M. Zülküf YEL
Ey Müslümanlar, namusunuza sahip çıkın!
Terör örgütü israil’in terör eylemleri dur durak bilmiyor. Filistin’de kurulan uzlaşı hükümetinin, Filistin ulusal birliğinin sağlanması hususunda bir zemin olması ihtimali siyonistleri kudurttu. Aradığı bahaneyi bulan terör şebekesi, Gazze’yi yaşanmaz hale getirmeye çalışıyor. Gazze halkına bu tablonun sorumlusunun HAMAS olduğu mesajı verilerek, HAMAS ile bağrından çıktığı Filistin halkı karşı karşıya getirilmek isteniyor. Ambargonun ve İsrail terörünün sebebi olarak Hamas gösterilmek isteniyor. Böylelikle direniş zayıflatılarak Filistinlilerin en muhkem kalesi yıkılmak istenmektedir.
Gazze, günlerdir İsrail terörüne ve saldırılarına maruz kalıyor. İnsanlar şehid ediliyor; evler, hastaneler, rehabilitasyon merkezleri, camiler vuruluyor; Gazze’nin alt ve üst yapısı bilinçli bir şekilde tahrip edilerek yaşanmaz hale getirilmek isteniyor. Bu vahşet furyasında şehid edilenlerin büyük bir kısmı sivil insanlar. Bir yaşındaki bebekten, seksen yaşındaki ihtiyara kadar katledilenler listesinden her kesimden insan var. Özellikle de kadın ve çocuklar siyonist vahşetten fazlasıyla nasiplerini alıyorlar. Bu saldırılarda özellikle bazı kareler ön plana çıktı. En son düzenlenen saldırıların birinde, işgalci saldırganların hedefinde yine çocuklar vardı. Bu kez Gazze sahilinde dört çocuk deniz tarafından İsrail hücum botlarından atılan roketlerle hunharca şehit edildi. Terörist siyonistler, askerî botlarıyla sahile yanaşarak deniz kenarında oynayan çocukları hedef aldı. Atılan roketlerle, kıyıda koşuşup oynayan çocukların bazıları bir anda yanmış ve parçalanmış cesetlere dönüşürken, bazıları da yaralı halde kumların üzerine saçıldı. Mazlum ve günahsız bedenler, israil vahşetinin kurbanı oldu.
Siyonistlerin on bir günden beri havadan, denizden ve karadan yoğun bir şekilde sürdürdüğü insanlık dışı saldırılarda; son cinayetlerle birlikte, 48`i çocuk, 27`si kadın, 16`sı yaşlı olmak üzere 230 Filistinlinin şehit olduğu; 462`si çocuk, 288`i kadın, 1685 Filistinlinin de yaralandığı ifade ediliyor. (17.07.2014 tarihi, Perşembe günü, saat 12.00 itibariyle)
Terör örgütü israil, İslam Ümmeti’nin ihtilaflarından ve şuursuzluğundan istifade ederek, her Ramazan ayında olduğu gibi yine Filistin’de terör estiriyor.
israil’in terörist başbakanı Netenyahu’nun bu bağlamda yapığı açıklama, İslam Ümmet’ine ders olmalıdır: “Şu an Gazze’ye saldırmak için şartlar çok uygun.”
islam Ümmeti’nin bir birini boğazlamasını ve tarihinin en derin ihtilafları ile meşgul olmasını fırsat bilen siyonistler; kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi katlediyor.
Siyonistlerin her Ramazanda, Filistin topraklarını işgal etmeleri yetmiyormuş gibi, bir de Ramazanı Filistinlilere ve İslam Ümmetine zehir etmeleri, Müslümanları köklü bir karar alma noktasına getirmelidir.
Siyonist zihniyetin vahşet kodları artık Müslümanlar tarafından çözülmüştür. Bu çözümlemeye göre Müslümanlar, siyonizm ile savaşta yeni ve sonuç verici stratejilere yönelmelidir.
Direnişten başka hiçbir seçeneğin fayda vermediği bu zeminde, direniş seçeneği sadece Filistinlilere has görülmemelidir. Şehadet ve direniş kültürünü tüm Müslümanlar kuşanmalı ve direnişi herkes omuzlamalıdır. Direniş zemininde siyonizme karşı küresel bir konsept uygulanmalı; her alan ve coğrafya, siyonizm ile hesaplaşma arenası olarak görülmelidir. Tüm İslam Ümmeti, çerçevesi müzakere edilebilecek bir direniş konsepti üzerinde çalışmalı ve eylemsel zeminde bunun icrası gerçekleştirilmelidir.
Direniş cephesi Filistin ile sınırlı tutulmamalıdır. Artık protestoların anlamını yitirdiği bir zeminde, bu protestoların maksadına ulaşması için yeni hamleler yapılmalıdır.
Yıllarca denenmiş ve netice alma hususunda belirleyici olmamış stratejileri tekrarlamak, artık güncelliğini yitiriyor. Topyekûn ve kuşatıcı bir eylem konsepti geliştirilmelidir.
Her şeyden evvel tüm Müslümanların ortak paydası olan Filistin davası için ihtilaflar bir kenara bırakılmalı, mücadele seçeneklerine ümmetçe sahip çıkılmalıdır. İhtilaflarımızı, vahşet sofralarının mezesi haline getiren ve Müslüman kanı ile vaftiz olmayı bir geleneğe dönüştüren zalimlere ümmet olarak bu fırsatı vermemeliyiz.
Kendi ihtilaflarımıza son verip, aralarımızdaki ihtilaflarda silahların hakemliğine başvurmayı bir kenara bırakıp ihtilafları çözmenin tek yolu olarak müzakere geleneğini kurumsallaştırmalıyız. Silah, bu zeminde bir seçenek olmaktan tamamen çıkarılmalıdır.
Müslümanların bir birlerinin kanını döktükleri bir dünyada, elbette İslam düşmanları daha fazla Müslüman kanı dökme fırsatını kaçırmayacaktır.
Ve bu gün, ümmet ve kardeş olamayışımızın bedelini kadınlar, zayıflar, çocuklar, kundaktaki bebekler ve nihayetinde tüm İslam Ümmet’i ödemektedir. Küfür, tek millet olduğu halde ve Müslümanlara karşı aynı ortak dili konuştukları ve vahşetlerini meşrulaştırdıkları halde, Müslümanlar tek millet olma şuurundan çok uzaktalar.
Artık katledilmiş olan kadın ve çocuklarımızın kanlarının hesabı siyonistlerden sorulmalıdır. Kanı dökülen ve katledilen her mazlum Müslüman’ın kanı, Müslümanlar için namus meselesidir.
Ey Müslümanlar, ayağa kalkınız! Kalkınız ve dökülen kanların hesabını sorunuz! Bombalarla ve füzelerle bedenleri paramparça olmuş günahsız bedenlerin hesabını sorunuz.
Bu, bir namus meselesidir. Onurunuza ve namusunuza sahip çıkınız. Bizleri esir alan, ayaklarımızı prangalayan, ölüm korkusunu zir u zeber etmeliyiz. Ümmeti tutsak eden esaret zincirleri kırılmalıdır.
Artık şehadet yüklü bulutlardan, siyonistlerin üzerine ölüm yıldırımları inmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.