Hasan SABAZ
Demokratmışlar, Hadi Ordan!
Dicle Üniversitesi’nde “Kutlu Doğum” programı bahane edilerek olaylar çıkarıldı.
Olay, kimseye tahammül edemeyen faşizan bir zihniyetin yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı.
Medya, görüntüler arasında seçici davranarak Müslüman öğrencileri “saldırgan” olarak göstermeye çalıştı.
Hemen hepsi haberi şu formatta verdi:
Olay, kimseye tahammül edemeyen faşizan bir zihniyetin yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı.
Medya, görüntüler arasında seçici davranarak Müslüman öğrencileri “saldırgan” olarak göstermeye çalıştı.
Hemen hepsi haberi şu formatta verdi:
“Dicle Üniversitesi’nde karşıt görüşlü öğrenciler arasındaki olaylar, İlahiyat Fakültesi önünde toplanan ve ellerinde sopa bulunan bir grubun “Kahrolsun PKK” sloganları eşliğinde yürüyerek Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi binasına gelmesiyle başladı.”
Oysa işin aslı hiç de öyle değildi.
DÜ’de düzenlenecek olan “Kutlu Doğum” etkinliği için afiş asmak isteyen öğrencilere sol görüşlü öğrenciler engel olmak istemiş, bunun üzerine tartışma çıkmıştı. Tartışma kısa sürede kavgaya dönüşmüştü. Üniversitede böyle bir etkinlik için rektörlükten değil kendilerinden izin alınması gerektiğini savunan çok sayıda PKK yanlısı ve diğer sol gruplardan öğrencinin saldırısı sonucu Müslüman gençler yaralanmıştı.
İslam düşmanlığında Marksist Kürt solu ile Marksist Türk solunun beraber hareket etmesi de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur.
Konuya dönersek…
PKK’nin mantığını bilenler bilir. Bu durumda sessiz kalırsan sana bir daha hayat hakkı tanımaz.
Müslüman gençler -provokasyona gelmeyi değil- onurluca direnmeyi seçtiler.
O gün olaylar duruldu ama sonraki gün daha kudurmuş bir halde çıktılar.
Otuz Müslüman genç, saldırganlığa karşı kendilerini savunmuştu.
Saldırgan grup yanlarına BDP milletvekillerini de alarak gövde gösterisi yapmak istedi. Barış ve Demokrasi Partisi milletvekilleri…
“Barış” ve “Demokrasi” adında putlar yapan sonra da hiç utanmadan bunları yiyenler…
BDP’li belediye onlar için otobüsler tahsis etmişti. Aklı başında kimse kalmamıştı içlerinde demek ki.
Kimse onlara “Saldırıya geçtiğiniz, Hizbullah değil halkın inancıdır” demedi.
Tek aklı başında açıklama Altan Tan’dan geldi. Kimsenin onu da dinlediği yoktu.
Tahrikçiler içerisinde bulunan BDP milletvekillerinin kimliği ise işin içerisinde farklı bir tezgâhın olduğunu gösteriyordu.
Özellikle Aysel Tuğluk…
PKK’nin laikliğin bekçisi olduğunu söyleyen, Kemalistlerle ittifaktan söz eden Aysel Tuğluk…
Bunların itidal ve sükûnet tavsiyesinde bulunma ihtimali yoktu.
Bir daha geldiler, ama saldırıya hazır bir halde. Planlı, programlı bir şekilde farklı fakültelerdeki Müslüman gençlere bıçaklarla saldırdılar.
Milletvekilleri, belediyeleri ve onları incitmemek için azami gayreti sarf eden basınları vardı.
Polis, İç İşleri Bakanlığı’ndan talimat almış olacak ki bıçaklı çetenin hastanenin acil servisinde de Müslüman gençlere saldırıp iki kişiyi bıçaklamasına bile ses çıkarmadı.
Ve devrede olan Kemalist sol’un gerginliği artırma çabaları…
Sorunun “Kutlu doğum programı” üzerine başlaması provokatörlerin de kimliğini ele vermektedir aslında.
“Laikliğin bekçileri” Müslüman Kürtlere yönelik “İslam’dan uzaklaştırma” projelerini yürütüyorlar.
Kutlu Doğum Programlarına olan yoğun ilgi, laikliğin bekçilerini öfkelendiriyor.
Öfkeyle saldırıyor, öfkeyle konuşuyorlar.
“Kahrolsun şeriat” sloganları atan zavallılar kimlerin yanında, kimlere karşı konumlandıklarını iyi biliyorlar.
Ama unuttukları bir şey var.
İslam, bu halkın genlerine işlemiştir.
Toplumun bir kesimindeki geçici hafıza kaybına bakarak hesap yapanlar, tarih boyunca Peygamber sevdasına cephe alanların zelil olduğunu bilmelidirler.
Rabbim, Müslümanları fitnelere düşmekten muhafaza buyursun. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.