Gazeteci-Yazar Yavuzaslan: ABD, Türkiye'nin Suriye'de kendi kontrolünde olmasını istiyor
Türkiye’nin, Suriye savaşının başladığı günden beri bölgede güvenli bir bölge oluşturmak istediğini belirten Gazeteci-Yazar Güngör Yavuzaslan ancak ABD’nin, Türkiye'nin kendi kontrolünde olmasını istediği için buna engel olduğunu söyledi.
Türkiye, Fırat'ın doğusuna yönelik başlattığı "Barış Pınarı Harekatı"na, ABD ile yaptığı mutabakat sonucu 5 gün ara verdi. 5 günlük bu aradan sonra Türkiye’nin atacağı adımlar ve harekâtın devam edip etmeyeceği konusu merak ediliyor.
Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik ve daha önce gerçekleştirdiği harekatlar hakkında İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Gazeteci-Yazar Güngör Yavuzaslan, Türkiye’nin yaptığı operasyonlar ile amacının Suriye’de güvenli bir bölge oluşturmak olduğunu belirtti.
Türkiye’nin, Suriye iç savaşının başladığı günden beri bölgede güvenli bir bölge oluşturmak istediğini belirten Yavuzaslan, "Hem Amerika eski başkanı Obama hem de şu andaki mevcut başkan Trump’a bunu söyledi ama ne yazık ki Amerika'dan ve diğer Batı ülkelerinden bu desteği bulmadı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı’ndan sonra şimdi Barış Pınarı Harekâtı ile bu kendi Suriye'deki öngörüsü olan ve kendi siyaseti olan güvenli bölgeyi oluşturuyor. Bu iki anlamda Türkiye'nin yapması gereken bir harekâttı. Birincisi beka ve güvenlik, sınırlarında Türkiye hiçbir terör tehdidini kabul etmez ve bunu etkisiz hale getirmek istiyor. İkincisi de geçici misafirlerimiz olan yaşamlarını ve namuslarını korumak için Türkiye'ye sığınan Suriyeli Müslüman kardeşlerimizin kendi evlerine ve köylerine dönebilmesi için bir alan açılması lazımdı." dedi.
"Suriyeliler güvenli bölgeye yerleştirilecek"
Güngör, Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin, ülkelerine dönmek istediklerini ancak Suriye’de rejimin, PKK ve IŞİD’in kontrolünde olan bölgelere dönmek istemediklerini belirterek, şunları söyledi:
"Suriyeliler neden ülkelerine dönmüyor? Suriyeliler ülkelerine iki nedenden dolayı dönmüyor. Birincisi evleri yok. İkincisi ise rejim bölgesi ya da PKK ve IŞİD’in olduğu bölgelere dönmek istemiyorlar. Bunun için ‘Barış Pınarı Harekatı’ Fırat'ın doğusu için model olarak 3600 kilometrekarede 20 mil değerinde Türkiye tarafından oluşturulacak ve burayı terörden temizledikten sonra ilk başta o bölgenin insanları sonra da yapılacak olan toplu yaşam merkezleri ile Suriyeli sığınmacılar hem Türkiye hem de dünyanın değişik yerlerinden buraya getirilecek."
"ABD terörle ilişkilerini kesmedi"
Türkiye’nin YPG’ye gönderilen silah TIR'ları için Amerika'yı defalarca uyardığını belirten Güngör, ancak ABD’nin bu uyarılara rağmen YPG’ye silah ve mühimmat yardımında bulunduğunu belirterek, "Ama ne yazık ki hem NATO müttefikimiz, başka alanlarda yüksek düzeyde ilişkilerimiz olmasına rağmen ABD terörle ilişkilerini kesmedi. Böyle de bir durum var. ‘Türkiye bu müdahalelere geç mi kaldı erken mi davrandı’ tartışmalarından daha önemlisi ABD bu müdahaleyi yaptırtmadı. Örnek olarak da Münbiç örneğini verebilirim. Fırat Kalkanı Harekâtı'nın planlanmasında hedef Münbiç’in kontrolüydü ve Karakozak köyüne giderek Süleyman Şah'ın türbesinin olduğu bölgeyi kontrol altına almaktı. Ama Amerika bunu durdurdu. Amerika her zaman Suriye'deki iç savaşta Türkiye'nin atacağı adımların kendi kontrolünde olmasını istiyor. Ama Türkiye alanda Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı gibi iki askeri harekât yaparak, bir alan kontrolü sağlandıktan sonra Fırat’ın doğusuna baskı kurmaya başladı. Türkiye'nin bu baskısı sonucu ABD bize bu 3 bin 600 kilometrekare yani Resulayn’dan Tel Abyad’a kadar M4 karayoluna kadar olan bölgeyi askerini çekerek açtı. Harekâtın başarısı sonucu bu alanın daha da genişleyeceğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.
"Münbiç konusunda henüz bir netlik yok"
Güngör, "Şu an sadece Amerika'dan heyetler geliyor, Münbiç konusunda henüz bir netlik yok. Rusya orayı rejimin kontrol etmesini düşünüyor. Türkiye'de en azından bu 20 mile kadar ki bölgenin 33 kilometre kadar alanın, kendi kontrolünde olmasını istiyor. Türkiye'nin en son Suriye'deki askeri olarak hedefi 911 kilometrelik sınırda, 30-33 kilometre, sınırda inebildiği kadar aşağı inerek durmak, bu sınırı güvenli hale getirmektir. Cumhurbaşkanı da bunu dile getirdi. Sonra da bu bölgeye Suriyeli sığınmacıları ve misafirlerimizi geri göndermektir." diye konuştu.
"Türkiye, Suriye ve Irak gibi iki komşu ülkenin toprak bütünlüğünü korumak istiyor"
Türkiye’nin, Suriye’nin topraklarında gözünün olmadığını belirten Güngör, "ABD’den, Avrupa’dan ve Arap Birliği Ligi’nden farklı açıklamalar geliyor. Bugünlerde biraz da bunları duymamak lazım. Çünkü bir defa silahlar konuştuğunda artık iş askeri boyuta girdiğinde masa ikinci planda gelir. İlk önce askeri sonuçlar elde edilecek ve sonra bunlara masada bakacağız. Türkiye, kesinlikle Suriye'den toprak alma iddiasında ve hedefinde olan bir ülke değil. Bunu isteseydi, 2013 ve 2014 yılında rahatlıkla bunu yapabilirdi. Çünkü o zaman alanda ne Rusya ne de ABD vardı. Türkiye, Suriye ve Irak gibi iki komşu ülkenin toprak bütünlüğünü korumak istiyor." dedi.
"Türkiye'ye karşı bir tehdit var"
Türkiye’nin bu operasyonu Kürtlere karşı yapmadığını belirten Güngör, "Bu yaşadığımız coğrafyada bir Kürt-Türk gibi etnik çatışma yok. NATO ülkesi olan Türkiye'ye karşı bir tehdit var. Biz NATO'nun güney kanadını oluşturuyoruz. Türkiye'de şu an 500 bine yakın Kürt var. Bunların büyük bir çoğunluğu Aynel Arap’tan (Kobane) geliyor. Irak’ta, eski diktatör Saddam Hüseyin, Halepçe’ye Müslüman Kürtlere hardal gazı attığında kapısını açan Türkiye var. Bu söylemlere karşı bu memleketin siyasetçisine, gazetecisine ve akademisyenine, herkese bir görev düşüyor. Bu insanlar, 'La ilahe illallah, Muhammedun Resulullah’ diyen bir coğrafyada yaşıyor. Aslında mücadelenin geneline baktığımız zaman hilal ile haçın mücadelesine döndü. Konuşanlar kim? Türkiye bu hareketi yapmasın, hep haçlı ülkeler yapsın istiyorlar. Bunu çok iyi görmek lazım." şeklinde konuştu.
"Suriye halkının mazlumiyetini görmek lazım"
Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyon ile amacının Suriye’de bir güvenli bölge oluşturmak olduğunu belirten Güngör, "Suriyelilerin hepsi halinden şikâyetçi. Hepsi ya bir yakınını kaybetmiş ya tecavüze uğramış ya da evi elinden alınmış. Bu insanlar, rejimden hardal gazı, varil bombaları yedi. Böyle bir şey de var, bu mazlumiyeti görmek lazım. Ben bunu çok önemsiyorum ve bu mazlumiyeti vicdanlarımızda hissedemezsek, tarih bizden hesap sorar. Yarın mahşer günü bu Müslümanların gözyaşlarının hesabını vermek zorunda kalırız. ‘Türkiye geç mi kaldı erken mi kaldı’ tartışmaları bir yana şu anda Türkiye bir güvenlik kalkanı, güvenli bir bölge oluşturuyor." diye konuştu.
"Müslümanlar olarak bu coğrafyadan sorumluyuz"
Güngör, "Biz sorumluluk hisseden insanlar ve bir Müslüman evladı olarak bu coğrafyadaki Filistin'den Arakan'a Suriye'den Yemen’e ve Bosna'ya kadar ellerini açıp Allah'a (Celle Celaluhu) yalvaran bütün insanlardan sorumluyuz. Bunu vicdanımızda hissetmezsek, bu olguyu biz yaşatamazsak kendimizi de sorgulamamız lazım. Şimdi Türkiye bazı adımlar atıyor. Rusya ve Amerika’ya rağmen bunu başarırsak, Suriye’ye huzur ve barışın gelme süreci hızlanır. Biz bunu ne kadar yavaştan alırsak bu alanda her istediğimizi yapamazsak oradaki acılar devam eder. Türkiye son olarak şunu gösteriyor. Belki biz bu coğrafyada her istediğimizi yapamıyoruz. İnşallah bir gün Kudüs’ü kurtarırız ama bunu şartlardan dolayı yapamıyoruz. Ama bizim istemediğimiz hiçbir şey olamaz. İşgalci ve siyonist bir israil devleti kuramazlar. Türkiye askeri gücü ile bunu göze alıyor. Bunun dışında Avrupa bunu demiş, heyetler gelmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden farklı tartışmalara girmeye gerek yok. Şu anda artık bir zamanın şahitleriyiz. 100 yıl önce biz masa başında birçok entrikalarla ve oyunla, buralardan, masa başından kovulduk. 100 yıl sonra coğrafya bize geldi. Tarihin bir kaderi midir, yazgısı mıdır, biz tekrar coğrafyaya gidiyoruz." dedi.
"Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle ve Arabıyla büyük bir ailenin parçasıyız"
Suriyelilerin, ülkelerindeki savaşın bir an önce bitmesini istediklerini ve artık huzur içerisinde yaşamak istediklerini, bu konuda herkese sorumluluk düştüğünü belirten Güngör, "Suriyeli anneler ağlıyor ve ‘neredesiniz?’ diyor. Suriyeli anneler bizden hesap soruyor. ‘benim bebeğim öldü, siz neredeydiniz?’ diyor. Biz, dünya gibi timsah gözyaşları dökecek bir millet değiliz. Hepimiz Aylan ya da Halep’teki Ümran bebekten sorumluyuz. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Türküyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle ve Arap'ıyla büyük bir ailenin parçasıyız. Bu referans değerlerimizi kaybettiğimiz an dağılırız, bir daha da toparlanamayız. Burada büyük bir sinerji var. Bölge halkı doğru ve gerçeğe inanmış durumda. Allah'ın izniyle bu günler geçecek." diye konuştu.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.