadığımız zaman ithal olarak geliyor." diye belirtti.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.