Hasan SABAZ
AMERİKAN KABUSU
Amerika Birleşik Devletleri…
Öyle sütliman durduklarına bakmayın, her an ortalık karışabilir.
Tarihi katliam ve vahşetlerle dolu bir ülke…
Zenci köleler trajedisi, Kızılderili katliamı, Hiroşima ve Nagazaki faciası…
Özeleştiri vermemek için dünyayı özeleştiri vermeye zorlayan kibirli ve despot bir mantık.
Amerika’dan söz ediyoruz.
Mısır’daki darbeye zemin hazırlamakta başrolü oynadığı ortaya çıkan Coni, yeni bir baş ağrısı ile karşı karşıya.
Komplocu batının kaygan zemininde yeni bir kaza…
ABD’de geçtiğimiz yıl ırkçılık tartışmalarını yeniden alevlendiren bir olay yaşandı. Trayvon Martin adındaki siyahi genç bir cinayete kurban gitti.
Mahkeme bir yıl sonra kararını verdi.
Hırsızlık şüphesiyle 17 yaşındaki genci öldüren George Zimmerman adındaki gönüllü bekçi mahkemede jüri tarafından suçsuz bulundu.
Altı kadından oluşan jürinin tartışmalı kararının ardından siyahlar “Adalet yoksa barış da yok” sloganları atarak ülkenin dört bir yanında sokağa döküldü.
Her yerde gösteriler söz konusu.
Bir siyahi olan Başkan Obama, Amerikan değerlerine ne kadar sadık olduğunu bir kez daha ortaya koydu ve şunları söyledi: "ABD bir hukuk ülkesidir ve jüri kararını vermiştir. Halkımıza konuya ilişkin itidalli olma çağrısı yapıyorum.”
Silahsız siyahi bir çocuğu öldüren bir beyazın bir gün bile gözaltında tutulmadan tutuksuz yargılanması ve sonunda beraat etmesine Obama’nın tepkisi bu kadardı.
Bizde, uyduruk gerekçe ve kötü niyetli kanaatlerle cezaevlerine konulan ve on yıldan fazla tutuklu olarak yargılanan kişilere “yargılamaya tutuksuz olarak devam edilmesi” kararı çıktığında bakanından cumhurbaşkanına kadar nam-ı diğer devletlüler “kamu vicdanı yaralandı” diye görüş beyan etmişlerdi.
En azından bu konuda helvadan putunu yemeyen Obama, bizdeki “devletlü”lere göre daha tutarlı değil mi?
Biz dönelim olaya…
Irkçı karara halkın tepkisi gittikçe büyüyor.
Birçok şehirde polisle çatışanlar ve gözaltına alınanlar var.
“Spontane bir olayı bu kadar büyütmenin” bir anlamı olmadığını düşünüyorsunuz belki, ama değil.
Buna benzer ırkçı saldırı ve kararlar belli aralıklarla görünür Amerika’da.
Bazen fazla ses getirmez, ama bazen de sistemi zorlar.
Benzer bir olay 1991’de meydana gelmişti.
Rodney King adlı siyahi bir genç, hızlı araba kullandığı için durdurulmuş ve dört beyaz polis tarafından uzun süre dövülmüştü.
Olay amatör bir kameraman tarafından net olarak görüntülenmişti.
Bir yıllık yargılamanın sonunda dört polis beraat etmişti.
Mahkemenin tümü beyazlardan oluşan jürisinin verdiği karar sonrası özelde Los Angeles olmak üzere birçok yerde gösteriler olmuştu.
Bazı yerlerde gösteriler yağmaya kadar varmış, polis etkisiz kalmış, devreye cumhuriyet muhafızları ve deniz piyadeleri girmişti.
Olaylarda 53 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmış, binlerce işyeri yağmalanmıştı.
Olaylar bir tepki ile başlamıştı, ama sonuçta Amerika’nın nasıl kaygan bir zeminde olduğunu da herkes bir kez daha fark etmişti.
Ve ben bu son olayla beraber bunların öncü depremler olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Esas deprem daha yaşanmadı.
Öncülerde bile bunca sarsılan Amerika, esas depreme nasıl direnecek?
“Medeni dünya”nın maskesiz halini görmeye hazır olun.
Görüntülerin üzerine +18 yazsanız da bir şey değişmez, çünkü vahşetten herkes dehşete düşecektir.
Şehid Malcolm X, yıllar önce şunları söylemişti:
“Amerikan rüyası görmüyorum, Amerikan kâbusu görüyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.