RİYAZET TALİMİ VE İNFAK AYI RAMAZAN

RİYAZET TALİMİ VE İNFAK AYI RAMAZAN

Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi vesellem)'in "Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah'ın hiçbir ihtiyacı yoktur" (Buhari, Savm 8)

Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi vesellem)'in "Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah'ın hiçbir ihtiyacı yoktur" (Buhari, Savm 8) hadisi orucun amacının sadece kendisini aç bırakması olmadığının, orucun bazı hedef ve amacının olduğunu gösteriyor. Emredilen aç kalmadır ama istenilen aç kalma değildir. Oruç, bir ay boyunca, insanların terbiye edicisi Rabbul Alemin olan Allah'ın insanı terbiye ettiği ayın adıdır.

Bu mübarek ayın her günü her anı insanlara öğütler dersler vermektedir.

Orucun insanlara verdiği bir ders de aç-susuz kalmak suretiyle, fakirlerin halini hatırlamak, dolayısıyla onlarla daha yakından ilgilenmek ve dertlerini yaşayarak yakından hissetmektir.

Ramazan ayı müminlere riyazet taliminin yapıldığı, infak şuurunun kazandırıldığı bir aydır. İnfak, zekâtı sadakayı da içerisinde bulunduran geniş bir anlama sahip bir kavramdır. Ve infakın en zirveye ulaştığı ay da içinde bulunduğumuz bu Ramazan Ayı'dır. Efendimiz (sallahu aleyhi vesellem) bu ay içerisinde infak noktasında esen bereketli bir rüzgârdan daha hızlı olur, sahip olduğu imkanlardan, ihtiyaç içerisinde bulunanlara bol bol dağıtırdı. İmâm-ı Şâfiî der ki: "Bir mü'minin; gerek Rasûlullah Efendimiz'e benzemek ve O'na ittibâ etmek arzusuyla, gerekse yoksul kardeşlerinin de maîşet endişesinden kurtulup gönül huzuruyla ibâdete teksif olabilmelerini temin için Ramazân-ı şerifte infâkı ve cömertliği artırması ne güzeldir!"

Resulullah (sallahu aleyhi vesellem)'e benzemenin O'nun sünnetine ittiba etmenin bir şartı da infak etmek, özellikle de bunu Ramazan ayında icra etmektir. Peygamber (sallahu aleyhi vesellem) şahsında müminleri terbiye etmek isteyen rabbimiz Kur'ân'da 14'ü Mekke'de, 11'i Medine'de inen toplam 25 sûrede ve doğrudan 80 küsur âyette infaktan söz etmektedir.

İnsanları zaaf noktalarından yakalayan şeytan, belaları önleyen, Yüce Mevla'nın insana gadabını merhamete çeviren, başa gelecek kötü ölümlerden kurtaran bir can simidi olan infağına engel olmakta onu cimrilikle korkutmaktadır. Oysaki ona o malı veren Allah'tır. Malın gerçek sahibi malikul mülk O'dur. Nitekim Bakara suresi 3. ayetinde يُزَكُونَ veya يَتَصَدَّقُونَ veyahut يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ gibi îcazlı bir ifadeyi terk edip وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ gibi itnablı bir cümleyi ihtiyar eden Allah, insana bunu hatırlatıyor, onu düşünmeye sevk ediyor. Çünkü bu ayette geçen " مما"nın aslı من ما dır buradaki "من harfinin bir anlamı da birazından demektir. Yani Allah, malın tamamını değil birazını istiyor. Bu ayette geçen رَزَقْنَا da geçen "i" harfi de "bizim" anlamındadır. Yani Allah diyor ki bizim rızık olarak verdiğimiz malların birazını verin. Ve yine bu ayette geçen * يُنْفِقُونَ " infak ederler kelimesi, ihtiyaç sahiplerine verirler demektir.

Kur'an'da Rabbimiz, hem içimizdeki manevi kirleri ve hem de malımızdaki şüpheleri ve kirleri gidermek ve temizlemek için emrettiği infak amelini övmektedir. Bunun aksine malını dünyada ebedi kalacakmış gibi biriktirenleri ise kınamakta onları tehdit etmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in tamamında sadece bir yerde cehennem ateşi için "Allah'ın ateşi" denmiştir. Burada ateş Allah'a nispet edilmiştir. Bunun sebebi de sadece o ateşin korkunçluğunu anlatmak için değil, aynı za-manda dünyada mal toplayan bu malı nedeniyle gurur ve tekebbür eden, Allah (celle celaluhu) yolunda infak etmeyenlerin Allah indinde ne kadar nefretle karşılandıklarını belirtmek içindir. Onun için Allah (celle celaluhu) bu ateşe mahsus olmak üzere onu kendine nispet etmiştir. Söz konusu kişileri bu ateşe atacağını haber vermiştir.

Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi ve sellem): "Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Ümmetimin fitnesi (imtihan vesilesi) de maldır." buyurarak mal fitnesine dikkat çekmiştir. İnsanları Allah'ın dinin den uzaklaştırmada şeytanın kullandığı en etkili silahların başında mal gelmektedir. Nitekim Musa (aleyhisselam)'in teyze oğlu olan Karun'un isminin Musa (aleyhisselam) ile değil, Firavun ile anılması bu konu da üzerinde düşünülmesi gereken bir misaldir. "Karûn, Mûsâ'nın kavmindendi. Fakat Firavun ile işbirliği yaparak onlara zâlimce davranıyordu. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, sadece anahtarlarını taşımak bile güçlü kuvvetli bir cemaate zor geliyordu. Kavmi kendisini şöyle ikaz ediyordu: "Şımarma! Şüphesiz Allah şımaranları sevmez!"

Bu örnek, Malını Allah yolunda infak etmemek için insanın ne kadar alçalabileceğini gösteren Kur'anî bir misaldir.

Verilmeyen mal, Cehennem'de kızdırılıp sahibinin yüzünün, sırtının ve yanlarının dağlanmasına vesile olacak bir azap aracıdır. Bunun aksine Allah yolunda infak edilen mal ise bu dünyada sahibini faydalandırmak suretiyle dünyada güzel bir hayat, ahirette de cennete koymak suretiyle, orada da güzel bir hayat sürmesine vesile olacak olan hayır aracıdır. Allah yolunda infak etmenin belirli bir zamanı ve tarihi yoktur. Ama hayır kapılarının sonuna kadar açık olduğu; yoksulların, düşkünlerin, açların, muhtaçların, kimsesizlerin hatırlandığı ve korunduğu, hayırların karşılıklarının kat kat verildiği yoğun bir seferberlik ayı olan Ramazan ayında bunu yapmak daha güzeldir.

Sözlerime Peygamber Efendimiz (sallahu aleyhi vesellem) bir hadisiyle son vermek istiyorum: "Ey Ademoğlu! (Allah için) İnfak et ki, sana da infak olunsun!" Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, hepinizi Allah'a emanet ediyor dualarınızı bekliyorum.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.