Mali: Yeni Afganistan mı oluyor?
Batılı ülkeleri ile onların Asya ve Afrika'daki müttefikleri Mali'de yapılacak muhtemel operasyon için son görüşmeleri yapıyor. Operasyon her an başlayabilir. Bölgenin yeni bir Afganistan olmasından endişe ediliyor
İbrahim Tığlı / Dünya Bülteni
Batı Afrika ülkeleri Dışişleri ve Savunma bakanları son bir haftadır yoğun trafik içindeler. Katar, Fransa, Mali, Burkina Faso ve Nijerya arasında gerçekleşen görüşmeler Pazar günü Nijerya’nın başkenti Abuja’da sonuçlanması bekleniyor.
22 Mart 2012’de görevinin bitmesine bir ay kala Mali devlet Başkanı Amadou Toure devrilerek askerler yönetime el koymuştu. Siyasi istikrarsızlıktan faydalan Tuaregler bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Mali’nin kuzeyindeki Azawad bölgesinde şeriat ilan ettiklerini açıklamışlardı. Goa, Timbuktu, Kidal gibi kuzey Mali şehirlerinin Ensaruddin, Mağrip İslami Cephesi Batı Afrika Cihad ve Tevhid Hareketi İslamcı hareketlerin kontrolüne geçmesiyle Fransa BM’de temaslara başlamış ve BM Güvenlik Kurulu 12 Ekim’de 14 Batı Afrika’sının oluşturduğu Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) öncülüğünde Mali’ye askeri müdahale yapılması kararı almıştı. BMGK 45 günlük operasyon hazırlık planının yapılması için ECOWAS’a süre tanımıştı.
Cezayir ve Moritanya’nın da ikna edilmesiyle Mali’ye yapılacak operasyonun şartları, kimin idare edeceği, hangi ülkelerden askerlerin konuşlandırılacağı, Fransa başta olmak üzere ABD ve Avrupa devletlerden hangi alanlarda destek alınacağı, katılacak askerlerin sayısı, hangi bölgeleri kapsayacağı ortaya çıkacak. 26 Kasım’da BM Güvenlik Kuruluna teslim edilecek plandan sonra da Ocak veya Mart gibi operasyon başlayabilir.
Batı Afrika ülkelerinin operasyon konusunda uzlaşmış görünmelerine rağmen benzer kaygıları paylaştıkları söylenemez. Nijerya, Fildişi Sahili, Siarra Leona ve Liberya müdahaleyi en ateşli şekilde savunan ülkeler. Boko Haram’ın gerçekleştirdiği eylemler sonucu Nijerya hükümeti güvenlik krizini ülke dışına çıkararak çözüm bulma arayışında. Sierraa Leona ve Liberya’yı da şimdilik Mali bahanesi ile dışarıdan gelecek yardımların peşindeler. Burkina Faso, Nijer, Moritanya ve Cezayir gibi ülkelerin kafası halen karışık. Sonuçta bu ülkelerde önemli miktarda Tuareg yaşıyor ve çatışmaların sıçrama riski büyük. Gine Bisav, Gine, Benin, Togo ise pasif bir destek vermekle yetiniyorlar ve asker göndermek istemiyorlar. Fas ise bir ikilemle karşı karşıya; yıllardır destek verdiği Tuareglerle çatışmak Batı sahra sorununu içinden çıkılmaz hatta ayrılmasıyla sonuçlanacak bir duruma dönüştürebilir.
Tuareglerin yaşadığı Azawad bölgesinin, müdahaleden sonra bir Somali veya Irak’tan ziyade Afganistan’a dönüşme potansiyeli bulunuyor. Eğer Ensaruddin ikna edilemezse Mali, uluslararası işgalci güçler ve cihadçı Selefilerin savaştığı yeni bir Afaganistan olacaktır. Mali’nin Avrupa’ya yakın ve savaşılacak bölgenin çöl olması işgalciler lehine bir sonucun doğacağını ortaya çıkarıyorsa da sayıları şimdiden 40 bine ulaşan İslamcı hareketlerin sadece savaşı Mali’yle sınırlı tutmayacakları başta Bakoma olmak üzere Batı Afrika şehirlerinde intihar saldırılarının başlayabileceği görünmekte. Mali’deki taraflar Somali ve Irak’taki gibi yerel unsurlar değil aksine 6 farklı Afrika ülkesinde yaşayan doğrudan Tuaregler ve başta Nijerya olmak üzere diğer ülkelerden gelecek cihat gruplarıdır. Batı Afrika Tevhid ve Cihad Hareketi, Afrika kökenlilerden oluşurken, Mağrip İslami Cephesi Cezayir, Tunus, Libya’dan gelen selefi birliklerden oluşmaktadır.
Liberya, Sierra Leona ve Fildişi Sahili’ndeki iç savaşlardan sonra bölge ülkelerinin savaş ekonomilerindeki payı azalmıştı. Savaş tüccarları ve baronlar için Afrika’nın vazgeçilmez pazarı tekrar kurulacak hemen hemen bütün Batı Afrika ülkeleri silahlanma yarışına gireceklerdir. Şimdiden Mali ve Nijer’e insansız hava taşıtları gelmeye başladı bile. Bu silahlanma yarışı bir bakıma Batı Afrika ülkelerinin doğal kaynaklardan kazandıkları paraları da harcama fırsatına dönüştürürken İMF, Dünya Bankası, ABD ve Fransa’ya ekonomik ve askeri bağımlılıkları da devam edecektir.
Çin ve Rusya’nın bu müdahaleye sessiz kalmadıkları, Suriye’deki gibi tepki göstermek yerine onayladıkları görülmektedir. Aslında sözde ECOWAS ülkeleri arasındaki görüşmelerin, bu küresel güçlerin çıkarlarını korumaya yönelik olduğunu da söylemek mümkündür. Çin’in, Mali ile ekonomik ilişkileri yeterince güçlü değil, altın, uranyum ve pamuk ticareti Fransa, Kanada ve ABD şirketlerinin tekelinde. Cihatçı gruplara kullandıkları silahların dolaylı yoldan Çin’den gelecek olması muhtemel gözükmekte. Katar, Suudi Arabistan, Sudan’ın para transferlerine aracılık edebilecekleri tahminleri şimdiden yapılıyor. Aslında Batı Afrika’daki selefi cihad grupları ile Suudi Arabistan ve katar arasındaki ilişkinin altı çizilmesi gereklidir. Çünkü bu hareketlerin iki ülkeden beslendikleri bilindiği halde neden bu devletlere karşı en küçük bir eleştiri gelmediği kafaları karıştırmakta. Mali Başbakanının Katar’ın başkenti Doha ziyaretinin ayrıntıları birkaç görüşme dışında basına sızmadı. Acaba bu savaş oyunu göründüğünden daha karmaşık ilişkilere mi sahip?
Mali’ye gerçekleştirilecek müdahaleye Fransa ve İngiltere ile birlikte ispanya, İtalya ve Polonya’nın da destek verecek olması Avrupa Birliği’nin son günlerde ilk defa dış müdahalede ortak bir noktada birleştiklerini gösteriyor. İspanya ve İtalya’nın isteklerinin bölgede rol kapma yarışı ile ilgili olduğu söylense de aslında Batı Sahra sorununda hamilik üstlenen İspanya’nın gelecekte Tuaregler üzerinde de benzer çabalara gireceği söylenebilir. Batı Sahra sorunu ispanya’nın elinde Fransa’ya karşı daima bir koz olurken Tuareglerin de yakın gelecekte hamiliğine soyunacak olması İspanya’nın bölgedeki elini güçlendirecektir. İtalya ve Polonya’nın çabalarında ise doğrudan bölgeyle ilgili bir istekten ziyade birlik içerisinde güç dengesini korumak istemelerinden kaynaklanıyor.
Yalnız burada ilginç bir nokta var ki o da Güney Afrika’nın tutumu. Apartheid sonrası Güney Afrika’nın dış politikasına bakıldığında devletlerden ziyade halkların yanında bir diplomasi izlenirdi. Sudan, Eritre, Kongo hatta Libya örneklerinde gördüğümüz çabaların Mali için yapılmaması arabulucu devlet imajını da zedelemektedir. Sonuçta savaş sadece İslamcılara değil özgürlük ve bağımsızlık isteyen Tuareglere karşı yapılacaktır. Liberal ve laik söylemleri ile öne çıkan Azawad Kurtuluş Örgütü de operasyonun bir işgal niteliği taşıyacağı ve Azawad’ın özgürlüğü için diğer Tuareglerle birlikte savaşacaklarını ifade ettiler.
Mali’ye gerçekleştirilecek olası müdahalenin Azawad bölgesiyle sınırlı olmayacağını söylemek şimdiden mümkün. Bu askeri operasyon küresel çekişmenin Afrika’da daha görünür şekilde ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Nihayetinde demokrasi götürmek, tarihi eserlerin tahrip edilmesini önlemek ve el Kaide’nin Sahra-altı Afrika’sında yayılmasını önlemek yalnız uluslar arası meşruiyet arayışından kaynaklanmaktadır. Fakat asıl düşünülmesi gereken bu fırsatın niçin verildiği ve İslam beldelerin bu küresel çatışma alanlarına neden dönüştürüldüğüdür?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.