Yusuf ARİFOĞLU
Zulmün tesciline 11 bin şahit beden ve 55 bin delil kare
İlk insandan bu yana hak batıl, iman küfür, tevhid şirk, adalet zulüm tarafı var olmuş, bugün de bu taraflar var ve kıyamette kadar bu tarafgirlik devam edecektir.
İmtihanın bir cilvesi olan ibtila/musibet/denenmeler karşısında doğru tavır, şaşırma/hayıflanma/eseflenme/”Niye bunlar oluyor?” a bürünme değil; hakkın sancağı altında istikamet üzere olup fail iken adil, meful iken direnişçi/izzetli, şahit iken sadık olmaktır.
Mülk Sûresi’nde “Hanginiz daha güzel amel işliyor, belli olsun diye Allah(c.c) hayatı ve ölümü yarattı.” buyrulmaktadır.
Bir şeyin derecesi, basamakları varsa bu dereceler olumlu seyirde artıya geçer; olumsuz seyirde ise eksiye düşer.
Kazancının seyir çizgisi lehine/aleyhine olacaktır ki Kur’an-ı Kerim, bunu “Leha ma kesebet ve aleyha mektesebet” şeklinde vecizane ifade eder. Netice itibarıyla amel işleyen, kazanç elde eden insanın kendisidir.
Hayat ve ölüm, arada gidip gelen insanları İlahi saltanatın kameremanları olan Nekir ve Münker ile amel yönünden kaydetmektedir ve insanoğlunun her türlü pozisyonunu kayıt altına almaktadır. Bu öylesine bir kayıt altına almadır ki, bir nefes alış veriş anı dahi ihmal edilmemiş/edilmez.
İnsanların rollerinin değil de yaşamsal hakikatlerinin birer çekimi olan amel kareleri, bir döküm olarak kitaba dökülecek/yazılacak ve bu dökümler, amel sahibinin nitelikli-siz-liğine göre sağından veya solundan kendisine takdim edilecektir.
“Söz, bakış, fikir, eylemler” birer şahit, delil, kare olup kişiyi mutlu, ebedi sona kavuşturacak güzel neticeyi vereceği gibi kişiyi mutsuz, ebedi ızdıraba sürükleyecek korkunç akibeti de verecektir.
İlahi kameraya ameli sağlam, salih ve devamlı yansıyanlar yani kitabı sağından takdim edilenler “yüksek makam sahibi, uğurlu, mesud, arşın gölgesinde, cennete girenler”dir.
Çürük, riyakâr, müfsid ve zalimane bir şımarıklık içindeyken ameli İlahi kameraya zomlananlar yani kitabı soldan adeta yüzlerine çarpılırcasına verilen, alıcısı “ahlar, eyvahlar!” çekenler “düşük makam sahibi, gayya çukuruna yuvarlanan, talihsiz, bedbaht, ateşe girenler”dir.
Hayat nasıl olursa olsun, ömür nerede geçerse geçsin her insan, grup, cemaat, toplum diğer bir insan, grup, cemaat, toplum için bir muhattap ya da bir hasımdır. Muhattap veya hasımların karşısına bizi çıkaran vizyonumuz, etkimizi ortaya koyan misyonumuzdur.
Asr Sûresi’nde hüsrana uğramayacaklar “iman eden ve salih amel işleyen” nitelemesiyle vizyonlarını, “hakkı ve sabrı tavsiye etmek/davet ve tebliğ vazifesinde bulunmak” işlevselliğiyle misyonlarını bilirler.
Hüsrana uğrayanların ise tersinden bir düşünüşle “inkar ve çirkef amellerle” vizyonları, “batılı, çirkinliği ve isyanı teşvikle” misyonlarını ilanı alem ederler.
Dünyanın küçük bir köye döndüğü, twitter/facebook... gibi imkanlarla her bir insanın tarafını çabucak ilan ettiği şu ahir zamanda aslında her birimiz bilerek/bilmeyerek leh/aleyhimizdeki tanıklık ve şahitlikleri çoğalttıkça çoğaltıyoruz.
Suriye’de vahşetin resmi zaten üç yıldır gözümüzün önünde zaten tüm canlılığıyla duruyordu.
Ortaya çıkan son işkence görüntüleri bu canlılığı belki de “gafletimizden silkinmemiz, zulme karşı direnmemiz, haklıdan yana ısrarımız” olsun, eksilmesin ve ilanihaye sürsün adına daha da canlandırdı.
Bu tümevarım, vahşet karelerinden bizim adımıza alınan hissedir.
Zalim Esed, şeytan ABD, dönek/kaypak israil ve siyonizme uşak tüm rezil zihniyetler için bu karelerden asla bir hisse düşmez. 11 bin şahit beden ve 55 bin delil kareden onların payına ancak “Zalimler için Yaşasın Cehennem!” düşer.
.....
Roboski’de oğulların katlinden, haklarını arayan babaların derdest etmesine uzanan bir devlet sorumsuzluğunun ve Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın bütün Kürtler adına karar mercii kesilerek elinden on binlerce mazlumun/halkının kanı damlayan Abdullah Öcalan’ı Kürt halkının temsilcisi ilan etme fütursuzluğunun da bu şahitlik karelerine eklendiği kendilerine hatırlatmaya bir hak biliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.