Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde 900 yıllık gelenek hayat buldu
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde unutulmaya yüz tutan 900 yıllık“Karakeçi Kilimleri” geleneği yeniden tezgâhlarda dokunarak yaşatılmaya başlandı.
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde köklü geçmişe sahip geleneklerden olan “Karakeçi Kilimleri” yeniden tezgâhlarda dokunmaya başlandı. Karakeçili bayanlar tarafından dokunan kilimler bölgenin kültürel kimliğini canlı şekilde yansıtıyor.
Geçmişi ile sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alanlarda önemli bir yere sahip olan Karakeçililer, Oğuzların Bozok kolunun, Kayı boyuna mensuplar. Karakeçililer, 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi'nin ardından, Orta Asya’dan, Anadolu topraklarına yerleştiler.
Zamanla bir kısmı Siverek- Viranşehir civarlarına yerleşen Karakeçililer, Orta Asya’dan getirdikleri bazı gelenek ve göreneklerini bu topraklarda devam ettirmişlerdir. Bu kültürlerden biri de kadınların kendine özgü desen ve motifleriyle yaptıkları; düşüncelerini ve hayallerini yansıttıkları “Karakeçi Kilimleri”dir.
Karakeçi Kilimleri yer tezgâhlarında örnek desene bakılarak dokunan ve çözgü iplerinin atkılar tarafından tamamen örtüldüğü dokuma çeşididir. Kilim dokunurken; tezgâh, kirkit, makas, çözgü, yün malzemelerinden yararlanılır.
Kilimlerde sonsuzluk, doğanın dili, yamalı, bereket, köçekli, hink, öfke, bahar dalı, suyolu desenleri kullanılır. Kullanılan her desen ve motifin kendine özgü bir anlamı vardır.
Siverek’te bir dönem tüm evlerde bulunan geçen zamanla birlikte ilgisizlikten dolayı unutulmaya yüz tutan Karakeçi Kilimleri için 2002 yılında dönemin kaymakamı İ. Hayrullah Sun tarafından çalışma başlatılmıştır. Çalışmalar kapsamında Halk Eğitim Merkezi bünyesinde kilim atölyesi açılmış, kilim motiflerini araştırmak üzere uzman desinatörler görevlendirilmiştir. Bu desinatörler Karakeçi köylerinde ev ev dolaşıp unutulmaya yüz tutan yüzlerce yıllık motifleri bilgisayar ortamına aktararak arşiv oluşturmuşlardır. Dokunan kilimler kaymakamlık web sitesi aracılığıyla yurt içi ve yurt dışına satılmıştır. İlerleyen yıllarla birlikte kilim atölyesi kapatılmış, tezgâhlar ise çürümeye terk edilmiştir.
Siverek Kaymakamlığı ve Siverek Halk Eğitim Merkezi bünyesinde Karakeçi Kilimlerini yaşatmak için yeniden çalışma başlatıldı. Dönemin Kaymakamı Metin Demirel tarafından 2 yıl önce verilen talimat ile Şirinkuyu Mahallesi'nde bulunan, Aile Destek Merkezi binasında, Karakeçi Kilimleri kursu açıldı. Kurs daha sonra yeni kaymakam Mustafa Çiftçiler’in destekleri ile devam ediyor.
"15 kursiyerimiz 3 ay eğitim boyunca eğitim alıyor"
Kurs hakkında bilgi veren Kurs Öğretmeni Arzu Gökpınar, “Halk Eğitim Merkezi bünyesinde yaklaşık 2 yıldır Karakeçi kilimleri ile ilgili kurs veriyoruz. Şu anda aktif olan 15 kursiyerimiz var. Kurslarımız 3 ay sürüyor. Şu an başladığımız kurs 180 saatlik kurstur, yaklaşık 32 gün sürüyor. Kursiyerlere öğrendiklerini dair belge veriyoruz. Kursiyerlerimiz eğitimini tamamlıyorlar, tamamlamayanları tekrardan yetiştiriyoruz. Daha önce İŞKUR bünyesinde açılan kurslar vardı, kursiyerlerimiz ücret alıyorlardı. Şu anda ücret ödenmiyor ama 1 Ocak'tan itibaren İŞKUR'dan yeniden ücret alacaklar.” diye konuştu.
"Karakeçiler Orta Asya’daki kültürlerini Siverek’e taşımışlar"
Karakeçi Kilimleri ile ilgili çalışmaları ile bilinen Araştırmacı Yazar Ramazan Özgültekin, Karakeçi aşiretinin, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş dönemine katkı sunduğunu belirterek, “ Karakeçililer, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman zamanlarında Siverek’e yerleştirilmişlerdir. Bir imparatorluk bir yeri aldığı zaman oraya kuvvetli toplulukları yerleştirir. Oranın kültürünü yaşatma ve sosyal yapısını oluşturmak ister. Karakeçililer buraya yerleşerek, o günden bugüne, geldikleri Orta Asya'daki kültürlerini, yapılarını, kilimlerini, yemeklerini, yaşam kültürlerini buraya taşıdılar. Bu kilimlerimiz o günden bugüne kadar halen devam ediyor. Bu kilimler ailenin, toplumun çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için kullanırlardı. Bunların içerisinde çeşitli sanatlarda olabilir. Ayakkabı, giyim, terzilik, kilim sanatı kilimlerde yaşatılırdı. O günden bugüne bu halen devam ediyor.” dedi.
“Gençlerimiz kazanç elde ediyor, sanat öğreniyorlar”
Özgültekin, “Çeşitli zamanlarda ilgisizlikten dolayı ara verilmiştir. Siverek'te de Karakeçililer Mızar denilen köyde oraya yerleşik bir şekilde oturmaktadırlar. Oradan etraftaki çeşitli köylere dağılmışlardır. Şu anda kilim geleneği aynı şekilde devam ediyor. Fakat son zamanlarda tekrar ihmal edildi. İhmal edilince şimdiki halk eğitim merkezimiz ve Kaymakamlık kanalıyla bu kültür yeniden yaşatılmaya çalışıldı. Bunlar içerisinde gençlerimiz küçük de olsa kazanç elde ediyorlar, en önemlisi de sanat öğreniyorlar. Onun için bu çok güzel bir çalışmadır, çok güzel bir gayrettir, bunları tekrar canlandırmaya çalışanları takdir ediyorum.” ifadelerini kullandı.
"Karakeçililer kilimlere kendi kültürünü yansıtmıştır"
Kilimleri yapan kişilerin kendi kültürlerini yansıttığını ifade eden Özgültekin, “Karakeçililer olsun, Sarıkeçililer olsun, herhangi bir topluluk olsun, bu kilimleri örerken mutlaka kendi kültürlerini yansıtmışlardır. ‘Şu şekilde yapalım da şuyumuzu yansıtsın’. ‘Şunu yapalım da bizim devemizi yansıtsın.’, ‘Şunu yapalım da bizim güneşimizi yansıtsın.’, demişlerdir. Bu kilimleri genelde kadınlar yapardı. Kadınların da ufku çok geniştir. Yeter ki kendini bir şeye adapte etsinler. Hayalleri çok geniş bir şekilde o halıya, o yaptığı şeylere yansırdı. Her desenin, her motifin bir anlamı ve açıklaması vardır. Baz, güneş, yıldız, koçbaşı motifleri vardır.” dedi.
"Gelenek ve görenekler kendiliğinden ortaya çıkar"
Gelenek ve göreneklerin toplum için önemine değinen Özgültekin, “ Gelenek ve görenekler, o toplumun geldiği yörede ne ile rahatlıyor, nasıl daha güzel şekilde yaşam yaşıyor, çocuklarını nasıl yetiştirecek, bunlar göz önünde bulundurarak bilinçli veya bilinçsiz, olduğu gibi, ortaya çıkmıştır. Gelenekler ve görenekler kendiliğinden ortaya çıkar. Ben şu geleneği yapayım diye bir şey olamaz. Gelenekler ta ezelden beridir toplumun kendiliğinden çıkardığı şeylerdir. Örneğin, burada kapının önünü herkes sabah kalkar kalkmaz temizler, eskiden böyleydi. Bu bir gelenek görenektir. Bunun sebebi komşularının ‘Senin kapının önü kirlidir.’ dememeleri, kalkıp ona gülmemeleri, ayıplamamaları için bu gelenek kendiliğinden oturmuştur.” ifadelerini kullandı.
“Karakeçi kilimleri tarihi kültür mirasımızdır”
Siverek’i İl Yapma ve Kalkındırma Derneği Fahri Başkanı Koçali Aymaz, Karakeçi Kilimleri'nin imalatına başlanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Yıllarca bu konuda Kaymakamlık, halk eğitim merkezimiz çalışmalar yaptılar. Yüzlerce, binlerce kilim imal ettiler. Türkiye'nin birçok yerine, gerek satış şeklinde, gerekse de hediye şeklinde dağıtıldı. Bu tabi Karakeçi Kilimleri tarihi kültür mirasımızdır. Buna sahip çıkılması gerçekten çok önemli bir gelişmedir. Biz bunu başlatan Kaymakamımıza, Halk Eğitim Merkezi Müdürümüze ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyoruz.” şeklinde konuştu.
"İstanbul’daki festivalde kilimlerimiz kapış kapış satıldı"
2002 yılında dönemin kaymakamı tarafından açılan kilim kurslarına değinen Aymaz, “İmalat epeyi gelişmişti, 15 veya 20’den fazla tezgâhımız vardı. Genç kızlarımız da aile ekonomisine katkıda bulunuyorlardı. Ne yazık ki bu bitirildi, imalata son verildi. İstanbul’da Siverekliler Derneğinin hazırladığı 2 günlük bir festival olmuştu. Oraya arkadaşlar çok sayıda kilim gönderdiler. Göndermiş olduğumuz kilimler stantlarda kapış kapış satıldı. O kadar ilgi gösteriliyordu ki ne yazık ki ellerinde kalmadı. Ondan sonra da yine istendi ama o zamanda imalatına son verilmişti.” dedi.
"Siverek’in, Karakeçi’nin sesini dünyaya duyuracağız"
Karakeçi Kilimleri sayesinde kültürlerini tanıtacaklarını belirten Aymaz, “Sayın Kaymakamımız Metin Demirel ve Halk Eğitim Merkezi Müdürü Mahmut Kışlar tarafından bunun yeniden ihya edilmesi, faaliyete geçirilmesi ve bu duruma getirilmesi, bizleri son derece sevindirmiştir. Çok önemli çalışma, çok önemli motifler, bunlarla yine Siverek’in, Karakeçi’nin sesini Türkiye'ye hatta dünyaya duyuracağız. Ben Sayın Kaymakamımıza, Halk Eğitim Müdürümüze, sayın hocalarımıza, kursiyerlerimize çok teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum.” diye konuştu.
“Kaybolan bir kültürü tekrar canlandırmak istedik”
Siverek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Müdürü Bilal Giray ise kursun uzun yıllar sonra 2 yıl önce açıldığına vurgu yaparak, “Kursumuz Metin Demirel Kaymakamız döneminde yaklaşık 2 yıl önce açıldı. Unutulmaya yüz tutmuş bu gelenek, Kaymakam Bey'in destekleriyle şu anda tekrardan gündeme geldi. 2 yıldır kursumuz devam etmektedir. Kursumuz şimdiki Kaymakamımız Mustafa Çiftçiler ’in destekleriyle de daha iyi seviyeye gelmekte ve bundan sonra kısa sürede yeni ürünlerle kursumuz devam edecektir. Kaybolan bir kültürü tekrar canlandırmak istedik, bunu da Allah'ın izniyle amirlerimizin desteğiyle başarıyoruz.” Dedi.
"Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz"
Siverek Halk Eğitim Merkezi Müdürü Mahmut Kışlar ise Halk Eğitim Merkezi olarak yaptıkları çalışmalara değinerek, “Kültürümüze, kaybolan unutulmaya yüz tutmuş mesleklerimize sahip çıkmaya çalışıyoruz. Eski Halk Eğitim Merkezi Müdürümüz Faik Türkgezer zamanında, Karakeçi Kilimleri'ne sahip çıkıldı ve birkaç yıl çok güzel çalışmalar yapıldı. Kendisine ona bu çalışmalardan dolayı teşekkür ediyoruz. Daha sonra 12 yıllık bir süre zarfında hiçbir kurs açılmadı. Karakeçi kilimleri unutulmaya yüz tuttu. Bir önceki kaymakamız zamanında bu tezgâhların varlıklarını öğrendik. Vakıf Müdürümüz ile birlikte bu tezgâhları buraya kurduk. Gerekli malzemeleri getirdikten sonra öğretmenler ve kursiyerlerimizi tamamlayıp kursumuzu açtık. Şu anda bu kültürümüzü yaşatmaya devam edeceğiz.” dedi.
“Genç kızlarımız sevgilerini bile bu kilime dokumuşlardır”
Karakeçi Kilimleri'nin önemine değinen Kışlar, “Karakeçi aşireti, soy olarak da Kayı boyundan devam eden çok köklü bir geçmişe sahip ailemizdir. Neden önemlidir? Tarihidir, sosyaldir, kültürel değerlerimizden bir tanesidir. Kadınlarımız, genç kızlarımız buraya sadece yün ya da bir halı, kilim dokumamışlar oraya sevgilerini, özlemlerini, hasretlerini, üzüntülerini, neşelerini yansıtmışlardır. Bir de çok gereklidir. Çadırdan tutun oturma yerine, seccadeden tutun, kilime, çok kullanılan şeylerdir. Unutulmaması gereken değerlerimiz olduğu için çok önemlidir. Genç kızlarımız sevgilerini bile bu kilime dokumuşlardır. Bekâr kızların özellikle dokuduğu kilimler bile ayrı; evli anne olan şefkat dolu kadınların dokuduğu kilimler ayrıdır.” şeklinde konuştu.
"2 yılda 80 civarı kilim dokuduk"
Kilimlerin teknik özellikleri ile ilgili bilgi veren Kışlar, “Çok çeşitli motifler vardır. Bereket motifinden tutun, civciv motifine, kum saati, köpelek gibi değişik önemli anlamlar içeren motifler mevcuttur. 2 yıl gibi kısa bir süre zarfında atölyemizde dokuduğumuz kilimler şu an bizim ve Kaymakamlığımızın bünyesinde toplanıyor. Şu anda sayı az olduğundan herhangi bir satışımız mevcut değildir. Fakat ileri ki süreçte bunları istihdama yönelik de dokumayı düşünüyoruz. Şimdiye kadar 80 civarı kilim dokunmuştur. Bunların bir kısmı hediye olarak verilmiştir, diğer kısmı da Kaymakamlığımızda mevcuttur.” dedi.
"Hocalarımızın yardımıyla denedik ve yavaş yavaş yapıyoruz"
Kursiyerlerden Ev Hanımı Gülsüm Ayata ise kursa görümcesi vasıtasıyla geldiğini belirterek, “Bir değişiklik olsun diye kursa geldim. Buraya geldiğimde el sanatları kursları da vardı. Kilim kursu yeni açılmıştı. Geldim kursa başladım ve şu an halen devam ediyorum. İlk başladığımda çok zorlanıyordum; çünkü deneyimiz yoktu, bir sürü ip var ve nasıl olacağını bilmiyorduk. Hocalarımızın yardımıyla denedik ve yavaş yavaş yapıyoruz. Kilim dokuma süresi; kilimin ölçüsüne, modeline ve desenine göre değişiyor. Mesela küçük yolluklar en az 3 hafta sürerken, büyük kilimler ise 3 ayı buluyor. İlk kilimleri dokuduğum zaman en sevdiğim desen ‘suyolu’ deseniydi. Şu an işlediğim kilimde ise ‘hink’ desenini işliyoruz. Babaannemizden ve anneannemizden bu kilimleri duyduk. Onların zamanında bu makinalar yoktu ve tahtalar üzerinde yapılıyorlardı. Keçi ipinden yapılıyormuş ki anlatıyorlardı. Bizim yetiştiğimiz dönemde erzaklık çuvallar vardı, onlardan yapılıyormuş.” dedi.
"Karakeçi Kilimleri bizim bölgede çok seviliyor"
Kursiyerlerden Rahime Çelik ise kilim dokurken zorlandığını belirterek, “Kursu arkadaşlar tavsiye etti ve onların tavsiyesi üzerine gelip kaydımı yaptım. Kilim dokurken zorlanıyoruz. Ama güzel ve zevk verici bir iştir. Bir kilim ölçüsü, deseni ve modeline göre dokunuyor. Tabi zorda oluyor, kolay da oluyor. Kursa ilk geldiğimde ‘sonsuzluk’ adlı bir desen vardı kolay olduğu için bu deseni çok seviyordum. Karakeçi kilimleri eskiden beri var olan bir gelenektir. Bizim bölgede çok seviliyor.” ifadelerini kullandı.
"Kilimlere sevgimizi, ilgimizi ve hoşgörümüzü katıyoruz"
Arkadaşından duyduktan sonra kursa kayıt yaptığını belirten kursiyer Hacer Karaca, “Baktım ki evde hep aynı şeyi yapmaktan strese girdim. Bu işe başladığımda bu işin strese iyi geldiğini gördüm ve şuan halen devam ediyorum. Kilim dokumaya ilk başladığımda çok zorlandım ama bu işi isteyerek yaptığım için şu an zorlanmıyorum. Kilim dokumaya ilk başladığımda ‘su deseni’ adlı deseni yaptım. Şimdi ise ‘bereket’ simgesini yapıyorum. Bir kilimi işlerken, sevgimizi, ilgimizi ve hoşgörümüzü hepsini katarak kilimimizi bitiriyoruz. Bu kilimler çok eskilere dayanıyor. Biz küçükken hatırlıyorum, dağlardan gelen Yörükler vardı. Onlar kendi koyunlarının yünlerinden böyle ip sararlar, boyama yaparlar ve daha sonra kendileri çadırların altında bu kilimleri yaparlardı. Onların yaptığı kilimler daha bir koyu renkteydi ve bu kilimler kadar modern değillerdi. Yörükler, halı, kilim ve çuval yaptıklarını gördüm ve onlardan etkilenerek bu işe başladım.” dedi.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.