Abdulhakim SONKAYA
Hüda’nın Veli Kulları
Merkezi bir idareye bağlı ve belirli sınırları olan büyük yönetim birimine vilayet, bu birimi yöneten kimseye de “vali” adı verilir. Bunun ruhanî ve manevî versiyonu ise velayettir ki bunun başında olan kimseye de “veli” adı verilir. Allah (c.c)’nun “Mevla” ve “veli” isimleri bütün bu anlamlara şâmildir.
Velayet; yakınlık, akrabalık, dostluk, yardımlaşma ve bağlılık gibi manalara gelir. Velayet, uzaklığın ve adavetin zıddıdır. Vilayet ise bunun maddi boyutudur.
Velayet ve vilayet birbirine bağlı olduğuna göre “veli ile vali” arasında da ortak bir payda vardır. Bu nedenle İslam, idare edenlerle idare edilenler arasındaki ilişkiyi “velayet” temeli üzerinde bina etmiştir. Maddi ve manevi sultan sahiplerine “veli” adını vermiştir. Bu, yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkinin mahiyetini, boyutlarını ve esaslarını en mükemmel şekilde ifade eder. Buna göre İslam’da yönetici, yönetilenin sadece valisi değil aynı zamanda velisidir. İslam’da yönetici sadece vali olarak kabul edilmemiştir. Çünkü valinin yüzü, temsil ettiği maddi otoriteye dönüktür. Yani vali öncelikle merkezî otoritenin maslahatlarını gözetir.
İslam idare nizamının en temel kavramlarından olan “veli ile vali” arasında başlıca şu farkları zikredebiliriz:
Vali, vilayeti; veli ise velayeti yönetir.
Valinin yüzü sürekli yukarıya dönük iken velininki ise hem yukarıya hem de aşağıya dönüktür. Vali kendini yönetimin son halkası olarak görürken veli kendisini vasıl(birleştirici) halkası olarak görür.
Vali, sadece hâkimdir. Buna mukabil veli, sadece hâkim değil aynı zamanda hekimdir.
Vali öncelikle ve çoğunlukla merkezi otoritenin emir ve talimatlarını yerine getirir, yönetimi altındaki halkın taleplerini pek dikkate almaz. Ona göre hak otoritededir ve otorite de haktır. Buna mukabil veli hem yukarıyı hem de altı dinler. Onun yüzü, kulağı ve gözü sabit bir noktada değildir. Halk içinde hakkı görür ve Hakk için halkı sever. Ona göre otorite Hakkın emrinde ve fakat halk içindir.
Vali otoritenin kölesi, halkın efendisidir. Yönettiklerinin kalplerinde değil, gözlerinde taht kurmuştur. Bu nedenle müstevlidir, istilacıdır. İlginçtir, istila ile vali aynı köktendir. Çünkü insanlar ona kalpleri tatmin olduğu için değil, gözleri korktuğu için boyun eğer. Bu da istiladır, işgaldir. Buna mukabil veli müstevli değil Mevla’dır. İlginçtir Mevla hem köle hem de efendi manasındadır. Bu şekilde veli, Mevla olarak hem efendi hem de köledir. “Kavmin hizmetçisi, efendisidir” hadisinde buyrulduğu gibi veli; Hakkın emrinde olduğu için köle, halkın hizmetinde olduğu için de efendidir.
Yani köle gibi hizmet eder, efendi gibi muamele görür. Veli; istilacı değil, Mevlâ’dır. Çünkü halkın gözünde değil, kalbinde taht kurmuştur. Hem onların kalplerinin hâkimi hem de mahkûmudur. Kendini kalplere sevdirerek onları kendine bağlı kılmış, o da kalpleri severek onlara mahkûm olmuştur. İslam’da köleye de efendiye de “Mevla” isminin verilmesinin muazzam hikmetleri ve fevkalade neticeleri vardır. Buna göre hiç kimse efendi değildir, köle de değildir. Ya da herkes hem efendi hem de köledir.
Sevdiklerinin kölesi, sevenlerinin efendisidir. Hizmet ederek efendi olursun, efendi olarak da hizmet edersin.
İslam, aileden başlayarak bütün idarî birimlerde velayeti esas almıştır. Yani idareci valiler, velilerin emrinde olmalıdır. Velilerin yönettiği velayetlerde herkes birbirine bağlıdır. Herkes birbirinin emrindedir. Müminlerin birbirinin velisi olmasının sır ve hikmetlerinden birisi de budur. Böyle bir yönetim biriminde kimse ayrılmayı düşünmez. Bu da idarede aşk ve özgürlük dengesidir. Aşkla bağlandıkça özgürleşir, özgürleştikçe de aşkla bağlanırsın.
Buna mukabil vilayet daima ayrılığı ve bölünmeyi körükler. Çünkü burada her şey tek taraflıdır. Bu da insanlarda kopma ve ayrışma duygusunun meydana gelmesine sebep olur. Burada insanlar gönülden bağlı olmadıkları için özgürleşmek ister. Bu nedenle ne zamanki vilayet zihniyeti ortaya çıkarsa baskı ve huzursuzluk ortaya çıkar. Kopukluk ve ayrışma duyguları güçlenir.
Afyonkarahisar valisi ve onu takiben bazı valiler halkın taleplerine kulak vererek bir adım attı. Şer lobileri hemen onlara valiliklerini hatırlattı. Yani “bizim valilerimiz olarak gözünüz, kulağınız kimsede değil sadece bizde olacak, sakın halkın velisi falan olmaya kalkışmayın” mealinde tehditler savurdular. Şer odakları valileri uyarırken halk da kendi velisi olmaya çalışan valilere sahip çıkmalıdır. Müslüman halk, kendilerine bir adım yaklaşanlara iki adım yaklaşmalıdır ki Hakkın ve halkın velisi olmaya çalışan valiler ve idareciler kendilerini güçlü hissetsinler, hayırlı niyetlerini uygulama konusunda cesaret bulsunlar.
Hakkın emrinde, halkın hizmetinde olmaya çalışan Hüda’nın veli kullarına selam olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.