Menderes YILDIRIM
Okullar tatil olurken - II Tatilde ne yapmalı?
Geçen yazımızda Türk Eğitim Sistemindeki kimi aksaklıkları; tatilin önemi; yaşadığımız zaman ve zemine ait bazı kritiklere değinmiştik. Bu yazımızda da tatilde yapmamız gerekenlere değineceğiz.
Biz ve Çocuğumuz:
Mevcut eğitim sistemi, çocuklarımızı adeta bir yarış atına çevirmiştir. Normal şartlarda, bir çocuk ilkokuldan üniversiteye kadar ortalama 1340 sınava girmektedir. Dile kolay, bu mertebe sınav sayısı, insanın bünyesini ve psikolojisini ne yapar düşünün. Bunca sınav sonucunda, çocuklarımızın artık birer sınav uzmanı olduklarını da kabullenip çok da üzerlerine varmamalıyız. Çocuğumuz muhtemelen, 4+4+4 (ilk, orta ve lise) kademelerinden her hangi birinden ‘bir üst sınıfa geçmiş veya mezun olmuş’ olabilir. Daha da kötüsü, ‘sınıf tekrarına’ da kalmış olabilir. Buna üniversite eğitimi de dahildir.
Ne yapmalı?
Yavrumuz ciğerimiz olduğuna göre; “beraber yaşama zorunluluğumuzu” kabul ederek bir sonraki dönem için çareler üretmeliyiz elbet. “Mutluluk; iyi gün ve durumlarda sevinmek, kötü gün ve durumlarda da sabretmek” ise, mevcut duruma göre çareler üretmeliyiz. Tabi ki çocuk da “kendi gerçeğiyle yüzleşmesini” bilmeli, onu kabul etmelidir.
Tatil ile beraber, çocuğumuz şunu artık öğrenmiştir; her sınav, “kolay ve zor” diyebileceğimiz sorulardan oluşur. Öğrenci başarısı; “kolayda” değil, “zor sorulardadır.” Başarı, düzenli ve disiplinli çalışmaktan geçer. Ayrıca hiç kimse mükemmel değil, olması da gerekmez.
Tatil Programı:
Çocuklarımız bu devreye; ”vur patlasın, çal oynasın” dönemi olarak bakabilirler. 13 Haziran, 16 Eylül tarihleri arasındaki dönem; “çok geç gelir, çabuk biter.” Yunus’un dediği “Bir göz açıp yummuş gibi” geçmeden neler yapılabilir?
-Meslek dallarıyla ilgilenen her öğrencinin, meslek hayatındaki başarısının, iyi bir yerde yapacağı “staj programından” geçtiği unutulmamalıdır..
-Seyahatle ilgili; “Yer yüzünde gezin görün..(ayet). Seyahat eden sıhhat bulur...” gibi ilkeler vardır. Bulunduğumuz yerden, gidebileceğimiz en yakın bir yer de fevkalade bir gezi programına dönüştürülebilir. Millet olarak, burnumuzun dibindeki -dünyanın ilgisini çekmiş- yerlerin; Anadolu’muzun, bir tarih ve doğa hazinesi olduğunu geç fark ediyoruz.
Dost-akraba ve ihtiyaç sahiplerini ziyaret Rabbimizin tavsiyesidir. Yeni göreceğimiz her yer ve tanışacağımız her kişi, bizlere ve çocuklarımıza yeni ufuklar açabilir. Esasen,“dünya medeniyetinin ilk kurucuları, hicret eden kavimler” olmuştur. Rabbimiz, Furkan’da hicreti tavsiye ediyor. Esasen, “hicrette rahmet (de) vardır. Nefsimizin de üzerimizde hakkı var” olduğundan, servetimizi; maddî-manevi sıhhatimizin vesilesi de yapabilmeliyiz.
Kitap okuma:
-İlgi alanımıza giren; “dinî, tarihî, ekonomik, siyasal, macera..” konulu kitaplar, bir program çerçevesinde okunabilir. Okuyan kişiler; muhtemelen ileri yaşta görülecek “alzeymer” (unutkanlık) hastalığından pekâlâ kurtulabilir. Kitaplar, gönül zindanımızın karanlıklarından toplumsal aydınlığa götüren pencerelerdir.
- Müslüman bir evde zorunlu olan kitaplar: 1-Kur’an-ı Kerim, 2-Meal-i Şerifi, 3-İlmihal, 4-İslam Tarihi (Siyer), 5-Hadis kaynağı. Kur’an-ı Kerim’in Tefsiri de İslamî detayları öğrenmemiz için zorunluluk arz etmektedir. Kültürümüze ters olan “Batı klasikleri” yerine, “Şark-İslam klasikleri” okutulmalıdır.
-Etkinliklerde bulunma, çocuğumuzun ruh ve beden gelişimine katkıda bulunacaktır. Satranç, spor.. kültürü oluşturma, çocuğun “beden ve zihin gelişimi” için zaruridir. Çünkü “Güçlü mümin, güçsüz müminden evladır”(hadis). “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur/İşleyen demir ışıldar.”
Dil öğrenme:
Dil, çağın olmazsa olmazı olmuştur. Her çocuk, başta kendi anadilini konuşabilmeli, bundan hayâ etmemelidir. Bir ana dili iyi bilmeyen öğrenci, yabancı dili öğrenmede de başarılı olamaz. Dünya, küçük bir köye dönüştüğünden, yabancı bir dil bilmek, artık önemli bir ayrıcalıktır. ‘Bir lisan, bir insandır.’
Yaz okulları:
Bizleri daha çok ilgilendirenler; Kur’an Kursları ve ilgili faaliyetlerdir. Günümüz bilim dünyasında artık ”yazarak; okuyarak, görerek.. düşünme ve öğrenme” yöntemleri değerlendirilmektedir. Ne şekil ve metotla olursa olsun, çocuğumuz inancını öğrenmeli; maneviyatları sağlam olmalıdır. Genç dimağlar, İlahî nizam gereği, temiz ve kusursuz yaratılmışlardır. Ne var ki “sosyal medya ve modernizm;” çocuğun yaşadığı ‘dış çevreyi’ hatta ‘evin içini’ kirletmiş, buraları güvensiz hale getirmiştir.
İşte böylesi ortamlarda hem “İslam’ı öğrenmek; hem de ruh ve beden sağlığımızı” korumak; erdem, hayâ-ar perdelerini de kendimiz ve ehlimiz için kavileştirmek zorundayız. Bu durumda okul ortamının yetersizliği ortadadır. Günümüzde sivil toplum kuruluşları olan dernek, vakıf gibi teşekküller manevî hayli imkânlar sunmaktadır.
Hâsılı kelam çocuklarımızı, tatilde eğlence gafletiyle sarhoş etme yerine; tatillerinin yanına istikballeri için az da olsa terleyecekleri “manevî ortamları” da koyalım ama mutlaka! Çünkü Üstadın değimiyle; “Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” Dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.