Şeyh Ahmet Yasin felçli olmasına rağmen çok azimliydi
Filistin İslami mücadelesinin önemli önderlerinden olan Dr. Abdullah Ebu Cerbu, Şeyh Ahmet Yasin’in hayat hikâyesini İLKHA’ya anlattı.
Siyonistlerin korkulu rüyası olan Şeyh Ahmed Yasin, şehadetin 15'inci yıldönümünde rahmetle yâd ediliyor. Felçli olmasına rağmen Filistin davasının yükünü omuzunda taşıyan ve işgalci siyonistlerin korkulu rüyası olan Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin (HAMAS) kurucusu ve manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin'in şehit edilmesinin üzerinden 15 yıl geçti.
Ümmete şuur ve direniş ruhu veren ve siyonistler tarafından helikopter saldırısıyla bir sabah namazı sonrasında şehit edilen Şeyh Ahmet Yasin’in çocukluk arkadaşı olan ve hayatının büyük bir bölümünü kendisiyle birlikte geçiren Dr. Abdullah Ebu Cerbu, Şeyh Ahmet Yasin’i İLKHA’ya anlattı.
Şeyh Ahmet Yasin’in doğumundan şehit edilmesine kadar bütün hayatının derslerle ve ibretlerle dolu olduğunu belirten Abdullah, Şeyh Yasin’in en önemli hedefinin esaret altında olan Kudüs’ün ve Filistin topraklarının işgalciler tarafından özgürlüğüne kavuşturulması olduğunu söyledi.
Şeyh Ahmet Yasin’in birçok özelliği kendisinde barındırdığını ve en önemli özelliğinin de mücadele ve direniş ruhuna sahip bir kişi olduğunu belirten Abdullah, Şeyh Ahmet Yasin’in vücudu felçli olmasına rağmen Allah yolunda mücadeleden ve direnişten hiç geri durmadığını anlattı.
Şeyh Ahmet Yasin ile birlikte eğitim aldığını belirten Abdullah, “Şeyh Ahmet Yasin El Cora köyünde dünyaya geldi. Ona yakınlığım dizi dibinde eğitim ve terbiye görmemle başladı. Şeyh Ahmet Yasin’in benim de tanıdığım bir yakın arkadaşı daha vardı. Aynı köyde yaşamış, aynı köyde ve aynı günde doğmuşlardı. Çocuklukları bile beraber geçti. Bahsettiğim bu şahıs bana aralarında geçen birçok anıyı anlatırdı. O şahıs bana ‘Şeyh Ahmet Yasin ve benim ailem aynı köyde yaşıyorduk’ diyordu. Köy halkı geçimini tarlalardan ve balıkçılıkla yapıyorlardı. Hepimiz yüzme ustasıydık. Onun bana anlattığına göre Şeyh Ahmet Yasin çok becerikli biriydi. Çok yüksek ağaçlara tırmanabiliyordu.” dedi.
“Şeyh Ahmet Yasin ağaçtan sırtüstü düşmesi sonucu felç kaldı”
Şeyh Ahmet Yasin’in spor yapmayı çok sevdiğini ve bir gün çıktığı ağaçtan da sırtüstü düşmesi sonucu felç kaldığını anlatan Abdullah, “Filistin çevresinde çıkan cümbez adında ağaç yetişir. Tadı çok güzel bir meyvesi vardır. Temmuz ayından başlayıp eylül ayına kadar meyve veren bir ağaçtır. Şeyh Ahmet Yasin ile adını bu ağaçtan alan cümbez oyununu oynarlarmış. Şeyh Yasin, köylerindeki cümbez ağaçlarının en üst tepesine çıkar ve oradan aşağı atlayarak iki ayağı üstünde durabiliyordu. Sporda akranlarıyla yarışmaya girer çoğu zaman onları geçerdi. Yine günlerin birinde arkadaşlarıyla cümbez ağacına tırmanıp aşağı atlama oyununu oynarken dengesini kaybederek sırtüstü aşağı düşmüş ve vücudunun yarısı felç olmuştu. Sonraları bu tüm vücuduna yayılmıştı. Sonra Askalan’da bulunan köylerinden Gazze şeridine göç ederler.” ifadelerini kullandı.
“Şeyh Ahmet Yasin felçli olmasına rağmen büyük bir azme sahipti”
Şeyh Ahmet Yasin’in İskenderiye Üniversitesi’nde eğitim aldığını, bitirmeye çalıştığını ancak sağlık ve ailevi sorunlar nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldığını belirten Abdullah, “Şeyh Ahmet Yasin’in felçli olduğu her ne kadar bilinse de o bu durumuna rağmen büyük bir azme sahipti. Şeyh Ahmet Yasin, İhvan-ı Müslim’in cemaati öncülüğünde İslami harekete katılma ve liderliğini yürütme konumuna nasıl geldiğini çok iyi biliyorum. Öncelikle burada çok kıymetli bir kişiliği olan Şeyh Abdulfettah Edduhhan’dan bahsetmek istiyorum. Allah’a sonsuz şükürler olsun ki bana onun komşusu olma şerefini bahşetti. Şeyh Abdulfettah, mahallemizde bulunan mescidin imam hatibiydi. Ben onun yardımcısıydım. Mescidin inşa edilmesi anından sonuna kadar hep onunla beraberdim. Bu yakınlığımız sürecinde ona Şeyh Ahmet Yasin’in kişiliği veya öncülük ettiği birçok davet çalışmalarını soruyordum. Şeyh Abdulfettah Duhan, yaşı 90’ı geçmiş ve elhamdülillah halen yaşıyor.” şeklinde konuştu.
“Bana verilen göreve ben Şeyh Ahmet Yasin’i layık gördüm”
Şeyh Abdulfettah’ın, Filistin’de İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) Cemaatini ilk kuranlardan olduğunu anlatan Abdullah, “Altı Gün Savaşı, diğer adlarıyla 1967 Arap-İsrail Savaşı hezimetinden sonra Gazze halkının yaralarını sarmaya ve insanları bilinçlendirmeye çalışıyorduk. Bundan sonra cemaatsel bir yapılanma içerisine girmeyi düşündük. Gazze şeridinde bulunan diğer kardeşlerle iletişim içerisine girerek birbirimize haber verdik. Hepimiz bir yerde geniş bir toplantı düzenledik. Liderimizi de bu toplantıda seçme kararı aldık. 1967 hezimetinden sonra Filistin’de kuracağımız cemaatin öncülüğüne herkesin ittifakıyla benim olmam konuşuldu. Beni seçmelerinden sonra orada bulunanlara çok teşekkür ederek durdum ve ‘Allah’a and olsun ki bize öncü olacak ve bu davanın liderliğine yarışacak ilk insanın kardeşim Şeyh Ahmet Yasin olduğuna inanıyorum. Sizler icmaen beni seçtiniz, bende bu hakkımdan vazgeçiyor ve yerime Şeyh Ahmet Yasin’i layık görüyorum.’ dedim. Allah’ın bana verdiği en güzel nimet buydu. Bunun için Allah’a hamd ediyorum. Bu mübarek yolculuğumuzda kalkıp onu öncü olarak sunmam hayatımda verebileceğim en güzel kararlardan biriydi. Şeyh Yasin görevine tam bir kararlılıkla ve ye'se kapılmadan başladı.” diye konuştu.
Abdullah, “Günün birinde bazı radikal gençler Şeyh Ahmet Yasin hakkında olumsuz konuşarak ona bazı kötü ithamlarda bulundular. Ben, Allah kendisine rahmet etsin Şeyh Kamil Biltaci’nin yanındaydım. Şeyh Kamil, Ezher ulemasındandı. Kur’an-ı Kerim kıraatleri, Hadis-i Şerif, alanlarında uzmandı. Şeyh Kamil’e bu gençleri anlattım. Şeyh Yasin hakkında sarf ettikleri sözleri birebir aktardım. Şeyh Kamil, o gençlerin kendisinin yanına da geldiklerini ve aynı şeyleri onlardan dinlediğini, çok şiddetli bir şekilde onlara karşı çıktığını ve onları meclisinden kovduğunu söyledi. Onlara, ‘Hakkında kötü konuştuğunuz Şeyh Ahmet Yasin 1967 hezimetinden sonra ilk insanlara İslami davayı başlatan, insanlara dini öğreten kişidir dedim.’ dedi. Şeyh Ahmet Yasin, Şeyh Kamil ile beraber olmamı istedi. Şeyh Kamil’in gözü kördü, Şeyh Ahmet Yasin’de felçliydi. Şeyh Kamil bana ‘Ben onu kendi gücümle tekerlekli sandalyeye bindirip ilerletiyordum. O bana gözüyle yolu gösteriyordu. Davete benim gibi kör ve onun gibi felçli biriyle başladık. İslami hareket Filistin’de böyle kuruldu. Nasıl bilip bilmeden onun hakkında böyle konuşurlar.’ dedi.” diye belirtti.
“Camiye getirmek için sokakta çocuk arayışına çıkardı”
Çok zor şartlar altında kurulan Hamas ve İhvan-ı Müslimin'in bugün yüzbinlere ulaştığını söyleyen Abdullah, şunları söyledi:
“Ancak bu hareketin nasıl başladığını unutmamalıyız. Şeyh Yasin, camiye getirmek için sokakta çocuk arayışına çıkardı. Camiler eskiden boştu. Camiye sadece yaşlılar gelirdi. Onların da sayısı çok azdı. Kamplardaki mescitler de küçük ve çamurdan inşa edilmiş evler şeklindeydi. Şeyh Ahmet Yasin, çocukları camiye toplar, onlara İslam’ın sevgisinden, peygamber sevgisinden bahsederdi. Onları Allah’ın kitabını öğrenmeye teşvik ederdi. Etrafında kümelenen bizlere her zaman Siyer-i Nebi'yi sevmeyi hatırlatırdı. Allah Resul’ünün hayatını sahabe hayatlarını okumamızı tavsiye ederdi. Bizim de Resulullah gibi olmaya çalışmamız için bunu yapardı.”
“Onun kıymetli sözleriyle bir nesil yetişti”
Şeyh Ahmet Yasin’in çocuklara ve gençlere çok önem verdiğini belirten Abdullah, “Şeyh Ahmet Yasin, öğrencilerini eğitirken bunu hedefleri çerçevesinde yapardı. Öğrencilerine ‘Adın ne, baban kim, hangi köydensiniz?’ diye sorardı. Onlara kaldıkları mülteci kamplarının adını sormuyordu. Hicrete zorlandıkları köylerini sorardı. Kimisi Hayfa, Yafa ve diğer iller ile köylerinin adını cevap olarak verdiğinde onlara, ‘Haydi evlatlarım şüphesiz ki vatanınız sizi bekliyor. Haydi, bir an önce öğrenelim ve vatanımızı bu işgalden kurtaralım.’ diye karşılık verirdi. Onun bu kıymetli sözleriyle bir nesil yetişti. Şeyh Ahmet Yasin, gençlerle sohbet ettiğinde onları, eğitim gördükleri okullarda birinciler olmaya teşvik ederdi. Onlara ‘Sizden birçok alanda ihtisas yapmanızı istiyorum. Kendimizi her alanda hazır hale getirmeliyiz ki Filistin’i daha çabuk özgürleştirelim.’ diyordu.” dedi.
“Eğitimsiz, bilinçsiz ve kültürsüz cihat çok kötü sonuçlar doğurur”
Şeyh Ahmet Yasin’in İslami Kurum ve İslam Cemiyeti adını verdiği iki önemli müesseseyi kurmada da öncülük yaptığını anlatan Abdullah, “Şeyh Ahmet Yasin’in cihad yönü de vardı. Gençler her zaman Şeyh’e, ‘Cihat istiyoruz cihada başlayalım.’ diye baskıda bulunuyorlardı. Şeyh onlara, acele etmemeleri gerektiğini ve eğitime ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyordu. ‘Eğitimsiz, bilinçsiz ve kültürsüz cihat çok kötü sonuçlar doğuracaktır. Başlayıp hemen durmak istemiyoruz. Kendimizi iyice hazırlayıp sonra ortaya çıkmak ve bunda devamlı olmak istiyoruz.’ derdi. Bu görüşünde tamamen haklıydı ve tam da isabet etmişti.” ifadelerini kullandı.
“Allah bize zaferi bir gün nasip edecektir”
Şeyh Ahmet Yasin’in, ilk olarak 1983 yılında cihad hareketini başlattığı dönemde Şeyh Salah Şahade ve Arap Mühre ile birlikte tutuklandığını anlatan Abdullah, sözlerine şöyle devam etti:
“1985 yılında Ahmet Cibril’in başını çektiği esir takasında Şeyh Ahmet Yasin ve beraberindekiler serbest bırakıldı. Sonra birinci intifada başladı. Bu ilk intifada sürecinde İslami Hareketin askeri bir kanadının olmasında Şeyh Ahmet Yasin’in büyük rolü vardır. 1988’de tekrar tutuklandı. 1997’ye kadar zindanda kaldı. Şeyh Yasin, tekrar zindandan çıktıktan sonra direnişin daha iyi safhalara gelmesi için çalışmalarına yoğunluk kattı. Mesafesi bir kilometre olan ilk füze İslami Hareketin mühendisleri tarafından yapıldı. CNN muhabiri Şeyh’e, ‘Bir kilometrelik füze ne yapabilir ki?’ diye sorduğunda Şeyh, ‘Bu sadece bir başlangıçtır. Bizi bekleyen birçok şey var. Biz, bir taşla mücadeleye başladık. Filistin topraklarında çalışmalarımız, vatanımızı siyonist işgalden özgürleştirene kadar devam edecek.’ cevabını vermişti. Biz Şeyh Ahmet Yasin’in öğrencisi olmakla iftihar ediyoruz. Biz kesinlikle iman ediyoruz ki Allah bize zaferi bir gün nasip edecektir.”
“Ben mücadelesiz bir an bile olsun yaşayamam”
Sudan sarayında Şeyh Ahmet Yasin ile arasında geçen bir diyaloğu da anlatan Abdullah, “Ey sevgili Şeyhimiz, bana ne tavsiye edersin?’ diye sordum. Bana ‘Evladım; ben mücadelesiz bir an bile olsun yaşayamam. Direniş benimle birlikte olmalı. Mücadele edeyim ve kazanayım. Sonra tekrar mücadele edeyim ve kazanayım. Önümdeki mücadele bitti ve kazandım diyelim. Tekrar mücadele edecek bir şey bulup onu kazanmalıyım. Hayatta hedefler olmalı ve hedefler de mücadelelerin olduğu yönde olmalı. Mücadeleler de karşı çıkışla ve direnişle gelir. Allah’ın izniyle ben mücadeleye giriyor ve direniyorum, sonra kazanıyorum. Ben Allah’a yakinen iman ediyorum ki zaferi bize nasip edecektir inşallah.” şeklinde cevap verdi.
“Kudüs tüm İslam ümmetinin meselesidir”
Kudüs’ün sadece Filistinlilerin değil tüm Müslümanların olduğunun altını çizen Abdullah, "Kudüs tüm İslam ümmetinin meselesidir. Yahudiler Filistin’i işgal ettikten sonra Kudüs’ü Yahudileştirmeye çalışıyorlar. Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa’nın yıkılması hedefleri devam ediyor. Alttan kazılarla ve hendekler açarak planlarını gerçekleştirme yolunda ilerliyorlar. Bundan dolayıdır ki ben tüm İslam ümmetine diyorum ki; Kudüs tüm İslam ümmetinin meselesidir. Herkes üstüne düşen görevi yapmalıdır. Hükümetlerin siyasi, manevi, maddi ve diğer birçok alanda sergiledikleri bir duruşları olmalı. Halklar canıyla, malıyla ve gür sesiyle her zaman tetikte olmalı. Bu Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa’nın yıkılması projelerine karşı hep beraber bir mücadele etmemiz için bu gereklidir. Kudüs’te taşıyla mücadele veren genç gibi İslam ümmetinin gençleri mescitlerde, üniversitelerde ve diğer alanlarda hazırlıklı ve tetikte olmalı. Kudüs davası için hazırlanmalı. Hedefinde Kudüs’ü özgürleştirmek olmalı. Herkes Yahudilerin gizliden yürüttüğü tuzakları ortaya dökmek için kendini mesul bilmeli. Bu konuda Filistin halkıyla dayanışma içinde olmalı. Yahudiler, insanların zihninde Filistin’i silmek ve unutturmak istiyorlar. Özellikle Müslümanların zihninden silmek istiyorlar. Onlar, suçlarını kolaylıkla işlemek ve bu esnada Müslümanların gaflette olmalarını istiyorlar. İnşallah Müslümanlarda hayır vardır. Allah birçok ayette Müslümanların çalışmasını ve bu çalışmalarının karşılığını vereceğini söylüyor. Temenni ediyoruz ki Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğü için ulusal çapta bir kıyam olur ve Allah bize özgürlüğün mutluluğunu yaşatır.” temennisinde bulundu.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.