Rüşvet operasyonları başladığında medyada da ciddi bir haber bombardımanı başladı. Herkes bulunduğu zaviyeden bakıyor, yorumlarını ona göre yapıyor.

Hem basında hem de sosyal medyadaki öbekleşmeler farklı ideolojik kesimlerde “kesin inançlılar”ın ortaya çıkmasına yol açıyor. Bazı basın organlarına baktığınızda enformasyonun, rüşvet ve yolsuzluklar kesinmiş gibi bir zeminin üzerinden duyurulduğunu fark edebiliyorsunuz. Hükümete yakın medyada ise rüşvet ve yolsuzluk kelimelerini nerdeyse göremiyorsunuz. Onlar meseleye tümüyle uluslararası bir komplo ve devlete sızmış çetelerin hükümete karşı harekete geçişi şeklinde bakıyorlar.

Sosyal medyada da durum farklı değil.

Farklı isim ve görüntülerin altına sığınarak cesaret gösterisi yapan zavallılar, hakarette sınır tanımayabiliyorlar.

Farklı algılar, farklı dünyalar ve neredeyse farklı bir terminoloji gelişiyor.

Bu arada empati gibi kavramlar neredeyse unutuluyor.

Rüşvet ve yolsuzluğun toplumu kemiren önemli hastalıklar olduğu göz ardı edilmemeli.

“Benden olursa görmemeyim” anlayışıyla bir yere varılamaz.

Zamanlamayı sorgulayabiliriz; ama komployu da rüşveti de görelim.

Gözlerimizi kapattığımızda bozukluk düzelmiyor.

Esas olan bu tip hastalıklara karşı önlemler almak, caydırıcı tedbirlerle önüne geçmektir.

İnancın vicdanı sürekli teyakkuzda tutabilmesi için ibadetlerin artırılması, kulluğun unutulmaması gerekir.

Tabii biz bunları İslami kimliklerine zarar gelmesini istemeyen Müslümanlar için söylüyoruz.

Seküler düşüncenin rüzgârında savrulan kimseler için bunların bir anlamı yok.

Kaldı ki, laik sistem de temiz toplum için inanç ve vicdanı değil insan yapısı kanunların caydırıcılığını önemser.

Müslüman her meselede olduğu gibi bu konuda da İslami hassasiyet ve ilkelerini unutmamalıdır.

Fasıklardan gelen haberlerin durumuna da, yalan ve iftirada sabıkası kabarık kesimlerin haberlerine de ihtiyatla yaklaşılmalıdır.

Yalan ve iftiralardan en fazla muzdarip olanlar bizleriz.

Buna rağmen ilkeli olmak esastır.

Müslümanlara karşı iyi zan esastır.

Bir topluluğa duyulan kin kişiyi adaletsizlik yapmaya sevk etmemelidir. (Bkz: Maide:8)

“Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.” (İsra:36)

Elbette birbirinden bağımsız şeyler, oldukları yerde ve halde değerlendirilmelidir.

Bazı kesimlerin açık bir şekilde İsrail yandaşlığı yapmasının tolere edilebilecek bir tarafı yoktur.

Öte yandan rüşvet ve yolsuzluklar için de en azından bir tepki içerisinde olmak gerekir.

Rüşvetin hak gaspına ve haksız kazanca yol açtığını, ahlak haline geldiğinde ise içten içe toplumu çürüttüğünü unutmamak gerekir.

Dikkatli ve hassas olunması gereken bir konudur bu.

Bu arada bu konuda hassas olduğunu sürekli deklare eden bir kadronun işe giriştiğini görmekten de memnunuz.

Yerel seçimler için aday belirleme sürecini tamamlayan Hür Dava Partisi önemli mesajlar vermeye devam ediyor. Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Temel, umut vadeden şeyler söyledi: “Biz Müslüman halkımıza 3 konuda söz verdik. Size söz veriyoruz ki asla yalan konuşmayacağız ve yalan konuştuğumuza şahitlik etmeyeceksiniz. Yine size söz veriyoruz ki mallarınıza sahip çıkacağız ki, bunu da yetim malını koruma hassasiyetiyle yapacağız. Ve yine size söz veriyoruz ki size asla ihanet etmeyeceğiz. Çünkü bizim referansımız İslam’dır. Hiçbir zaman ne dinimizden, ne de dilimizden taviz vermeyeceğiz.”

HÜDA PAR tarafından Batman Belediye Başkan Adayı olarak açıklanan Dr. Aydın Gök de, belediye seçimini kazandıkları takdirde kapısına “Rüşvet alan da verende mel’undur” hadisini asacaklarını söylemiş.

Sayın Aydın Gök’ün hem adaylığını hem de açıklamasından dolayı kendisini tebrik ediyorum.

İnşaallah Batman için hayırlı olacaktır.

Kendisi Batman’ın eski belediye başkanlarından merhum Salih Gök’ün oğludur. Merhum Salih Gök, Batman Belediye binasının girişine “Rüşvet alan da veren de melundur” hadis-i şerifinin yazılı olduğu bir levha astırmıştı.

Umuyoruz o levha bir kez daha aynı yere asılır.