Gaziantep’te Şubat Ayı Şehadet Ayı programı düzenlendi
Gaziantep Rahmet-Der tarafından düzenlenen Şehitler Gecesi programında konuşan Molla Cemal Çınar, şehadetin, Allah tarafından Müslümanlara has kılınan bir makam olduğunu söyledi.
Merkezi Gaziantep'te bulunan Peygamber Sevdalıları Platformu üyesi, Rahmet İlim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Rahmet Der) İslam dini uğruna şehit olanları anmak amacıyla "Şubat Ayı Şehadet Ayı" temalı program düzenledi. Şehitleri anmak için amacıyla düzenlenen programa Gaziantepliler yoğun ilgi gösterdi.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, İslam davası için şehit olmuş şahsiyetleri anlatan sinevizyon gösterimi ile devam etti. Program daha sonra Rahmet-Der Genel Başkanı Âdem Kılınç'ın yaptığı açılış ve selamlama konuşması ile devam etti.
Birçok İslam aliminin Şubat ayın içerisinde şehit olduğuna dikkat çeken Kılınç, “Kalp, nasıl ki vücudun tüm organlarına kan pompalayıp canlı tutuyorsa şehitlerde İslam toplumunu hep diri tutar.” dedi.
Program daha sonra sanatçıların, şehitleri konu alan ezgi ve marşları seslendirmeleri ile devam etti. Özellikle 6-8 Ekim olaylarında PKK'liler tarafından vahşi bir şekilde katledilen Yasin Börü ve arkadaşları üzerine bestelenen ezgilerin seslendirildiği esnada salonda duygu dolu anlar yaşandı.
“Kur'an-ı Kerim şehit ve şehadeti tarif ederken 'Fisebililah' ile kayıt altına alıyor”
Programda bir konuşma yapan Molla Cemal Çınar, şehadetin Kur'an-ı Kerim'de Allah-u Teâla tarafından müminlere has kılınan bir makam olduğunu vurguladı.
Konuşmasına, şehitliğin önemine değinerek başlayan Molla Çınar, “Günümüzde birçok kavram gibi şehit ve şehadet kavramı da istismar edilen kavramlardan olmuş. Kur'an-ı Kerim şehit ve şehadeti tarif ederken 'Fisebililah' ile kayıt altına alıyor. Birinci şart kişinin Müslüman olma şartıdır. Bir insan nerede ve ne şekilde ölürse ölsün eğer Müslüman değilse şekli ve dini açıdan o insana şehit demek mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.
Şehitlerin Allah’ın katında çok önemli bir yeri olduğunu, şehitlerin de derecelerinin olduğunu ve Allah katında derecesi en düşük olan bir şehidin kendi ailesinden, sevenlerinden ve akrabalarından en az 70 kişiye şefaat edeceğini belirten Çınar, “Eğer bir insan, Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine sırtını çevirmişse, camilerde Kur’an-ı Kerim dersi verilmesini hazmedemiyorsa, Kur’an-ı Kerim’in, camilerde çocuklara ders olarak okutulmasını memlekete ihanet olarak kabul eden bir ateist öldürüldüğünde şehit denilmesi bunu şehit yapmaz.” şeklinde konuştu.
Çınar’ın konuşmasının ardından programda, 1996 yılında, lise son sınıf öğrencisi iken mukaddesata dil uzatanlara karşı koyduğu için şehit olan Mustafa Çoban’ın kardeşi Ömer Çoban, ağabeyinin hayatından kesitler sunduğu bir konuşma yaptı.
“Ben Allah'ın şanslı kulu muyum ki şehit düşeyim”
Ağabeyinin de şehit Yasin Börü ve Furkan Doğan gibi henüz genç yaşta şehid edildiğini söyleyen Çoban, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şehit Mustafa'da gençti, daha 17 yaşındaydı. Şehit Mustafa'da tıpkı Yasin ve Furkan gibi gençliğinin baharındaydı. Şehit Mustafa her defasında 'Anne ben Antep'in şehidi olacağım' diyordu. Henüz daha 17'sinde o şehitliği arzuluyordu. Annem, yaralı yüreğiyle 'Oğlum Mustafa o nasıl söz, sana bir şey olursa ben ne yaparım? derdi. Mustafa ağabeyim 'Anne sen bilir misin peygamberler, şehitlere kendi elleriyle zemzem suyu ikram edermiş? Ben Allah'ın şanslı kulu muyum ki şehit düşeyim.' şeklinde konuşur ve hep şehadeti arzulardı.”
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.