Oruç sabrın, sabır hayatın kılavuzudur

Oruç sabrın, sabır hayatın kılavuzudur

Sabır insana bahşedilen direnme kabiliyetinin zirve halidir. İnsanı güçlü kılan en büyük silahtır sabır. Çelik gibi bir iradeye sahip olmanın yolunun kilit taşlarıdır sabır. Tek tek döşeyerek olgunlaşır insan.

Sabır insana bahşedilen direnme kabiliyetinin zirve halidir. İnsanı güçlü kılan en büyük silahtır sabır. Çelik gibi bir iradeye sahip olmanın yolunun kilit taşlarıdır sabır. Tek tek döşeyerek olgunlaşır insan.

İnsan hayatının her aşamasına, her dönemecine sabretmek kaidesi konulmuştur. "Hemen olsun, hemen bitsin, hiç olmasın, hiç bitmesin" tez canlılığımız ile tam bir tenakuz halindedir hayat. Zira tedricilik varoluş hikayemizin en temel prensibidir. Ve "kün fe yekün" bile tedrici bir kaide ile vücut bulmuştur.

İnsanoğlunun hayatta en çok zorlandığı husus sabırdır. Sabretme yenlerin başarısıyla birlikte huzuru da kaçar. Küçük işlerden büyük meselelere değin hiçbiri şıp diye oluvermez. Bir zamana, bir emeğe, gayrete ve olgunlaşmaya ihtiyaç duyar her bir gelişim ve gerçekleşmesi istenen her şey. Ancak dedik ya insanoğlu hem çok tez canlıdır hem de nimete tez ulaşma, külfetten de çabucak uzaklaşma temayülündedir En güzelini ister ve hemencecik ister Kötülük, musibet hemen def edilsin ister. Bu tezcanlılık yaratılış kaldesi ile bağdaşmaz ve murada/amaca ulaşamayan insan, eğer gecikmeye karşı da donanımlı değilse çöker.

Bu çöküş ruhen, bedenen ve aklen olabilir. Bu çöküş insanı hayata karşı zayıf ve dirençsiz kılar. Bu kaide insanın bulunduğu sosyal ve siyasi konumu ne olursa olsun fark etmeksizin işler. Belki müşkülatı en çok olanlar en yüksek mevkide olanlardır ya da çok zengin olanlardır. Dolayısıyla mal makam sahiplerinin müşkülatsız oldukları koca bir savdır.

İşte insanın hayatını bu çetin badirelerine karşı mücehhez kılan en temel faktör inançtır/İslam'dır. İman sabrı kuşanmanın libasıdır. Ancak insanı en iyi tanıyan Rab, iman libasının yalın olarak insanı muhkemleştirmeye ve tekamüle eriştirmeye yetmeyeceğini en iyi bilir. Bu libası ibadetlerle süslü ve güçlü kılmalı. Bu nedenle hayatın akışı içerisinde insan iradesini/sabrını besleyecek amel ve ibadetlerle bezemiş serüvenimizi. Aslında her bir ibadet başlı başına sabrı besleyen ve insan iradesini çelikleştiren örstür, çekiçtir. Bunların başında namaz gelir. Öyle namaz deyip geçmeyin. Düzenli namaz kılmanın kolay bir iş olmadığını kılanlar bilir. Hayatı dizayn eden, günü bölümlere ayıran, her bölüme bir mana ve sorumluluk yükleyen, hazırlığı ve icrası olan ve çokça sabır isteyen ve yapıldıkça sabırla birlikte yapma arzusunun da büyüdüğü bir ibadettir. Hayata durak koyan, durakları molaya, molayı tefekküre, tefekkürü harekete, hareketi berekete dönüştüren muazzam bir ibadettir.

Yanı sıra hac ibadeti, zekât ve diğer hayırlı ameller hem devamlılıkları itibariyle hem de nefse ağırlıkları itibariyle zor ama aynı zamanda insanı yoğuran, pişiren eylemlerdir. İşte bu ibadetlerin en başında oruç gelir ki oruç insan sabrını sınayan ve olgunlaştıran zirve bir eylemdir.

İnsanoğlunun en büyük zaafı aynı zamanda en büyük imtihanı açlıktır. Açlığı gideren aştır. Aşı elde ettiren maldır. O malı arzulayan gelecek korkusunun ürettiği hırstır. Bu öyle bir iştahtır ki neredeyse tarihin tüm kavgalarının temelini oluşturmuştur. Bu içgüdü ve refleks dizginlenmediğinde iştahı öyle çok kabartır ve öyle çok geleceği de hazırlık yaptırmak ister ki, bu istek çokça mal edinme hırsını büyüttükçe büyütmüştür. Bu hırs başkasının sınırlarını ihlale götürmüştür. Bu ihlal zamanla büyüyerek koloniler ve büyük sınırlara sahip büyük devletler oluşturmuştur.

İşte oruç böylesi azgın bir arzuyu insana, kendi eliyle, gönüllü olarak ve haz alarak gemleten mucizevi bir ibadettir. Bedenen ve ruhen sabretmeyi öğretir insana oruç. Bedenin ve ruhun gıdasıdır. Ne büyük çelişki gibi duruyor değil mi? Nefsi ve ruhu gıdadan mahrum ederek onu beslemek. Olgunlaşır insan oruçla. Güçlü hissediyor. Kahraman belliyor ruh kendini üstesinden geldiği zorluk karşısında. Başarmıştır gayrı. Üstelik bu bir iki değil, üç değil… Otuz kez üst üste tekrar eder… Ve her yıl otuz kez meydan okumuştur muhtaç olduğu yiyeceğe ve içeceğe zihin, ruh ve beden. Meydan okumuştur şeytana… Meydan okumuştur onu dizginleyen ve muhtaç kılan tüm gemlere.

İşte oruç böylesi bir eylemdir. Oruç insanı sadece açlığa karşı sabırlı kılan bir eylem değildir. Bu gelişen sabır pratiği, insanın hayatının her müşkülatına karşı donanımlı kılar. Ve bu donanım tedricen gelişir. Her yıl büyür sabır taşımız. Artık acıya, kedere, zulme, zorbaya karşı daha donanımlıdır insan. Sabretmeyi öğrenmiştir. Ve günün sonunda arzusuna kavuşacağını bilmektedir. Günün ortasında orucunu bozmaz. Yolunu değiştirmez. Safını karıştırmaz. Büyük bir silahla donanmıştır gayrı.

İslam toplumlarının acı ve kedere çok daha sabırlı ve dayanıklı olmalarının temel hikmetlerin başında orucun geldiği ibadetlerin bize kazandırdığı sabır ve direnç pratiğidir. Bu sabrın heybesinde yoğrulmuş tevekkül vardır, mükafat vardır, Rabbin hoşnutluğu vardır, aza kanaat vardır, yokluğun üstesinden gelme vardır, mahrumiyete alışma vardır, başkasını anlama vardır, nimetin büyüklüğüne vakıf olma vardır. Dolayısıyla sabrı olgunlaştıran ve içine serpiştirilen bu hasletler, ancak oruçla birlikte insanın elde edebileceği bir silahtır.

Aslında her musibette "sabır, sabır' deriz. Ancak söz ile ifademizin eğer bir ibadetler pratiği yoksa havada kalır. Ve biz biliriz ki hayat iman, cehd ve sabırdan ibarettir.

Ve biz biliriz ki sabrı ancak oruç ve namazla kuşanabilir insan.

Ve biz bildik ki oruç ve namaz bizi çok güçlü kıldı.

Ve biz biliriz ki Kudüs'ün çocuklarının sapan taşı milyonlarca yıllık kuşanılmış sabrın sertliğindedir.

Ve biz biliriz ki Kudüslü çocukların sapanları, sabırlarının taş ettiği toprakla beslenir.

Yokluğu çokluk bilen çocukların dudaklarına sirayet eder, annenin oruçla beslediği sabır; "hasbinallah ve nimel vekil"

Gah yetim kızların işaret parmağına siner sabır, gah babasız çocukların yumruklarında vücut bulur sabır.

Esmer tenli çocukların karınlarına bağladıkları bir taştır sabır ya da dillerine doladıkları bir nida...

Ölüme karşı pervasızlık serpmiştir sinelerine sabır, sinelerine ölümsüzlük...

Ve sabrın adı Gazze'dir bugün

Mehmet GÜLSEVER

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.