Mehmet GÖKTAŞ
Muhabbet fedailiğinden Lanetlenmiş topluluğa
Kendilerini “Muhabbet Fedaileri” olarak isimlendirmişlerdi ve bu istikamette de yol alıyorlardı, hedeflerine koydukları gibi gerçekten kitlelerin muhabbetini de cezbediyorlardı.
İnsanlara sundukları Ilımlı İslam her ne kadar bizim gibi tevhidi düşünce mensuplarınca kabul görmeyip tereddütler içerse de ülke genelinin hayat tarzıyla örtüşüyor, dolayısıyla benimseniyordu.
Üzerinde yoğunlaştıkları alan genellikle eğitim ve gençlikti, bu yüzden çocuklarının geleceğini düşünen aileler ve gençliğin bizzat kendisi için ciddi bir cazibe merkezi olmuşlardı.
İbadetleriyle, görünümleriyle, giyim kuşamlarıyla ve bu yoldaki gayret ve koşuşturmalarıyla her biri bir muhabbet fedaisiydi.
Açık konuşalım, Türkiye'de hiçbir İslami camia bu kadar benimsenmemiş, bu kadar takdir görmemiş, bu kadar desteklenmemişti.
Hiçbir camianın gazetesi, dergisi bu kadar satmamış, hiçbir televizyonu bunlarınki kadar izlenmemiş, hiçbir dernek ve vakıf böylesine destek görmemişti. Az kalsın Türkçe Olimpiyatları neredeyse resmi bayram ilan edilecekti.
Başta liderleri olmak üzere üst kesimin dış bağlantılarını gören, bu yolun yol olmadığını bilen bizim gibi tevhidi düşünce mensupları bunu başkalarına anlatmakta çok zorluklar çekiyorduk, kimselere kabullendiremiyorduk.
Fakat başta Mavi Marmara olmak üzere bir çok olayla Allah Teâla bunların gerçek yüzlerini göstermeye başladı. Şuurlu Müslümanlar her bir olayla onlardan uzak durmaya, aralarına mesafe koymaya başladılar.
Ve nihayet 15 Temmuz gecesi ülke insanının tamamına yakını bir anda bunların gerçek yüzlerini görmüş, bir anda karşılarına dikilmiş ve lanetlemiştir.
Düşünebiliyor musunuz? Düne kadar “Muhabbet Fedaisi” olan bir topluluk bir anda, bir gecede lanetlenmiş bir topluluk, mel'un bir camia oluvermiştir.
Yüz milyarlarımız olsaydı, bunların yanlış yolda olduklarını gösterip ispat etmek için harcasaydık asla başaramazdık ve kimselere inandıramazdık.
Fakat dilediğini aziz eyleyen, dilediğini zelil eyleyen Rabbimiz bir gecede her şeyi gerçekleştirdi. Milletin gözünde birilerini a'layı illiyyinden esfeles-sâfiline indiriverdi.
Daha açıkçası, Rabbimiz bu ülke insanına merhamet ederek hakkı hak olarak gösterdi, batılı batıl olarak gösteriverdi.
Liderlerinden başlayarak öyle bir lanet sağanağına uğramış, öyle bir iğrenç konuma düşmüşlerdir ki, daha önce hiç kimse, hiçbir kesim böyle olmamıştır.
Türkiye'de hiçbir darbe böylesine lanetlenmemiş, böylesine şiddetle karşı konmamıştır.
Her şeye rağmen 27 Mayıs darbesini yapanlar, 12 Mart darbesini yapanlar, 28 Şubatın failleri toplum içinde varlıklarını, hatta görevlerini devam ettirmişlerdir.
Ve bu darbelerin ülkeye verdiği zararlar anlatılırken her birinin bu ülkeyi en azından ya on yıl, ya yirmi yıl geri bıraktığı söylenir.
Fakat insanımız 15 Temmuzdaki bu FETÖ darbesini asla böyle görmemiş,
Türkiye'yi kaç yıl geri bırakacağı açısından değerlendirilmemiş,
Aksine Türkiye'nin var olma ve yok olma meselesi olarak görmüş,
Türkiye'nin satılması, Türkiye'nin bölünüp parça parça edilmesi, Türkiye'nin emperyalizme teslim edilmesi meselesi olarak görmüş ve bundan dolayı bütün bir millet olarak ayağa kalkmış, bunu yapanları da en büyük mel'un olarak ilan etmiştir.
Muhabbet fedailiğinden, lanetlenmiş topluluğa…
Daha bundan sonra başlarına nelerin gelebileceğini, kendilerinin başkalarına yaptıklarından ve bir de Fethullah Gülen'in o meşhur beddualarına bakarak çıkarabiliriz. Gördüğümüz kadarıyla bütün bedduaları kendilerine dönüyor.
Binlerce ailenin yuvasına ateş düştü ve düşecek. Kırk yılın birikimi olan binlerce önemli kişi şu anda zindanlarda, binlercesi işinden, koltuğundan, öğretmenliğinden, memuriyetinden oldu ve olacak.
Başkalarını Yezid, Firavun, zalim ve diktatör olarak nitelemelerinin ardından kendileri bir anda Yezid, Firavun ve zalimler olarak temayüz edecekler, artık bundan böyle o şekilde bilinip tanınacaklar ve ilan edilecekler.
Güneydoğuda mazlum Müslümanları işkenceden işkenceye geçirdikleri gibi, özellikle defalarca dile getirdiğimiz gibi işkence esnasında anadan üryan soydukları gibi kendileri de bütün Türkiye'nin gözleri önünde soyunup arz-ı endam edecekler.
Sadece camilerde çocuklara Kur'an dersi verdiklerinden dolayı kumpaslarla yirmi yıldan beri zindanlarda çürüttükleri Müslümanların ahlarını üzerlerinde hissedecekler.
Muhabbet Fedailiğinden bir gecede lanetlenmiş topluluğa dönüştükleri gibi, haksız yere başkalarını yaftaladıkları “vahşet” kelimesiyle de bundan sonra kendileri anılacaklar; Fethulvahşet denilecek bunlara.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.