Tarih 15 Temmuz gibi bir ihaneti görmedi
Tarihin her döneminde ihanetlerin yaşandığına dikkat çeken Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, ancak tarihin 15 Temmuz gibi bir ihaneti görmediğini söyledi.
Gaziantep’te, ABD destekli 15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yıl dönümü nedeniyle “15 Temmuz Şehitlerini Anma” programı düzenlendi.
Emperyalist ve işgalci ABD’nin desteğiyle gerçekleşen FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yıldönümü nedeniyle Gaziantep Üniversitesinde (GAÜN) “15 Temmuz Şehitlerini Anma Programı” gerçekleştirildi.
Gaziantep Üniversitesi Meydanı’nda düzenlenen programda konuşan Rektör Prof. Dr. Ali Gür, “Tarih, 15 Temmuz gibi bir ihaneti görmedi.” dedi.
Tarihin her döneminde ihanetlerin yaşandığına dikkat çeken Gür, 15 Temmuz hain darbe girişimine gönderme yaparak, “Biz bu ihaneti bugün yaşamıyoruz. 72 milleti barındıran, mazlum ve mağdurlarla birlikte geleceği inşa eden bir yapımız, din, dil, ırk ayrımı yapmadan herkesle kucaklaşan ve vatanına sahip çıkan herkesle bir arada olan bir kucaklayıcı bir millet olmamıza rağmen, hep ihanete, saldırılara uğradık.” dedi.
“15 Temmuz işgal girişimiydi”
Gür, Anadolu medeniyetini yok etmek isteyen güçlerin Haçlı Seferleri ile bu toprakları işgal etmeye çalıştığını belirterek, “Arkasından Moğol istilaları ve arkasından Çanakkale’ye geliyoruz ve Birinci Dünya Savaşı. Sonunda tarih boyunca yapamadıklarını içimizden hainler üreterek yine denediler ve 15 Temmuz gecesi bu milletin kendi uçaklarını, tanklarını ve kendi imkanlarını alarak bu millete ihanet edenler, başka yere hizmet edip şuurlarını ve akıllarını bir yerlere teslim edenler, bu milletin evlatlarına silahlarını çevirdiler. Tarih böyle bir ihaneti görmemişti. Düşman bizi çok işgal etmek istedi. Ama içimizdeki hainler tarafından bu milletin iradesi olan meclis F-16’lar ile bombalandı. Hani birileri tarih bu şekilde intikal ederken ‘tiyatro’ diyor. 251 şehidimizi, 2 bin 500’e yakın gazimi nereye koyacaksınız? Tarih boyunca hangi meclis bombalanmıştır? Hiçbir düşman devlet başka bir düşman devletine bu şekilde zulmü reva görmemiştir. Meclisini bombalamamıştır. Çünkü düşman işgalinde dâhil olmak üzere bir kural vardır. Asla meclislere, hastanelere, eğitim alanlarına, sivil mekânlara dokunulmaz ama bütün bunların hepsini yerle bir ettiler. Dolayısıyla bu bir darbe girişimi değildi, bu bir işgal girişimiydi.” ifadelerini kullandı.
15 Temmuz gecesi işgal güçlerin planlarının boşa çıktığını belirten Gür, “NATO kararı gereği Birleşmiş Milletler, ‘Anadolu’ya Türkiye’ye müdahale etmemiz gerekir’ diyerek tamamen boğazları ‘Montrö Anlaşması’ gereği kendilerine alıp Anadolu’yu tamamen kan seline çevireceklerdi. Ama bu millet çoluğuyla çocuğuyla, 7’den 70’e, kadınıyla, erkeğiyle, Alevi’si, Sünni’si ile ulusalcısıyla, milliyetçisiyle, dindarıyla, partiler üstü, dinler üstü, mezhepler üstü, meşrepler üstü her şeyden önemlisi istikbal ve ikbali için vatan müdafaası için sokağa döküldüler ve o gece planlanan her şey boşa çıktı. Gecenin tan yeri karanlığında yepyeni bir aydınlık doğdu. İşte o aydınlık doğarken gecede yıldızlar gibi parlayan o şehitlerimiz için biz bugün bu anıtı yaptık. Bizden sonra gelecek neslimiz ve çocuklarımız hatırlasınlar. Çünkü, onlar yıldız gibiydiler. O kapkaranlık gecede milletin ufkunu aydınlatmak için onların ruhuna serinlik vermek için ve mücadele azimlerini kırbaçlamak için onlar kendi canlarından vazgeçtiler, biz malımızdan mı vazgeçmeyeceğiz.” şeklinde konuştu.
“Türkiye şer güçler için en önemli engel”
Anadolu coğrafyasının önemine işaret eden Gür, “Eğer o gece bütün planlar başarılı olmuş olsaydı, Amerika istediğini elde etmiş olacaktı. Avrupa istediği gibi Ortadoğu’yu dizayn ediyordu. Libya, Irak, Suriye ve Mısır yok. İstediklerini alabilmek adına önlerinde engel ne var? Sadece Türkiye var. Bir ülke kendi savunma silahın bile alamayacak iradeden mahkûm bırakılıyorsa böyle bir ülke, böyle bir ikbal ve istikbal olabilir mi? İşte bütün mesele bugün yaşayacaklarını onlar biliyorlardı.” değerlendirmesinde bulundu.
“Allah’ın gücünü unuttular”
Gür, “Eğer Türkiye dizginlenemezse Ortadoğu’da hiçbir iş yapamayacaklarını biliyorlardı. Onun için, o gece her şeyi göz alarak içerimizdeki hainlerle birlikte işbirliği yapıp bütün dünya ülkeleriyle bir araya gelerek Türkiye’yi boğmak istediler. Ama Allah onlara fırsat vermedi. Çünkü onlar tuzak kurarken Allah onların tuzaklarını başına geçirdi. Bu millet kendi içerisinden çıkan herkese el açar, kucak açar ve onları bağrına basar. Ama ihaneti de asla affetmez. Bu girişimde bulunanlar o kadar gurur ve kibire kapılmışlardı ki Allah’ın gücünü unuttular. Çünkü her şeyi hesaplamışlardı. Bütün Avrupa müstemleke devletleri Amerika başta olmak üzere arkalarındaydılar. Türkiye’nin en stratejik noktalarına gelmişlerdi ve en stratejik silahlar ellerindeydi. Onlara göre Türkiye’nin beyin takımı kendileriydi ama tam tersine tepti. Onlar bu vatanın bağrından çıkan ve o hulusi kalp ile Anadolu insanının irfanını hesaba katmadılar ve bir gecede her şeyleri darmadağın oldu.” diye konuştu.
FETÖ ile sonuna kadar adaletle mücadele edilmesi gerektiğini belirten Gür, “Her şerden bir hayır çıkar. Bu kadar içimize nüfus etmiş ve bizim bağışıklık mekanizmamızın üzerine çökmüş ve her an bizi yerle bir etmiş olan bu virüsü, mikrobu ortadan atmak kolay değildi. Onlar kendi intihar senfonilerini yazdılar. Millet de bu intiharın üzerine onları yerle bir etti. Ancak virüs dediğiniz şey vücuda yerleştiği zaman hemen çıkmıyor. Son virüs kalıncaya kadar tamamen kökü kazınıncaya kadar mücadeleye devam edilmeli. Çünkü bağışıklık mekanizmamız çöktüğünde, unuttuğumuzda veya unutturulduğumuzda ‘artık yeter!’ bırakalım bu işleri denildiği zaman bir tane mikrop virüs bile kendisini replike edip çoğaltıyor ve fırsatını bulduğu anda yine baş kaldırıyor. İşte bugün hala daha dün de dahil olmak üzere askeriye de temizliklere devam ediliyor. Demek ki halen tespit edilmeyen birçok kriptolar var ve bunlarla da mücadele edilecek. Ancak şahsi kin ve hırslardan öte adaletli bir şekilde mağduriyetlere izin verilmeden bu mücadele sürdürülmeli.” şeklinde konuştu.
Gür, “Fakat mağduriyet algısı üzerinden de bu mücadeleye kimse sekte vurmaya kalkmasın. Yapılan mücadeleyi tutup da bir yere çekmeye kalkmasın. Zira bu millet maalesef bu darbelerden bu işgal girişimlerinden bıkmıştır ve tahammülü kalmamıştır. Allah korusun yeni bir girişimde artık bu kadar rahat olamazlar. Onların kaçacak yeri olmayabilir. O yüzden herkes kendi aklını başına almalı. Güçlüyseniz, silahınızı, teknolojinizi kendiniz üretiyorsanız insan kaynaklarınızı liyakatli ve adaletli bir şekilde görevlendiriyorsanız bu sizin yapacağınız en önemli mücadeledir.” dedi.
Etkinlikler kapsamında, düzenlenen “15 Temmuz Nedenler ve Sonuçlar Paneli ise İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşti.
Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Mehmet Akbaş’ın yaptığı panele, Dr. Öğretim üyesi Muhyettin İğde ve Erol Erkan konuşmacı olarak katıldı.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.