PYD’nin Özerklik Hamlesi ve Kürdler’in Geleceği
Esas sorun güç ve iktidarı ele geçirmek değil; gönüller fethedip adaletin cazibe merkezine dönüşebilmektir.
21 Ocak 2014 tarihinde, PKK/PYD Suriye devletinin egemenliği altındaki Kürdistan Bölgesi’nde “Cizre Kantonu” adını verdiği yerde özerklik ilan etti.
Başından beri diğer gruplara yönelik uzlaşmaz, tekelci/tasfiyeci yaklaşımlarıyla öne çıkan PYD’nin, daha önce birkaç kez yaptığı gibi kendi tabanında heyecan ve zafer sarhoşluğuna sebebiyet veren yeni bir ilanı bu.
Hewlêr’de yapılması planlanan, büyük stratejik öneme sahip Kürdistan Kongresini yaptırmayan, Suriye’nin siyasi manzarasının taraflar arasında konuşulup önemli kararların alınacağı Cenevre 2 Konferansına gidemeyen, Kürdler’in farklılıklarını ve değerlerini kucaklamak yerine dışlayıp düşmanlaştıran bir sonuç başarı mı, göreceğiz…
Şayet ortada Kürdlerin diğer halklar gibi kendi değerleriyle barışık, adil ve özgürlükçü bir yönetimi olacaksa, bundan ancak ve ancak mutluluk duyulur. Ancak öyle bir şey var mı?
PYD Kürdlere ve Hewlêr anlaşmasında yer alan diğer taraflara yönelik daha makul bir siyaset izleseydi, Kürdler ve Kürdistan bölgesi için kalıcı bir başarı elde edebilirdi. Ama o bunu yapmak yerine bugüne kadar hep çatışma, kavga, tasfiye ve tekelleşme yolunu seçti.
Oysa esas sorun güç ve iktidarı ele geçirmek değil; gönüller fethedip adaletin cazibe merkezine dönüşebilmektir.
Moğollar ve Makedonyalı İskender dünyayı zaptettiler de ne oldu? Gözü kara ordularla yakıp yıkabilir, birçok yeri hükmünüz altına alabilirsiniz. Ancak bunu ne kadar devam ettirebilirsiniz? Faydanız zararınızı karşılar mı? Bunun hesabını yapmak lazım.
Holiganizm ve sun’i güç sarhoşluğu insanı kör ve sağır eder, azdırır ve saptırır. Dost ve düşmanını ayırt edemez hale getirir. Bunun çaresi akl-ı selimle hareket etmek, geçmişten ve zulmedenlerin akıbetinden ibret almak ve uzun vadeli düşünebilmektir.
Temel mesele PYD’nin yeni hamlesinin analizi değil. Temel mesele, bulunduğu stratejik konumdan ötürü yüzyıllardır üzerinde türlü hesaplar yapılan Kürdistan ahalisinin ve Kürd halkının onurlu bir gelecek inşa edip edemeyeceğidir. Asıl üzerinde kafa yorulması gereken budur.
Kürd halkının temsilciliğine soyunan parti ve gruplar Kürdler’in tarihi, toplumsal ve dini değerleriyle barışık, kucaklayıcı ve kapsayıcı bir siyaset yürütmek zorundadırlar.
Moğolizmin, Stalinizmin ya da Kemalizmin yeniden vücut bulması misali, önünde duran her şeye savaş açan, yakıp yıkmaya endeksli, örgüt ve parti menfaati ve ideolojisi dışında hiçbir şeyi tanımayan siyasetlerin Kürdistan’ın geleceğinde yeri olamaz.
Kürd halkının tüm parçalarda tarihi, toplumsal ve dini bir gerçekliği, bununla beraber dünyanın da bir gidişatı vardır. Tüm bunları gözardı ederek sağlıklı bir gelecek inşa edemezsiniz.
Mussolini, Hitler, M. Kemal ve Stalinler’in devri geçti. Dünya eski dünya değil. Kürdler de dalga dalga uyanmış ve uyanmaktadırlar. Yaşanan arıza ve sapmalara rağmen Kürdler, diğer tüm kardeş halklar gibi inançları ve kimlikleriyle uyumlu, eşit ve adil bir gelecek inşa edeceklerdir inşaallah…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.